BÜYÜK BAYRAMI KUTLARKEN. Hayır, ne rüya, ne de ha- yâl, hakikatin ia kendisi; bü. tün sâdeliğile, fakat bülün sik. ri, güzelliği ve cazibesiyle ha. kikat. Rejimlerin orta malı ol- duğu, ideolojilerin işportaya düşen kitablarla beraber kaldı. rıma döküldüğü, bütün kıymet hükümlerinin ters yüz olduğu, koskoca devletlerin bir haftada, onbeş günde ortadan kalktığı bir dünya hercümerci arasında, Türk milleti dünden daha sağ- lam, dünden daha mes'ut, dün- den daha kuvvetli ve daha i. manlı büyük bayramını kutlu- yor. 18noi 29 ilk tleşrin 8a- bah hür Türk göklerinde bu hakikatin müjdesi kanatlanı- yor, Türk toprağında beyaz ay yıldızlı kırmızı bayrakla bera- ber bu fhakikat dalgalanıyor, Türk sularında bu hakikatin şarkısı konuşuyor ve 18 mil- yon insanın hür bakışlarında bu hakikat parlıyor. Şu dakikada bir an kendi saadelimizden ayrılalım da, 8€- fil ve perişan bir medeniyeti, çok değil daha bir iki yıl ev. vel bu medeniyetin mümessil- leri arasında bulunan başka milletleri düşünelim, Onların da böyle bayramları vardı. On. lar da bayramlarını sevinç içer- sinde kutlar, böyle günlerde bayraklarını gökte dalgalandı. rr ve şehirlerini ışıkla dona- Fakat, şimdi... Bir zamanki saadetleri, hürriyet- leri, ocakları ve vatanları gibi bayramları da sadece geçmiş #- yi günlere ait birer güzel hd- tra, bir «mazi> oldu, tarlardı. Gene bu gütunlarda neşro- lunan bir yazımda birçok imti- hanlardan geçen Türk inkılâ. binın, en son ve en çelin im- tihanı da dünyanın bir kımı. na felâket içine sürükliyen bu harbde geçirdiğini söylemiştim. | Yazan: GAVSI OZANSOY| Evet, bu dünya hercümerci i- çersinde Türk milleti sağlam, uyamk ve ayakta duruyor, Bu, hakikaten, sancılar içersinde in. liyen beşeriyet için bir hâyal, bir uzak rüya gibidir. Fakaj, işle biz bu mes'ul rçalileyi id. râk etmiş bir inkılâbın çocuk. larıyız; bunun içindir ki, bu. gün ölçüsüz bir sevinçle bay- ram yapıyor, fakai bu sevinei- mizi, başka milleilerin elemle- rile de paylaşıyoruz, Mefkü. remiz işportaya düşen ideoloji. lere değil, köklü ve sağlam bir inkılâba dayanıyor; bunun İ- çindir ki, ayaktayız. Ve ayak. ia kalacağız. Bu mes'ul dönüm yılında bu inkılâbı yaratan Ebedi Şef Atatürk'ün manevi huzurunda saygıyla iğiliyor, onun büyük mesai arkadaşı Milli Şef İnö. nü'nün etrafında azim, iman ve sevgiyle toplanıyoruz. madı! Haydi pastacı dükkânına! Haydi koş bakkala! Haydi aya- Zını çabuk tut! Şuradan yüz gram kahve al da geli... Bu gibi emir- ler türkün evine aala yakışmaz. İhtiyata ve tasarrufa riayet mak- sadlarile kurulmuş olan bu son derece kıymetli eski huylardan eser kalmazsa acısını büyük du- yacağız. Bu acıyı en ziyade Av- rupa harbinin yarattığı ihtiyaçlar bize duyuracaktır. Makalemin burasına geldim tekrar bir daha okuyordum. Bu aralık Tan gazetesini önüme koy- dular. Orada gözüm derhal Refik Halidin köşe fıkraşını aradı. Bir- 278 — Servetifünun — 2358 de ne göreyim? « Evcil olmadıkça zam İsidesizdir» şerlevhalı çok güzel bir fıkrası karşıma çıkma- sınmı $ ne kadar da birbirimizi arlayıp aynı duygularda bulunu- yormuşuz. Doğrusu keyiflendim. Sevgili veiyl düşünür Refik Halidin sözlerinden bir kısmını nakleyli- yorum : Refik Halid Akşam gazetesin- deki Necmettin Badıkın baş me- kalesine güzel tahlil ile bir cevap veriyor. Ve diyor: Yetişir mit Yetişir! Zaten eski- den geliri z sileler bolluk ve sulh zamanlarında da bunlardan fazlasına gitmezlerdi; gitmedikle- ri içindirki üç yüz kuruş maaşlı bir memur ailesi - lüzumsuz mas- rafları atmak, süsten ve pahalı eğlenceden kendini korumak s8- yesinde, kimseye muhtaç olmadan borca girmeden, karınca kararınca geçinebilirdi. Pek iyi hatırlarım, bizim Üsküdarda o kadarcık maaş alan hısım akrabamız vardı; yılda bir görmeğe gittiğimiz zaman, bak- kala koşmadan, aktara baş vur- madan, komşunun kapısını çalma» dan önüme, hâlâ tadı damağımda duran mükemmel bir kalvealtı tepsisi koyarlardı.