Shakespeare ve Hamlet Şekspir'in dehasına hayran 0- lanlar hiç şüphesiz onun en kuv- vetli eserlerinden biri olan Ham- leti derin bir âlâks ile okumuş, tetkik etmiş ve sevmişlerdir. Şekapir'in eğerlerini tiyatro da seyiretmeden evvel fikirlerini ta- nımak, orta çağ Skolastik'lerinin dar çerçevesine sığamayan bu bü- yük san'atkâr ve fikir adamının hayatını, devrini ve yaşadığı mu- hiti iyice tanımak ve bilmek lğ- zımdır. Ö tiyatro da perdecilik yaptı fakat sahneye ne âdi bir facia aktörü olarak çıktı ne de eserle- rinde mahdut bir zümrenin psiko- lojisini dar bir muhit çerçevesi İ- çinde vermekle iktifa etti. Fran- sız zekâ ve <esprit» sinin bir ayna- sı olan Molyer satirlerile, insan karakterlerinin zayıf ve gülünç taraflarını bularak sahneye koy- duğu eserlerile cemiyeti baltaladı... Fakat aslâ insanla &lâkası olan iç- timai ve ahlâki meseleleri derin- leştirerek bir dava halinde ortaya koymadı. Muhsin ERTUĞRUL 292 — Servetifünun — 2359 Yazan: Suavi KOÇER Şekspir'in eserlerinde hayatı baştan başa ihata eden beşeri bir dramın reşlitâli (oyaşamaktadır. 'Trajedilerinde vak'alar, hareketler filler ve sürpris'ler daima ana £i- kirden doğarak hareket eden ve o fikrin meselesini tamamlıyan bir vasıta, vasıtalar maksada var. mak için gayeye hizmet eden kö- lelerdir. İnsanlar hayattaki rolle- rini sahnede de oynarlar eserle ha- yat birbirine bağlı olarak felsefi bir idesl'in çenberi içinde geniş. ler: Bu dünya çamurunda yü- zen, yürüyen insanlar dost veya düşmanlık hislerile mütemadiyen birbirlerile çarpışarak hareket et- meye mahküm zavallılardır. Fakat yine ayni hamurdan yuğrulmuş o0- larak muhtelif çekillerde tecelli eden varlıklar senbolüdirler. Racine ve Corneille Yunan tzajiklerini Örnek olarak seç mişler ve Fransız edebiyatına tat- bik etmişlerdir. Eserlerinde yarat- tıkları devrin ibtişamını canlan- dırmaktan başka birşey yapmamış- lar. Kraj saraylarının entirikaları- nı klâsik bir lisanın güzel stillile mücerred fikir ve düşünce ile ifa- de etmekten öteye geçememiş- lerdir. Şekepir'in âlemi bam başkadır. O tam manasile «humain» olarak in- sana sadık kalabilmiş, insanın iç dünyasile dış dünyasını birleştire- bilmiştir. Yaşadığı devrin atmosferi için- deki insanın bulunduğu muhit çer- çevesini çizmiş, hangi devir ve za- mana âit olursa olsun içinde ya- şadığı ve yarattığı bn âlemin ab- lâki nizam ve kayıtların müeyidele- rini örselemiş, hüküm vermeden kaidelere hücum etmiş, an'anele- rin zincirlerini kopararak insanı ve daima inganı aramıştır. Sanamtında ideal hir estetik he- yecan yaratırken toprağa bağlı insanın şöhret, servet ve şehvet uğrunda işlediği cürümlerini, taç ve taht uğrunda yapılan cinayet lerin sosyal sebeplerini aramış, fa- kat davasını ortaya doğrudan doğ- ruya pilânlı bir thöse halinde koymadan yaşatmıştır. Ahlâki ağa- letin insanı nura götüren yollarını aydınlatmaya çalışmış, yaratanla yaratılanın münasibetlerini bölme- yi kâinatı idare eden kânunların düğümünü çözmeyi bilmiştir. Fa- kat Metafizik muammanın gırları- F Shakespeare nı göklerde değil yer yüzünde a- ramıştır. Hamlet röel olduğu ka- dar hayalperest, dünyevi olduğu kadar maverai bir güzelliğin mis- tik alevile yanan adamdır. Sem- bolik mısraların ve tirağ'ların de- lâlet ettiği manâ ve mefhumları içinde gizli kalan onun hakiki hüviyetini keşfe çalışmak lâzımdır. Ona romantik de diyemeyiz mü- kemmel insanı arar. Aynı zaman- da ütopik bir hayale aldanmadan insandan doğabilecek üstün var- lıkların habercisidir. Bu bakımdan Hamlet fikri bünyesinde idealist bir bayat elân'ı taşır. Hamlet rolü babasının katili olan amcasına karşı sadece inti- kam almak isteyen mazlüm bir yeğen tipini canlandırmaktan iba- ret kalmaz. Onda tutuşan alevi cihanşumul bir fikrin gazabı halin- de tezahür ederek mevcut niza- mın müeşseselerine karşı gelen, an'aneleri baltalamakla isyan e- den anarşist bir ahlâkcının duy- duğu his midir, diye düşünebiliriz. .— Devamı 295 inci sayfadan —