|İ gsönderilmemiş Mektuplar 9S 0 N BARA R Dağıldım, May... Bir taraftan şimdi beni görsen, bu darmadağı- nik hâlime ne olduğumu, neler geçirdiğimi soracaktın, Yanımda olsan belki bu enkez'a elini süre- cek ve dertlerime iştirâk edecek- sin. Ben, Gülhane'nin yağmurlu günlerdeki hâlini tâşımaktayım. Herşeyden, namütenahi uzak... Seni bile düşünmek, uzakta oldu- gunu hatırlatıyor... Fakat, inadına, benim için iki mevcudiyet var; sen ve sonbahar, Ve bütün bu sonbaharın içinde Hamlet rolü oynamaya kalkmış bir tultatçı... Beni, bir gün sokağın ortasın- da bırakıverdiğin saman, bilmem neden kendimde, Halio'in ufak iskelelerinden, vapur kalktıktan Bonraki kalan hüznü buldum, Pencereden, nerelere gittikleri meçlni insanları seyrederken ba- bamın yazılarımı komşulars oku- duğu andaki sevincini düşünüyo- rum. (Halbuki bir defa o bana “şil- ri bırak, adam ol!, demişti) O kadar mahzun olmak iyi değil ama, olmamakta elde değil. Ben bir şiiri yaşıyorum : «Beni silkmeyin» «Gözyapı doluyum» «Şimdi beni-yalnız» «Nebatlar anlar» Romantizm - mif Hayır May, romantizm değil, içimdeki sen ve sonbahar... o Harp zengini olmayı aklıma koymuş ve önünde defterlerle bu niyete doğru yürüyüp “defter! defter,, diye bağıran adamdan faz- ia “pahalılık zammı, yle, eskiden 100 paraya satılan şu defteri 15 kuruşa aldım. Zavallı, sonbaharın defterlerinin arasına girdiğinin far- kına varamışınıştı. O, <enayiliğime» bende onun aptallığına (ikimiz birden) gülüm- sedik, Yazan : Cavit YAMAÇ Uzaktan, bir şâir dostumdan, hülyalarımı paylaştığım samimi bir arkadaşımdan (ondan, Unks- panı köprüsünde denize dalan gon baharı seyrederken, sana babs- etmiştim ) bir mektup aldım. Sinirli, bir kaç satırda, çıldıracağı günün çok yaklaştığını yazıyor. Cevap veremedim. Boş teselli lâf- larından ziyade hüzünlü satırlar yazacağımı biliyordum, Onun işin, doştumun kederine sâdece 'ağla- makla iştirâk edebilirdim, Ağla- makta elimizden gelmiyor... (Eoskocaman, adam olduk!) Hani, daima kahvelerin pen- cerelerinin kenarında, manken gi- bi hareketsiz durup, gözlerini de sabit bir yete saplıyarak oturan adamlar vardır. (Ben, daima bun- ların neler düşündüklerini imerak etmiştim. Senden ayrıldığım za- mân onlardan biri oldum. Bir tarafı kelıverengi bir renk olmuş ayvayı kemiren çocuğun meyvasındaki sonbahar ve sen: fikri sabit,.. A. Boneher: Sonbu bar Bir gün, bir sonbabar gtinü ilk şiir kitabıma bir ad düşünmüş- tüm. “Pencereden firar, üzerinde karar kılmış ve bu adı bulduğum. dan kendi-kendimi tebrik bile et- miştim. Fakat ne oldu bilmem, İlk şiir kitabıma “Gurbet, adını verdim. Pencereden firar nedense bu günlerde pek yerleşti aklıma. Fi- rar edecek bir pencere merakı var içimde, Sonbahar da, İstas- yonlar ne kadar gamlıdır, May... © Bir gün yine şaşkınca Jâf e- dersem, seni muhakkak hatırlaya- cağım, May. Bu kudurmuş sonba- har günü de seni düşündüğüm için kafamda kalacak, Saha, bir gün, yıllar sonrası bulunan kay: bolmuş bir fotoğraf albümünün içindeki resimlere olan merak gi- bi tecessüs dolu gözlerle beni din- lerken saşmaladığım bir sonbahar gününü hatırlatacağım, May. O gün, öğleden sonra, bir kahvenin penceresi kenarına oturarak senin geçmeni bekledim. Aksi istika- metten gideceğini biliyordum fs- kat üç saat sonbahar ve ben seni bekledik.. ö Yalnızlık, beni kemirdi. Şimdi, yaprakları dökülmüş, çıplak bir park ağacıyım. Yorgunum May. Artık kelimeler mânalarını kaybe- diyor kafamda. Fakat bir hikâyeciyi kötü bir münekkit yapmaya bu hâlim sebe- biyet vermedi. Şu sonbahar nasılda bizi çile- den çıkarıyor? Sâkin köydeki evin perdelerini kaldır ve ışıklarını söndür sonra sonbaharı seyret!.. y Lİ Bizim evin Silistire'de Paris sokağına açılan ve üstünde 56 numarayı taşıyan bir kapısı vardı. Biz, renk atmaya başlamış, üstün- — Devamı 299 da — 295 — Servetifünun — 241) n -