Tebdil Gezme Meselesi —-İ— Şarkta ve Garpta taç ve taht #ahibi olan hükümdarların çoğu, kı- yafetlerini değiştirerek halk arasına girmekten ve bu meçhul hüviyet | içinde — dolaşmaktan — hoşlanırlardı. Onların bu hareketi ihtiyar etmele- rinde muhtszlif sebepler vardı. Zevkte fenevvü ve teceddüt temin etmek Ihtiyacı o sebeplerin en mühimmidir. Filhakika hükümdarların bir kısmı, balkın siyasi hâdiseler ve alelıtlak hükümet hakkındaki — düşüncelerini Göğrenmek kaygusile makyaj yapar- lar, kılık değiştirirler, en süfli yer- lere kadar girerlerdi. Likin onları bu harekete sevkeden en kuvvetli duygu, zevkte değişiklik ve yenilik temin etmek ihtiyacıdır. Esasen bir #aray, nekadar muhteşem olursa olsun, yine mahdut bir muhit teşkil eder. Ayni odaların, ayni simaların, Ayni seslerin - zevk düşkünü yürek- berde - bikkinlik uyandırması - tabil- dir. İşte bükümdarların tebdil ger- meleri, bilhassa- bu bıkkınlığı gidere | Onlar, kendi hemsevi- | mek içindir. yelerinden — başkalarını — tahtelbeşer görmiye alışmış — olmakla beraber halk denilen muazzam kütlenin renk renk cilvelerine imrenirlerdi. Hele kadın hükümdarların dörtte Üüçü, kalka karışmak ve halk gibi eğlen- mek için haysiyetlerini bile tehlikeye koymaktan çekinmemişlerdir. Mısırın Kloopatrası, Romanın Messalini, İn- gilterenin Marı Stüartile Elizabeti, Fransanın dö — Mediçisi — Rusyanın Katerinası gibi! Osmanlı imparatorları arasın- da da kıyafet değiştirerek halk Arasına girmiş ve tarihin “men- kulât, faslına hayli kıssalar ya- digâr bırakmış adamlar - vardır. Bunların daima tahattur olunan- larından biri “Kanunl Sultan Sü- leyman,, dır. Bu zat, kendi dev- rinde kürenin en kudretli adamı olmakla beraber arasıra derviş kıyafetine girmeği, bir kolsuz haydariye bürünerek ve kalın bir kemerla örtülü iri karnımı meşeli neşeli gererek gezmeyi meverdi. Bu gezintiler münasebe- Hile esnaftan dostlar bile peyda- hamıştı. Bunların içinde bir de kalem- traşçı vardı. Bu san'atkâr, hayli Ahtiyar idi, altmış yaşmı atlat- mıştı. Padişah ile tanışmaktan güphe yok ki büyük bir gurur we büyük bir sürür duyuyordu. Hünkârın, ayda veya iki ayda bir dükkânma gelmesini yüksek bir şeref sayıyordu. Fakat boş- boğazlık etmiyordu, bazan boy gösteren dervişin padişah oldu- ğunu kimseye söylemiyordu. Ka- munt Süleyman, bu adama birçok atiyeler vermiş, ev ve akar al- mıştı. Lâkin herife, acip bir ma- €un yutturmaktan da geri kalma- mıştı. Bu macun, şimdiki Voro- nof aşısı gibi bir şeydi, ihtiyar adamı birkaç günler konuya, komşuya maskara etmişti. Kanun! Süleyman, işte bu de- rece lâtifeyi sever ve halk ara- sından seçtiği kimselerle akranca şakalaşırdı. Bir gün, yine o çeşit dostlarile — Avlanmak için - Büyük- çekmeceye gitmişti. Yüzlerce za- ğar ve yüzlerce tazı, sürü sürü şahin ve alay alay doğan taşıya- rak, müfreze müfreze - hizmetçi kullanarak yaptığı muhteşem sür- gün avlarının hatıraları arasına mütevazı, basit, fakat samiml bir Kü tayayı Bılı Misiniz Bu Memleket, Buhran Karşısında Balıkesır Hattının İşlemesını Bekliyor san'atini teşkil eden çinicilik eski mevkiini kaybetmiş ise de yine Mısır, Paris ve Amerikadan du- var çinileri üzerine siparişler gel- Kütahyanın umumi görünüşü Kütahya, (Hususi ) — Bahçe- | ler arasında uzayıp giden Kütah- ya, çinileri gibi yeşil bir manza- ra arzeder. Bilhassa hükümet binası çiniler ile müzeyyen ve bütün daireleri içerisinde toplıyan bir denizdir. Vilâyetimiz. Maarifi- nin ilkmektep — teşkilâtı, ihtiyacı tatmin etmekte isede köylü mek- tep binası yaptırtmak mecburiye- tinden dolayı köyünde mektep açılmasını istemiyor ve “şehirli- ninkini hükümet yaptırtıyor da ni- çin bizimkini yaptırtmıyor,, diyor. | liseye I:rnk bir ibtiyaç vardır. güzel bir park vücu- da getlrilmehedir. Elektrik tesi- satı genişletilerek gündüz de cere- verilmi başlanmıştır. S î:ınliyıü ıoeıığ;ünleıde durgundur. Bir Sinir Hastası Doktor Ethem Vassaf Beyi Yaraladı Aydın, ( Hususi ) — Burada bir cinnet hâdisesi oldu ve bir doktor yaralandı. Mesele şudur: Reşat Bey İsminde bir mual- Hm bir sinir ve zihin buhranı geçirdi. Muayene İçin doktor Ethem Vassaf Beye götürüldü. Doktor Bey tedavi ile meşgul iken hasta birdenbire üzerine atıldı ve Ethem Beyi başından yaraladı. eğlencenin de hayalini sokmak istiyordu. Beş kişilik bir kafile idiler, Saraydan yalnız Zal Mah- mut, kendisine refakat ediyordu. Bu dev cüsseli muhafız, başlı ba- şına bir tabur asker demekti, o sebeple hünkâr, uşak istishadamına lüzum görmemişti. Hava iyi idi; güneş, pırıl pırıl yanıyordu. Çekmeceye geldikleri vakit, padişah neşe kesilmişti. Bir taraftan balık için ağlar atı- hıyordu, bir taraftan ördek için kapan kuruluyordu. Keklik ve kabil olursa tavşan yakalamak için de tertibat almıyordu. İşte ©o sırada - tarihe de geçmiş olan - meşhur fırtma patladı, yer ve gök altüst oldu, köprüler yıkıldı, evler göçtü, her taraf su içinde kaldı. Bu, küçük Idi. Zal Mahmut, asta bir tufan ndisini omu- Buranın iktısadi hayatı köylünün vaziyetile — mütenasiptir. Mühim ticareti yumurta, zahire. afyon, tiftik vişne ve diğer meyvalar | üzerinedir. Kütahyamızın ıııühım Bitliste Asri Şekilde Yapılan Evler Ve Dukkınlarlı hir Güzelleşiyor itlis, (Hıımılz Şezmnd: imar faaliyetine hararetle devam edilmektedir. Kısa bir zamanda elliden fazla dükkân ve mağaza yapıldı. Belediye fena manzaralı inşaata müsaade ctmiyor. Yapılan dükkânların hepsi güzel ve asri şekildedir. Bu sene ayrıca birkaç tane de kâgir ev inşa edildi. Bu suretle Bitlisin eski yıkık manzarası kay- bolmakta, gün geçtikçe cazip bir şekil almaktadır. Niyazi Yılmaz götürmüştü. Kimi tatlıcı, kimi yoğurtçu olan amatör avcılar da yine Zal Mahmudun himmetile ayni eve sığınmışlardı. Fakat su gittikçe yükseliyordu, evin alt ve hatta üst katını kaplamıştı. Padi- şah ile arkadaşları ancak tavan arasında kuru bir köşe bulabil- mişlerdi. Ev sahibi, Zal Mahmudün ih- tarile zahmete katlandı, aradı, taradı, kömür buldu, bir mangal ateş hazırladı. Padişahj o basık yerde mangalın kenarına çömeldi, ıslak elbisesini kuruttu ve ısındı. Heyecanı geçtikten sonra vaziyeti hoş bulmuş ve Zal Mahmuda ta- kılmıştı : — Nasıl Mahmut. Ateşi be- ğendin mi? Bin altın değer, de- ğil mi? — Beli, hünkârım, değer | zuna alarak güçlükle bir eve mektedir. Fakat Türkiyedeki in- şarita maalesef bu yerli tezyinata yer verilmemektedir. Hulâsa; zahire,*afyon ve saire fiatlerinin düşüklüğünden — canı sıkılmış bir halde olan halk, ha- lâs ümüdile Kütahya - Balıksir hattının küşadını bekliyor. Hayat şartlarma gelince: Yaz mevsiminde ahalinin çoğu (15-50) gün için ya bir saat mesafedeki Çamlıcaya veya biri (3) diğeri (5) saat mesafedeki (Yoncalı) ve Kütahga köylüleri harman savuruyorlar (İlıca ) namlarındaki ılıcalara gi- | derler. Buralarda çok eğlenceli ve temiz bir hayat geçirirler. M. Halit ıKoııyada Spor Maİıkemelerde ._S'eyyar Satıcının İstediği 4 Oldu. , Hasan Efendi bir seyyar sat” cıdır. Belediye zabıtası, ötedenbef bu adamın ufak, tefek bazı eşyi kaçakçılığı yaptığından şüphele yormuş. Bir gün iyiden iyiye taki etmiş ve iddiaya görede cürml meşhut halinde tutmuştur. Zabıta memurları, Hasan E nin *üzerinde (250) tane çakmak - taşı bulmuşlar. . Ayrıd bir tane de damgasız çakmak & geçmiş ve Hasan Efendi mahki meye verilmiş. Hasan Efendi, çakçılık yaptığını kat't? surı inkâr etmektedir. Fakat mahkeme huzurund kendisini müdafaa etmekten d Aciz olduğunu söylüyor. Kanunu iyi bilmediği için bu yüzden m: küm olmaktan korkuyor. Avuki tutacak, onun için de lâzım ol parası yok. Derdini şöyle anla! — Hâkim Bey; haklıyım. Fi kat kanun bilmediğim için mal küm olmaktan korkuyorum. A kat tatacağım. Fakat param yo Müsaade ederseniz biraz çalı yım, para kazanayım ve bir a kat tutayım. O vakit kabaha! olduğum anlaşılacaktır.,, Hasan Efendi, para kazanm için nekadar zaman lâzım old ğunu kat'i olarak tayin etmiyo yalnız “uzun zaman,, diyordu. Hâkim vaziyeti tetkik etti vt Hasan Efendiye, arzu ettiği g uzun zaman değil, iki ay mül let verdi. Şimdi- bu seyyar setrer Çalışt! para kazanacak, bununla avuki tutacak ve sonra mahkem gelip kendini müdafaa edecekti Birecik Konya (Hııııııî) — Konya Kasaba Şınn Ve Temizdi sporu, — muhitindi uldulıçı bir ı::vkıı , bu mevki ve varlık spor lleniııı ta- nıttırılmamıştır. Bu varlık ve faaliyetleri sık sık yazmak sure- tile tanıttıracağım. Mıntakaya merbut ve faal spor cemiyetleri şunlardır: Kon- 'a İdman Yurdu, Gençler Birliğ ((onyı Spor Yurdu Akşehir İ T man Vurdu, İlgm Gençler Birli- idir. Askeri orta mektep, ge- îklı K ve alay 13 olmak üze- re üç faal takım daha vardır ki bunlar mıntakaya merbut değil- dirler. Fakat maçlara iştirak e- | derler, güzel oyuncuları vardır. Ertesi gün, fırtınanın dinme- sinden ve suların çekilmesinden istifade ederek evi terkederken alelâde bir avcı gibl ev sahibine sordu: — Borcumuz ne? — Bin bir altin! — Neden? Ev sahibi, ateş hakkındaki muhavereyi duyduğu için fırsatı kaçırmak — istemiyordu, ' hemen eğildi, padişahım ayağını öptü: — Bin altın, kendi mübarek ağzınızla ateşe koyduğunuz kıy- mettir. Bir altın da konak hakkı! Padişah, ister İstemex o pa- rayı borçlandı. Fakat o günden sonra herhangi birşeyin pabalılı- ğını söylemek istese bu macera- ya telmih eder ve homurdanırdı: — A n teş pahasınal ateş pa- sekap Fakat Kahveler Hıncahınç Doludur Birecik (Hususi) — Kasabam nasıl bir yerdir. Şüphesiz ismin çok duymuş ve merak etmişsinii: dir. Birecik, bağ ve bahçel süslenmiş bir tepenin sathi mal linde inşa edilmiş, üç bin hane ve on bin nüfuslu bir kasahadır" Fırat nehrinin kenarında bir züs rüt gibidir. Kasabanın her taraf! temizdir. Son zamanlarda idal âmirleri burada iyi çalışmışları zeytinlikleri ıslah etmişler, pislik yapılması melhuz olan yerlere tel örgüler çevirmişlerdir. Fıratın kı narında bir Belediye oteli vard ki Birecik bu otelle her ııml'î iftihar edebilir. Belediye kasab&” nın temizliğine çok dikkat ediyof: Çarşı her Sabah süpürülür. Fıkf sebzeciler temizliğe riayet etm” yorlar. Bununla beraber kasabi” nın umumi manzarası leiııiıdir. Burada mezbaha yoktur. sebeple etler hakkile muıyG'" “edilememektedir. Nezip ve Ayıt” tap yolcuları buradan geçtıkıd' için memlekete epey para giri! Fakat burada halkın mühim kısmı çiftçi olduğu halde kahvi” ler gündüzleri hıncahınç doludü!' | Anlaşılan Birecikliler fazla çabi” maktan hoşlanmıyorlar. Sabri