> 0 N re“ EMMANUEL BOVE'DEN: HALID FAHRIi OZANSOY — — 46 — — Haydi, haydi, yüksek perdeden atmayın. Bunu sizin menfaatiniz namına söylüyorum. Eğer hoşunuza giderse daha kuvvetli bağırabilirsiniz. Am- ma baş gardiyan duyarsa, kozunuzu onunla halleder- siniz fakat daha evvel size şunu haber vereyim ki, o, benim kadar uysal davranmaz. Arnold bitkin halde idi. Uyumamıştı. Elleri ateş gibiydi. Ne yıkanmış, ne traş olmuş, pis pis koku- yordu. Yıpranmış, yağmurdan ıslanmış olan elbise- leri, kuruyarak bumburuşuk olmuşdu, Şapkasını ne- rede unutduğunu bilmiyordu. Bazen, ne suretle ağ- zından lâkırdı aldıklarım, kendisini nasıl itirafa mecbur etdiklerini hatırladıkça müthiş bir hırsa kapılıyor, fakat aczinden birşey yapamıyordu. Ah! Serbest olsaydı yokmu! Kendisi hiç affedecek değildi ! insanlar nekadar fenadı. Nasıl olupda bu derece masumluk, saflık, namuskârlık rolü oynuyorlardı * Ve niçin kendisini güzel bir hareketde bulunmakdan men etmişlerdi * Niçin, bu kadar çok başka hareket- leri olduğu halde, yalnız, hayatının bir tek çirkin hareketine saplanıp kalıyorlardı? Mahpnsu dışarıya çıkarmak için yana çekilirken ,kündisiiü en ufak izahat vermeye lüzum görmeyen gürdiyatn,- Arnold : — Ne İşm benden ? diye s0 — e hakimi — Hakim mi1... — Evet, istintak hakimi, Buna hayret mi ettiniz. Haydi, çabuk olun. Benim kaybedecek zamanım mı var sanıyorsunuz f Bir lâhza sonra Arnol'du istintak hakiminin oda- sına sokmuşlardı. Hâkim, pencereyi kapamak için yazıhanesini terketmişdi. Bu cihet Arnol'dun hoşuna gitdi. Orada iki üç küçük memurda vardı. Kimse- yi rahatsız etmemek için, hâkim bizzat ayağa kalkmıştı. Bu incelik, hiç şüphesiz, yüksek bir ada- mı işaret ediyordu. Arnold hâlâ onu arkadan görü- yordu. Omuzları yuvarlak ve dolgundu ve yazmak için masanın üstünde dinlenmeğe alışık olan sağ kolu, sert, vücudünden uzak bir vaziyetde, adeta sakat gibi görünüyordu. Ufak bir masanın köşesinde yerleşmiş olan bir adam : — Oturanuz! Dedi. Arnold oturdu, fakat kötü bir bakışla bakmak- dan da kendini alamşdı. Bu anda hâkim döndü ve çehresi aydınlığın ortasında belirdi. Bir inzibat askeri, dirseğile kahramanımıza vu- sizi isticvap etmek istiyor. 44 — Servnillümen — 2364 rurken, aynı zamanda, küçük masaya yerleşmiş olan adam : — Susunuz! Dedi. Hâkim, maznuna gözlerini kaldırıp bakmadan, yazıhaneşinin önünde mevkiine oturdu. Bir kaç kâ- gıda göz gezdirdi, bir evrak dolabının gazünü ka- pamak için yarı doğruldu, sonra, bir cetvel alarak, nihayet suçluya bakdı, Beriki, yeniden bir feryat kopardı. Taliini elinde tutan kimsenin, geçen gece, iki defa yolunun üstüne çıkan adam olduğunu tanı- mışdı. Gerek istintak hakimi, gerek bir küçük kızın namusunu ihiâle tasaddi etmiş olan o hazin adam bir tek şahısdı. Oda, aynı suretle, delikanlıyı tanı- mışdı. Maamafih, yüzünün bir adalesi bile titreme- di. Kâtibine, en büyük bir sükünetle : — Mesele nedir? Diye sordu. — İtirafta bulunmuş mu ! — Evet bay Hâkim. Mamafih bu, kolay da ol- mamış. Bütün muvaffakiyet M, Bugenud'da, — M. Bugeaud kim ! — M. Bugesud, birinci dairenin polis komiseri- dir, Geçen akşam, kendisi... Hâkim, arkadaşının sözünü keserek Arnold'a hi- tab etti ; — Peki, nedir, M. Pavillant”ı öldürmenize sebeb? hiç şüphesiz para ihtiyacı.. Fakat, Arnold'un cevap vermesine vakit bırak- madan, kâtip sözü aldı: — 'Tamamile öyle bay hâkim. Müttehimin üs. tünde yediyüz franklık bir meblâğ bulunmuş. Çaldı- ğı parayırüzgârasa vurduğunu iddia etmiş. Maamafih bu yedi yüz İrangın nereden geldiği kendisine sorul)- duğunda, ancak birbirini tutmayan cevablar vere- bilmiş, bir aralık, bu parayı anasından aldığını da iddia etmiş. Fakat yapılan tetkikatda bu zavallı kadının ona biç para vermediği anlaşılmış. Kâtip söylerken, Arnold, hâkimden gözlerini syır- mıyordu. Fakat o, pazarını " kaçırıyordu. Karısını en iyi dostu ile yakalamış bir adam gibi, kahramanı: mız hâkimin gözlerini kaldırmaya mecbur kalacağı lahzayı zalim bir sabırla beklemekdeydi. Ve kâtip kendisine söz söylerken, başını çevirmeden cevap veriyor, o Mhzayı kaçırmaktan o kadar korkuyordu. Daima dosyanın içine gömülü olan hâkim : — Blanche caddesinde kırk yedi numarada otu- ruyorsunuz değil mi? Diye sordu.