o ir H w d çt La B T W ek UI ç© (et # w di de & B #” v idi ker far vi y y v $ w # p* Bi Kari Öözile Gördüklerimiz Bayram Taltilleri Münasehetile _Tııı. gençliğinin dalma hedef hZ ettigi, medeniyetin o yük- hi Yt murlu / şahikasına vüsulü artık bayram tatilleri kalk- kaldr. / Talebeler, dokuz. aya ._:'_tı olan tedris müddetinde #rini esaslı bir surette takip iyorlar. Saltanat devrinde bütün bir e zarfında idarei şahane mu- İnce - bilmem ne sebepten - f:n—pı" tatil Cedilir, gençlik 40 kandil alevi gibi üflenip sön- :r— Mmüheyya bir vaziyette bıra- lr, kat'iyen efkârın tenbihine bi ilim kitapları okutulmazmış.. imdi bunların yerine yine ©o Mitrop “sürülerinin - bir — takım ati kaldı. Yine gençlik kandil Nünasebetile kapanan, bayram “Guı.hmı. tatil edilen ve bü- N bir sene zarfında şu veya bu ı'::Gplcıle inkitaa uğrıyan dere- Ki karşısında bizzarure Vâkayıt lmak — mecburiyetindedirler. Acaba muhterem maarif ida- İ Türklüğe has olan yalıız Ümhuriyet bayramı — müstesna kitak üzere diğer bayram ve ndil tatillerini lâğvedemez mi? Taksim: B. Suha Belediyenin Nazarı Dikkatine Beylerbeyi ile Çengelköy ara- Tadaki çose şimdiden tozdan Ürçilmez bir hale geldi. Buranın "k sik sulanması mümkün değil Rldir? Aksi halde hastalıktan Tümlemizin — kırılması — ihtimali Bevcuttur. Niyazi kîlı'ıısıyıınl:ıırd:ııki Çeşmeler Kızltopraktan Pendiğe kadar 'aân İstasiyonlarda birer çeşme Yardır. Aceba bu çeşmeler ne İN yapılmıştırz? Bir süs için mi Yoksa trenlerle gidip gelen yol- Sülar bir yudum su içmek için Mi? Bittabi süs için yapılamaz. ©* halde bu çeşmeler düşünü- tek yelip geçen ve istasiyonlar- bekliyen yolcular için yapıl- lına kaniim. O helde (Feneryo- “) istasiyonundaki çeşme damla mla akmaktadır. ve çeşmenin erinede içilir Tâvhası asılmış » Lâvhaya nazaran çeşmenin mla damla akması doğrusu bir istihzaya benziyor. Bir çeşme Yakar, ya akmaz. Aceba bunun Nbebi nedir? M. N. Arabi M Muharrem-1350 Öüut-ezanl. vasat! A S | 4.30 4.37 (121 836 1611 y Rumi 20- Mayıs - 1307 yakıt-ezani-vasati Yataı Tnsak Güyanda Sergüzeştler Arasında * SON - PO: | Musolini talyanın Takip tti | Kasaislar -İprer Ziraat Siyasetini Anlatıyor.. YAZAN: MUSOLİNİ (BU YAZININ TÜRKİYEDE NEŞİR H İRAN sor: POSTAYA AİTTİR | İTAL Roma, 16 Mayıs — Mede- niyet, esas itibarile insanların bulunduğu yaşama vasıtalarının bir tarihinden ibarettir. Bu itibarla medeniyetin te- meli ziraattir. Beslenmek ve korunmak için insanlar avcılık ta etmişlerdir. Fakat ziraat, insana kendisini ve başkalarını düşündürür, ona sabit bir me- kân temin eder, ve ana top- raktan geçinerek hiçbir şeyi öldürmeden — ve hiçbir şey zayetmeden yaşamasıni öğretir. İnsan topraktan ekmeğini çıkarmasını, araziyi ekip mah- sul — yapmasını — öğrendikten sonra köçebe hayatından vaz- geçli ve tarih başlar . K Bugünün Messissi Fakat zaman ile insanlar topraklardan azami derecede mahsul alma yollarını buldular. Bugün dünyanın elinde — ak- ha — almıyacağı kadar - bol mütenevvi mahsul vardır. Ve bugünün meselesi, insanların istihsal kabiliyetlerinin istihlâk kabiliyetlerile bir hizada yürü- memesinden doğmuştur. Binacnaleyh bugünün mese- lesi, topraktan gıdamızı çıkar- mak değil, fakat mütemadiyen artan istihsalimize bir pazar bulmaktır. Makine vesaiti ço- ğgaldıkça istihsal artıyor. istih- sal arttıkça insanların yaşamak için başka memleketlere hicret etmelerine de mahal kalmıyor. İtalyanm 1870 te — nüfusu 26 milyondu. O vakit İtalya hükümeti — memlekette fazla nüfus bulunduğunu iddia ve muhaccreti teşvik ediyordu. Halbuki oögündenberi nü- fusu artmakta devam etti. Bugün 43 milyon nüfusumuz vardır. Bunların yaşama se- viyesi 1870 dekilerden iki misli yüksektir. Ve yine İtal- yan milleti kuvvetlidir. Ziraate makinenin — tatbikı fazla arazı — işlenmesini ve fazla mahsul alınmasını temin etmiştir. Arazinin de kıymeti o nisbette artmıştır. Servet te - Arlıyor İngiltere, — uzun — müddet zahiresini ve erzakını hariçten getiriyordu. Fakat sınai ha- yatının inkişafı sayesinde harp- ten evvel dünyanın en zengin milleti İngilizlerdi. Halbuki 1861 de İngilterenin nüfusu 20 milyondu, bugün 45 milyondur. Nüfusun artması ile servetin artması hemen de dalma be- raber yürümüştür. -— No.19 GAZETECİ ALTIN PEŞİNDE Elimize — elli kilo kadar * geçti. Bunun büyük par- duman — ile — tütün haline getirerek sakla- &, Üst tarafını da saklamak Nümkün olmadığı için kızar- t:k. muhitin bütün mahküm- mükellef bir ziyafet Ökk. Yomeğin - hitammda « mize birer kadeh te '_'fyı., dağıttık. Hepsi ne- M İçlerinde yalnız (Kayman) Bıra içini çekiyordu. Niha- dayanamıyarak — derdini Bç TeT İı._! Morisson ile yine aramız du. Pöti Lui başını kaldırdı. - Hangi Morisson? Hani şu ayağı topallıyan mı? — Evet, Elime zengin bir damar geçti. Beher ton top- raktan on, on iki gram altın çıkarabilecektim. Muhitin örf ve adeti mucibince bu damarı istediğim kadar işletebilirim. Fakat ne yaparsın ki boşboğaz- lık ederek Tşi (Morissonja açtım. Şimdi herif benim siperlerime müvazi bir siper hattı açmıya kalkışmaz mı? Muhakkak kar- şılaştığımız. zaman — aramızda da bir hâdise çıkacak ! — Sakın böyle bir budala- lhık edeyim deme. Sonra bütün kabile üzerimize üşer. Bilir- sinya zenciler için ormanda on on beş zından kaçkını ek- l l YAN BAŞVEKİLİ Halyan sı.mııh Muaelini Almanya, köylülerinin çoğu amele olan Amerikaya müşabih bir yolda inkişaf etmiştir. Fa- kat benim ötedenberi- kank olduğum şey şudur ki, sanayi hayatının süratle inkişafı me- deniyet için müthiş bir tehlike- dir, Bir milletin daimi ve ha- kikt serveti topraktan istibsal ettiği servettir. Sanayi ve amele ne kadar servet istihsal ederse etsin, bu servet daha ziyade sah- tedir, ve hakikl ihtiyaçlardan ziya- de,sun'i ihtiyaçların mukabilidir. Ziraat Siyaseti Bu nazariyenin — doğruluğu harp esnasında görülmüştür. Bu eski kanaatime binaendir ki iktidar mevkiine geldiğim- denberi İtalyada ziraatin inki- şafı için elimden geleni yaptım. Bu meyanda alınan tedbirlerden biri del1926da, “mısır ve buğday harbi,,ismi altında açtığım ve mü- temadiyen tevsi ettiğim cidaldir. *“İtalyan toprağının yalnız beş- te üçü ekilebilir. Böyle olduğu balde buğday zeriyatımız bizi hariçten buğday getirmekten mmüstağni kılacak bir raddeye gelmemiştir. Bugünkü istihsalâ- tımız milli ihtiyacımızın beşte dördünü tatmin etmektedir. Bir- aç seneye kadar her İtalyan ken- i ekmeğini kendi topraklarında yetişen buğdayla yapacaktır. Yine bu cümleden olarak dahilde halkın bir tarafatan bir tarafa, yahut — İtalyadan müstemlekelere hicretlerini tes- bil edecek tedbirler aldık. İtal- yan milleti dinamik bir millet- tir. Medeniyetimiz dünyanın her köşesinde hissedilmiştir. Bugün halkımızın başka mem- leketlere hicret etmemesinden, kapıların bize karşı kapatılmış olmasından müteessir değiliz. Biz kendi topraklarımıza güveni- yor, ve asıl servet membamın toprak olduğuna inanıyoruz. ——— sik veya fazla olmuş hiçbir ehemmiyeti yoktur. Dikkat ettik, hem kendinin bem de bizim başımıza bir belâ getireceksin! Ağır bir süküt çöktü. Bu sessizlik içinde yalnız balıkla- rın kafalarını kemirmekte olan köpeğin horultuları işitiliyor- du. Nihayet Pöti Lui kadehin dibinde kalan son tafya cür- asını da içtikten sonra bana hitap etti: — Buralarda bir firarinin hayatı biçten de kıymetsizdir. Maroni sahilinde Poligodu ya uğradınız değil mi? O halde (Vilson) u görmüşsünüzdür. — Hayır, hatırlamıyorum! — Müaamafih herif ile kar- şılaşmadığınız iyi de olmuşyal, Taliiniz varmış. Karşılaşsaydı- nız. Belki bu dakika da bura- da bulunamazdınız. Her ne ise.. On sene ka- dar evvel (Sen Loran) da garip bir şayia deveran etmiye baş- lamıştı. (Sen Loran) da derken zindanı kastediyorum. Yanlış anlamayınız. Evet — zindanda sabık mahkümlardan - birinin inanılmıyacak kadar — zengin bir altın, damarı bulduğu söy- | leniyordu. Herkes bundan isti- fade edebilirdi. Sandala atlar, (Bayman) a kadar çıkar ve onu bulurdunuz. Bu adamın altın kadar te- miz bir kalbi vardı. Sizi der- hal kabul eder. Yüzde ellisini ona vermek şartile onun da- marında çalışmanıza miüsaade ederdi. Bu suretle epeyce altın topladıktan sonra Holanda Gü- ybanına geçer ve Amisterdama giden bir vapura atlardınız. Dört arkadaş anlaştık. Bu.» lardan biri bendim, İkincisi de Aşk Ta Dedikeduya Ehemmiyet Verilmez Garplıyız, amma, Şarkta oturuyoruz. Henüz ufkumuz öteye eçemiyor. Dar bir cemiyet içinde yaşamı- ya z. İler dar ve küçi cemiyette olduğu gibi, biz de hep biribirimizle meşgulüz. İşimiz gücümüz şu- nun bunun hayatını tetkik et- mek, sonra onu tefe koyup vakit geçirmektir. Fakat bazı zavallilar vardır ki bu dedikodulara ehemmiyet verir. Hayatını ona göre tanzime galışır ve gülünçmevkie düşer. Asıl fenası aşk işlerinde ya- ılan dedikoduların doğurduğu a neticelerdir. Bu dedike- dular, ev yıkar, saadeti bozar, aileyi dağıtır. İşte size M. R. rumuzile bir gençten aldığım bir mektup: * Yirmi üç yaşında bir gen- elm. Bundan dört sene evvel semtimin kızlarından birile taniş- tım. Üç seneden fazla seviştik. Bu müddet zarfında iki defa ayrıldık. Fakat çabuk barıştık. Benim için çok fedakâr, uysal ve sadıktı, güzel değildi amma, bu meziyetleri İçin sevmiştim onu. Bana günün birinde arkadaş- Jarımdan birisi se #gilimin aley- himde bazı sözler sarfettiğini söyledi. Kat'iyyen inanmadım. Fakat dedikodular aldı yürüdü. Bir ay mütemadiyen bu meseleyi tahkik ettim. Sorduğunu kimseler arka- daşımın — söylediklerini — tekrar ediyorlardı. Çok — kırılan izzeti nefsimi düşdadüm. Artık yapılacak bir şey vardı: Ayrılmak ve bir daha onu görmemek.. Bunu da yaptım. Bundan üç ay evvel de bir arkadaşile tanıştım. Bu ikincisi komşumdür da. Fakat sevemiyo- rum. Sever görünüyorum. Bu hareketi birincinin İzzeti nefsini kırmak için yapıyordum. Biliyor- dum ki o beni hâlâ seviyor, işin fenası birinci hakkında vaktile yaptığım — tahkikatta —tamamile ılfrıudlgımı şimdi anlamış bulu- nuyorum. Hiç suçu yokmuş onun. Fakat ona gidip affetmesini rica edemiyorum. Gururum buna mâni. Bir haftadır. vicdan azabı çeki- yorum. İkinel zavallıyı da ihmal ediyorum. O da müteessir. Buna da acıyorum. Rica ederim Teyze H. bu vicdan #azabından beni kurtar. Karilerinizden M.R. Birinci kız, bu işte dediko- duların ve senin şüphenin kur- banı olmuştur. Onun gönlünü almak senin borcundur. Sana karşı hiçbir kabahati - olmıyan birisinden af dilemek, küçük- lük değil, bilâkis büyüklüktür. İkinci kıza gelince: Ö bu işte zavallı mevkidedir. Ona da va- ziyeti açıkça söylemek, en doğru harekettir. hanımteyze burada hazır bulunan (Tutu) idi. Üçüncüsü ise (Hamet) dördüncüsü de — (Julo) adımı taşıyordu. Bir zenci sandalı alarak yo- la çıktık. (Langa) ya vardık, Bu köydede bahsettiğim ali- cenap adamın şöbreti duyul- muştu. Adı (Vilson) du. Biraz daha yukarda oturuyordu. Ken- disini bulduk : — İsabet, dedi. Tam zama- nında geldiniz, hiç arkadaşım kalmamıştı, son yoldaşlarımı da evvelki gün vapura bindirerek yola çıkarmıştım. Her ne hal ise işe koyul- duk. Altın damarı söylendiği kadar zengin değildi. Fakat dört kişiyiz, bir de o, etti beş, hep birlikte çalıştığımız zaman günde elli gram kadar altın çıkarabiliyorduk. | ŞAPKA yi İ N Foto Sebah Jova Yumşak — bazırdan — yapılı:ş zarif bir şapkadır. Beyaz kor- dondan sarık şeklinde bir gar- nitürü vardır. Birkaç gündenberi de bir şapı müsabakasına başlamış bulunu- yoruz. Bu sütunlarda her gün yazlık bir şapka modeli neşredi- yoruz. Bu modeller Greta mücs- sesesinin bu — defa — Paris- ten getirttiği yeni moda şapka- lara aittir. Her resim altına bir numara konacak ve 15 beş gün sıra ile 15 şapka modoli neşredilecektir. Karilerimiz bu 15 modeli toplayıp müsabaka neticesinde bize en çok beğen- dikleri modeli bildireceklerdir. Şimdiye kadar çıkan — modelleli havi nülshaları idarehanemizden ala- bilirsiniz. Müsabakanın hilamından bir hafta zonra neticesi ilân edilecek ve en çok Üç şapka Ayrılacaktır. Birla- aranan şapkaya rey verenler arasında kura çekilecek ve birinelliği kazanana o şapkahediye edilecektir. İkinci modele rey verenler arasında yapılacak kurada — bi- rinciliği kazanana o şapka hedi- ye edilecektir. Üçümcü modele rey verenlerden birinetliği kazanana da fasonu kendi tarafından verilmek üzere Greta - mü- #escseni 6 modelde bir şapka yapa- caktır. Bu yaz son moda bedava şapka giymek istiyen karilerimiz bu modellere ait resimleri kesip saklamalıdır. Gazatemizde — gelecek çıkacak Patromu bedava almak istiyorsanız, bu kuponu — kesip saklayınız ve perşembeye kadar çıkacak kuponları toplayınız. Pat- ronlarımızdan pek memuun - ola- cakaımız. (Vilson) bizi iyice besliyor ve haftada bir (Langa) köyüne inerek mevcut altınmı karde- şine götürüyordu. Beni endişeye sevkeden bir nokta vardı: Vilson zindandan ve orada tanıdığı arkadaşlardan bahsetmekten çok çekinirdi : — Aradan okadar zamar. geçti ki şimdi hatırlamıyoru. « derdi. Bu #suretle üç ay kadar geçtikten sonra bir gün Ha- met ile (Julo) bu adama gi- derek : — Biz ayrılmak istiyoruz, dediler. Hesap ettik, adam başına dört yüz gram borcu var! (Vilson): — Hay hay dedi, eşyanizı alınız, köye inerek biraderimin yanında hesap görelim. (Mabasi yarın)