RADYODA ŞİİR SAATI | yazan ; | HALİD FAHRİ OZANSOK | Radyoda şiir saatini hiç dinle- diniz mi? Fakat daha evyel ben size, Abbülbak Hâmid'in sağlığın- da müdür tarafından davetli ola rak bulunduğu bir lise edebiyat imtihanından bahsedeceğim: Hâmid'le beraber Üdebayi Ce- dideden birkaç mühim çehre de o gün bu imtihana davet edilmiş. lerdi. Lüsyen Hanım da Hâmid'e refakat etmişti. Ben, aşağı yukarı ou dört kişiyi bulan imtihan hey- eti arasında, ayni mektebin başka bir sınıfından mümeyyiz olarak bulunuyordum, İlk talebe imtihana girdi. Ke- labalık karşısında önce sıkıldığını hissettim. Yakat nazarları en so- nunda Hâmid'in çehresinde dinlen- di. Belli ki onu iyice tanıyordu. Üdebayi Cedideden üsted bir ro- mancının yüzüne bakarken de bir çekingenlik hissediyor, bakışında ise bir emniyet ve gükün ışığı par- lıyordu. Fakat diğer ediblere karşı bir nevi korkaklık hissettiği mu- hakkaktı, Sonra anladık; onların hüviyetini tayin edememişti. Ne ise gneller başladı. Derken, resmi mümeyyiz olmadığı balde, talebenin hüviyetini tâyin edemedi- ği şairlerden birisi Hâmid'in Muk- berini sordu. Çocuk cevap verdi. Sonra suali soran, dâhiyi göstere- rek şu suali irad etti; — Hâmid Beyefendiyi tanır mısınız f Taiebe, hürmetle nazarlarını Hâmid'e çevirdi. Hâmid, arkadaşının kendi bak- kındaki iltifatına nasıl mukabele edeceğini şaşırmıştı. Esasen böyle iltifatlardan pek hoşlanmazdı. Fa- kat ne çareki, bir mukabele lüzu: munu bissetti ve hemen, talebeye, karşıdaki şair dostunun giirlerini gordu. Çocuk buna cevap veremedi. O zaman Hâmid bir kabahat iş- lemiş gibi sarardı. Fakat davetli gairlerden bir başkası vaziyeti büs- bütün güçleştirdi. Çünkü o da şu guali ortaya attı: — Oğlum, Hâmid Beyefendinin şiirlerinden bahsettiği şairi hiç ta- nımaz mısınız? Çocuk, şaşkınlıkla etrafına ba- kındı, gözlerini ayrı ayrı bütün davetliler üstünde dolaştırdı, son- ra bir yanlış çehrede durmaktansa boynunu bükerek sükütu tercih etti. Bu defa, sararmak sırasi, ne eserleri, ne de şahsı tanınmıyan şaire gelmişti. İşte radyomuzun şiir saati de bazan bende bu hâtırayı uyandı- rıyor. Meselâ bir seansın kısa bir hulâsasını yapalım : — Şimdisize Bay Cem, Köroğ- lan'dan bir destan okuyacak, Destan okunur. — Şimdi size Bay Gün, güzide şair Bay Cemin en $on şiirini oktü- yacak. Şiir okunur. Şimdi size Bay Modern, Bay Gün'ün aşk çarpıntıları ile dolu manzumesini inşad edecek. Bu inşad da dinlenir. Biz din- leyicilere gelince, bu eş dost soh- beti karşısında o zavallı talebeye döneriz ve onlar radyoda birbirle- rini ağırlarken ayni şaşkınlıkla du- varlara bakıp susarız. Bu şairlerin inşad tarzına ge- iince, ona da ancak yine kendileri hayran kalıyorlar. Hüsnüniyet ve suiniyet Cemiyet halinde yaşıyan insan- larda esas, suiniyet deği), bilâkis karşılıklı hüsntiniyettir. Birbirimi- ze karşı ne kadar iyi fikir besler- sek o nisbette değerimiz çoğalır. Pakat günlük hayatin içinde ba- zan öyle itimadsızlıklarla karşıla. şırız ki, yahut başkalarının karşi- laştığını görürüz ki, ister istemez içimizde bu yanlış ve haksız dü- şüncelere karşı bir isyan hissi duya- riz. İşte bu kötü huylarımızdan sıyrılmağa çalışmak ta medeniliği- mizin başlıca vasıflarından birini teşkil etmelidir. İzahı güç değil! İsterseniz size, hepinizin kulağınıza çarpmış olan bu şekilde itimatmz» lık hislerinden birkaç misâl vere- yim. Bay filân ağzına ya hiç rakı koy- maz, yahut ayda bir kere bir ab- bab meolisinde iki kadeboik içer. Şimdi bir dostunun tramvayda ya- hut vapurda ona Şu sualine bakın; — Ey, nasıl, akşamları çilingir sofrasını kuruyor musun 9 — Namal çilingir sofrasıf.. Ben ancak ayde yılda birkaç kadeh bir şey içerim. Çünkü içki bana dokunur. — Geç canım.. Banada mı & gız1.. Sen her akşam bir 49luk yuvarlamadan durur musun f.. İnsan böyle bir zanna bilhassa şunun için kızar; karşısındakinin kendisini yalancı yıkurmünitğüan... İşte buna benzer bir «ıkit lâti- fesi daha; O gün sizi bir yerde İwlilemiş- tir. Çünkü oraya Yülecekelnizdir.. — Devamı 298 inci sahifede “- ünik 291 — Servetifünun — ii Ma Er, YA