Hasiran T (ÜÇ KADIN SALTANATI (|| çüncü Murat Herşeyden Bık- lıştı, Ecel Saatini Bekliyordu.. — Yere vurun |.. H, Sipahiler aleyhine het tellekki edildi. çeriler de Padişa yaran- İtin muavenet ettiler, sa- * külhanından çıkarılmış halk, Yeniçeri ve p birbirine girdi. yartıda üç yüz elli yedi kafası yarıldı. Fakat Sipahiler - dediklerini hlı Defterdarın kafasını hediler amma (fulüfe)le- Adılar ve Defterdarların * de azlettirdiler. —'lı bu idari tezepzüpler, İtima Anadolü ve Rumeli- tekerrür eden isyan- klsîlldı ise üçüncü Mu- hiç aldırış etmiyor, tehlike İkten sonra yine eski zevk ına dalıyordu. gün, maiyetinde olan $i Hasan! birrüya gördü. yith bu rüyayı pek yakın- kendisinin öleceğine işaret İşte böyle bir hâleti rur iken eğlenmek, zevk için Saray —burnuna denizler tarafına nanr ** gitti. Tabli çalğıcıları da di.. "dlııh ekseriya çalğıcıları tlerinde serbest bırakır, hava isterlerse çalma- emrederdi. Fakat bugün: ” Bana huzünlü, acıkli bir o'hhn_ Canım öyle istiyor. x..di. Çalğıcılar: n ey ecel. Bu gece bekle sanıra ah Blbmn çaldılar. Bu ada hu'dan gelen iki kadirga #ahın Sarayburnunda oldu- * haber - alınca telâmladılar. Topların gü- “sünden — köşkün camları !'lun vehimli olan hünkâr ârın kırılmasından bir şe- hissetti. S Evvelce bütün donanma- topları camları kıramaz timdi bu iki kadirganm top seslerile kırlıyorlar. Yorum ki benim ölümüm Yakınlaştı. ve gözyaşları yanak- dan sakalma kadar aktı. tafih yine eğlenceyi de Betesi günü ise kendinden ÜRcek kadar sarhoş bir hal- Koyamadığı zevk ve sefahet içinde — şalvarını — bile | vakit — bulamadan ini yumdu, gitti. &tcll Muradın yerine oğ- T_ #frikamız : No. 43 top ata- | —— - ŞNŞ " ÇD lu Şebzade Mehmet, hani şu sünnet düğününün tafsilâtını yazdığımız. Şehzade Mehmet tahta çıktı. Sultan Mehmet nasıl bir adamdı? İnkıraza doğru dolu- dizgin yürüyen devletin idare sisteminde neler yapacaktı? Bunu, zaman pek az sonra gösterdi ve (Gelen gideni ara- tır) darbı. meseline bir kere daha hak verdirdi. Çünkü Şebzade Mehmet te sefahet bayatını — yazdığımız Üçüncü Muradı çok arattı. * . Üçüncü Murat zamanında saray entrikalarının ve kadin fitnelerinin nekadar revaç bul- duğunu tafsilâtı ile yazdık ve bu dalavereler içinde de en mühim rol sahibinin Safiye Sultan, yani Venedikli cariye ve gözde olduğunu söyledik' Şehzade Mehmedin annesi olan bu fettan kadım oğlu tahta çıkınca tezviratına şey- tani zekâsı ile istediği istika- meti verdi. Evet oğlu Padi- şah olmuştu... Kendisi de Valde Sultan.. Nurbanü.. İse çoktan ölmüş- tü: Artık meydan kendisinindi. Artık — değil sadece saray, bütün memleket bu Venedikli Ucuz karının yaman ellerine düşmüş- tü. Üçüncü Muradın öldüğünü görür görmez derhal sarayın bütün kapılarım — kapattırdı. Padişahın ölümünü herkesten, hatta vezirlerden bile sakladı. Tıbki Nurbanünun yanptığı gibi. Ve sonra — Bostancıbaşıyı çağırdı. — Hemen Manisaya git! Oğlum Mehmede haber ver! Babası öldü. Gelsin, yerine geçsin, kendisini |bekliyorum. Herşey bazır. Hiç merak etmesin emrini verdi. İstanbulda kimse — üçüncü Muradın öldüğünden haberdar değildi. Yalnız sadaret kayma- kamı olan Ferhat Paşa saraya arz için gönderilen maruzatın altlarındaki ( mucibince ) yazı- larının Padişahın el yazısı ol- madığını ve mahirane bir tarzda taklit edildiğini sezmiş, Muradın öldüğünü anlamıştı. Maamafih bir tedbir eseri olarak o da bu sırrı kimseye faş etmedi. Çünkü bir padişahın vefatı ve yerine diğerinin cülüsu da- ima — kargaşalıkları — mucip oluyordu. (Arkası var) İLÂNLAR Bahar geldi. Şehirlerden — köylere, sayfiyelere Çokılacaktır. Kiraya verilecek eviniz, datreniz, odalarınız ve varsa ve yahut kiralanacak ev, daire ve oda lstiyorsanız: Aramak ve sormakla vakit pçı:ıqı.ıı.(u) kuruş size bu işi Küçük yapabiliriz. (16) kelimelik bir Hün küfidir. Her kelime Yazlası için bir kuruş ilâve odiniz. Satılık evler : SATILIK KÖŞK — Üsskidarda Kır saklıda İmam Ethem sokağında 7 No, müceddet köşk altında 3 odalı küçük bir ev ile birlikte — satılıktır. İçinde Hacı Mehmet Beye müracaat SATILIK — Şerefli mevkide dört beş odalı hanesi olanların Galatada Mehmet Ali Paşa hanında d1 Numaraya müracantlari. Mütenevvi: —1 'AT. Suadiye İsmallağa sokak No. $ Şehit, muhacir, yetim çocukları parasız. —2 MUHTEREM TÜCCARLAR — Güm- Tük İşlerinizde İstifade sürat — teshilât ve teminat İsterseniz bahçekapı Axcı yan hanında İlhami ÂAhmet fuma: veriniz. -— Üi li ŞIŞLİ HALKINA — Alleler için en halis ve mefis malzeme ile - bademer mesi, şekerli halka, peksimet va. yapr maktayım. Tecrübe eden devamlı müş- terim olur. Bomonti istasyonunda İzzet Paşa sokağı No, 1-5 Muhlis Hasan — KUGAKTAN KUGAĞA SERVER B Ç gün sonra eczaneye ve orada kırmizi es- güzelce ve kurnaz bir Ğkzhdl Eczacı gülerek de- »:_İıte benim kızım, takdim N’—'ıiıınnubedıuı :*hlı bir zamanda onun- oldu. İsmi Bedriye EDİ Hdi. Nerminle sık sık buluşu- yorlardı. Biribirlerine — yavaş'” yavaş açılmıya başladılar. Ev- velâ Bedriye kimden gebe kaldığını ve çocuğu “kürtaj,, yaptırarak nasıl düşürttüğünlü anlattı. Nermin can kulağile dinliyordu. Bu “kürtaj, keli- mesini ilk defa Bedriyeden işitmişti. Merakla birçok sual- Kiralık evler: söeireilkri di e KİRALIK DAİRELER — Heebeliadada — Rovayyal — oteli yanındaki 8 odalı sabık Biga- diller öteli binası daire daire veya tamamı kiralıktır. Arzu edenlere mcbelle de - temin e- dilir. —Anadolu — Ajansı — İlâ- nat şubesinde Bürhan Beye. TL. 22735 — 1914 TENBERİ — Fransırca - İngilizce öğretmekteki muvaffakiyetimizin dere- cesini, (usulü tedrislmizin) kuvvetini anlamak için kurlarınsızı iki ders dinle- ytntz. Divanyolu Firürağa camli yanında Kız-Erkek gündüz. ve gece Ziya lisan tedrimanesi. -i DAVET — İstanbul Müddei umumiliğinden: Esbak Acıpa- yam Müddei umumisi Selâhat- tin Beyin memuriyı ize mü- racaatları. ler sordu ve tafsilât aldı. — Yasak değil mi? Bütün doktorlar bunu yapıyorlar mı? Hemen bütün kadın doktorları. Paradan — haber ver. Nemelâzım? Ben masraf- tan çıkmadımya... Benimki hepsini verdi. — Baban ne diyor? — 'Ne diyecek ? “Biz nişan- hyız, evleneceğiz , — diyorum. Bok şu altın halkaya. Bu par- mağında oldukça hiç korkma ! — Ya o seni almazsa ? — Nermin, alay mı yorsun ? — Ne alayı ? — Çocuk gibi sualler 20- edi- İşçi İster Misiniz? Garzetemizin ucuz — ve küçük ilânlarından İsti- fade ediniz. 26 — kuruş sizi büyük zahmetlerden kurtarabilir. 16 kelime- lik bir ilân 25 kuruşa İSTİFADE EDİNİZ Son Posta'nın Bilmecesi Halledilen Bilmecemiz 12345678 81011 ©ON ODU A WM—- SOT Soldan sağa, yukardan aşağı: 1 — Yaz meyvası (5), gö- ğgüs (4) 2 — Araya giren (8), kır- çok miryolu (3), piller- d& kullanılan madde (7) 5— Akmakta olan (4), umum! değil (6) 6 — ;ıııı (5), bir hece (3) T — İçeri değil (6), avuç içi (3) 8 — Neta (2), uzuvlar (3), beyaz (2) 9 — Bir vilâyet (5), anne (3) 10 — Kabine azası (5), ya- Karsta Mektepliler Bayramı Kars, (Hususi) — Mektep- lilerin bayramı burada çok eğlence ve neşeli geçti. Asıl bayram günü olan (5) mayısta hava bozuk olduğu için bay- ram muhtelif günlerde yapıldı. Çocuklar Karsa oldukça uzak bulunan (Kâzım Bey) değirme- nine kadar giderek eğlenceli günler geçirdi. ruyorsun. Ben onunla evlenir miyim ? Zorum ne? Sen Atıf Beyle ne isen ben de Hazımla oyum. — Ben Atıf Beyle evlene- ceğim. — Allah aşkına ağız yapma.. Ben de seni samimi zannettim de senden birşeyimi saklama- diım, Yoksa biz biribirimizi bilmez miyix ? — Anlamıyorum, Bedriye. — Neyi anlamıyorsun ca- nım ? Seni Atıf Beye takdim eden Hüsniye değil mi? Ey ? — Beni de Hazıma tanıtan o. — O kim? EİKÂYE Bu S—iitunda—ârgün Nakili: R. F. ÖlîşE Belkis Hf. memleketin en zengin, semtinin en kibar, muhitinin de en güzel kadını idi. Mısırın eski ve mallı bir ailesine mensuptu. Ona Kum- rallar Kıraliçesi diyorlardı. Müsrifti. Kocasınm tasarruf tedbirlerine, — binlerce liralık faturalarla mukabele ederdi. Birgün, akrabasından birine loğum yıldönümü münasebetile vereceği hediyeyi satın almak l'rşin Kapalıçarşıya giden Belkis lanımefendi, muhteşem vitrin- lerinde çok kaymetli mücevherler parıldıyan bir mağazaya girdi. Boğus Düztabanyan Ef. her halile kibar görünen bu müş- teriyi hümı&e karşıladı; ma- ğezada " kimsecikler — yoktu.. ğus Ef. kocaman kasasından | bilezik, yüzük, gibi bir sürü şeyler çıkarmakla — meşguldü; Hanımefendi de vitrinde pırı- dıyan enfes gerdanlığı #eyre dab dı. Vitrinin camlı sürgüsü açıktı ve gerdanlıkla aralarında on san- timlik bir mesafe bile yoktu. »ytan, bütün iğva silâblarile müsellâh bir halde Belkis Ha- nimin beynine giriverdi.. — Ne olur sanki Belkis, diyordu şeytan! Evet, ğ;:ıı galip fıldi. Hammefendinin narin beleğini kavrıyarak vitrine soktu.. Bir saniye içinde gerdanlık, kürk mantonun içine girmiş ve son- ra.. Memelerinin arasına, kor- sajın altına kayıvermişti.. yri şeytan, ayni anda, ihtiyat- sız görünen kuyumcunun kulağını yakalamış ve başını çevirmişti. — Vasay! ımfendi, Va- aayl. diye haykırdı. Düzta- banyan; yakaladım seni hırsız kahpe !... Titreme öylel. Ben zannettiğin abdallardan deği- lim.. Arkam sana dönüktü amma, şu hususi aynadan arkamda olanbiteni görürüm ben.. Ver şu gerdanlığı ! Sonra n , insafsız bir el ılik yuvaya gömülen gerdanlığı kti, kopardı, aldı; ve Belkis İ:ınımfendl ölgün, bitkin bir tavırla koltuğa yığıldı... * — Rica ederim affediniz, mösyö, Ben zengin, asil ve namuslu bir kadınım... Alt tarafını — söyliyemedi.. ellerini yüzüne kapıyarak sesli sesli ağlamıya bqrı . Düztabanyan ürkünç — bir kahkaha savurarak: — Haaa... dedi, şu kibar bastalığı desenei Ve îısanm üstündeki tele- fona sarıldı.. Hf. ok gibi yerin- den fırladı.. Telefonu yakaladı: — Aman, dedi; ben (...) ailesine mensubum. İşte kart- vizitim, — Vayyy.. İşte bu kıyakl. Daha kötü ya, bu firmanla her yere gizip her halt: eder- sin.. Çaresix polis çağıracağım. ' Sonra yalvardı; ne yapmak lâzimsa katlanacağını söyledi... | Maimezel... gını geri geri çekti. Bedriyenin yüzüne bütün dikkatile baktı: — Ne söylüyorsun, Bedriye? — Doğru söylüyorum. Şim- diye kadar ne Hüsniye bana yalvardı, yakardı, senden bunu gizledim. Size ilk geldiğim gün beni tanımamazlıkton geldi. — Ay, Hüsniye, demek... — Evet, Hüsniye... Nerminin zihnine, Bedriye- nin dilinin ucuna müthiş bir kelime gelmişti. İkisi de bunu söyliyemediler. Bedriye : — İşte, bildiğin gibi, dedi. Sonro — tecrübelerini — ilân eden bir kahkaha ile ilâve ettir —Peki.. O halde, seni polise vermiyeceğim, fakat bir şartla... Otkurunuz şöyle, Hanımefen- di.. Güzel gözlerinizin - incili inci yaşlarını siliniz. Alımız eli- nize şu kalemi ve yazınız söy- liyeceklerimi.. (Ben, Belkis.. 3 .uhmlw tarihinde saat 14 te alı- çarşıda kâin Boğus Düztaban- yan Ef. nin mağazasından bir adet pırlanta gerdanlık çaldı- ve sonra yakalanarak unu geri verdiğimi ikrar ve itiraf ederim.) Hanımefendi , — çaresizliğin verdiği dımağ buhranile bitkin, itirazsız bir teslimiyetle yazdı ve imza etti. — Merak etmeyiniz Han- mefendi, bugünkü teşerrüfü- müzün kıymetli bir hatırası olarak saklamaktan başka bir şeyde kullanmıyacağım ! Durdu, düşünür gibi tavır aldı ve ilâve etti: — İsterseniz bu vesikayi size iade edebilirim de!. Lâkin bu da tabii bir şartla... — Onu da söyleyiniz, kabul edeceğiml!... — Bu vesikayı, Hanimefen- di, önümüzdeki Cuma günü saat 15 te Beyoğlunda Sakız- ağacında (....) numaralı apart- manın — dördüncü — katındaki hususi daireme teşrif buyur- makla istirdat buyurabilirsi- niz!... Mutabıkız değil mi? * Cuma.. Saat 14,50. Düzta- banyan Ef. daima bu şekilde öksesine düşürdüğü kadınlar için kiralamış olduğu odasında pijamasile geziniyord. İk'de bir nuzarları duvar saatine takılı- yor. Ortada mükellef bir surette tanzim edilmiş içki sofrası. Kapı mir. Güzel bir Matmaze, um şivesile konuşarak: — Düztabanyan Ef. siz mi- siniz ? — Evet. — Beni Belkis Hanımefendi gönderdi. Şu mektubu alınız. Elçantasından çıkardığı bir zarfı uzattı; avımı kaçıran bir avcı hirsile zarfı parçalıyan Boğuş Ef. mektubu okudu: "Anl bir rabatsızlık sebe- bile davetinize icabet edeme- dim; — verdiği; sözü — bütün manasile —i ve daha çok haz ve memnuniyetinizi temin edebilecek olan oda hizmetçimizi size prezanta ederim. Matmezl her sırrıma agâhtır. Vesikayı kendisine veriniz. ,, Boğus Ef. bir dakika dü şüadü; pis bıyıklarını kurcalı- yarak murıldandı: — Hanımefendi ile oda hi> metçisi arasımda mevki itiba- rile nisbetsiz farklar var; var amma. Sahici elmastan değil yalll ödemiş oluruz... Sonra döndü ve: — Buyurunuz lütfen güze! bir — — Onun elinde daha ne kızlar, ne kadınlar var. Zaten bu vasıtalar adeta bir. bir kumpanyadır. Bunların içinde terzi kadınlar, bohçacılar, ha- mam natırları vardır. Asıl baş- ları erkektir. İstanbulun her semtine, her yerine sokulurlar. Nerminin gözleri daldı. Hüs- niye Hanımın kendisini nasıl takip — ettiğini — hatırlıyordu. Vakıa, Nermin de Hüsniye Hanımdan şüphe etmemiş de- gildi; fakat bu kadar asla ih- timal vermemişti. Hem de bir zan balinde kalan odnınnceî p geçmişti.Böyle çırılçıplak hakikat» le karşıkarşıya gelince sarsıldı. (Arkası var)