Son A Yazan Afife Afife'nin hayatı bir giir değii- di... Bir tebessüm de olamamıştı. Onun #evinçleri daima geçici ve çorak yalanlar oldu, Afife'nin se- vinçleri şaşkınlıkların notalarıyle okşanan şarkılar oldu, Ruhu ya- lana ilelebet kapalı kalmak niye- tindeydi. Sahne rahibeliğinde te- bessümleri yaş ve gözyaşı dolu olarak geçti. Çünki hayatı daima kederli oldu. Biraz yan bir noktadan bakı- linea Afife'nin hayatı kati bir lü- | samsuzluk olarakta görülür. Çünki sahneye ilk türk adımını atan kadınının ismi) Eliza Benemeci- yan'dan bile az, Sarah Bernhardt- ten bile daha az anıldı... Kendimizi bilmiyoruz. Afife, türk sahnesine her halde pek çok hizmet etti... Fakat Afi- fe'nin ölümü ıssız bir gecede 1ssiz kıymetlendirmeye Sahneye F ep kaldı... İsmini bir cadde, şehir tiyatrosunda bir resim olarak an- mamız artık lüzumsuz... ti Belki de güzeldi... Onun ilk sahneye çıktığı aşamdaki yüzünü sararan bir resme bakarak cenlön: dırmaya çabalıyorum, Geniş bir alnın kubbesi âaltıuda kimsenin isimlendiremiyeceği melânkolilerin battığı gözlerde derin nazurları vardı. .. Hayatın ötesindeki kar yı- Bınlarına doğru hazırlanan çocuk- ların tefekkür anını andıran sarı bir güzellik, çehresini bol bol güsle- migti. 'Tebessümü, petallerinin pence- reginde çiğin gecikmiş sonbshar- larda şarkı söylediği krizantem- lerinki gibi idi... o Afife'yi ogahnede görmedim. Onun hayatını hiç bilmiyorum. Sahne sanatındaki kıymetini dii- şünmüyorum. Fakat Afife'nin jesti büyük, çok büyüktü: Sahneden galet'i uzakiaştırmak için kendi kendine yanan bir türk mumu.. Ö sahneye sıkılarak, kendini herkesin fahişe diye isimlendire- ceği bir devirde çıktı, Afife'nin cesareti, türk sahnesi bayramı ol- mal ! © Bir gün sahneden uzakta kaldı... Sebepleri ne olursa olsun, sevdiği sahneden uzakta kaldı... Bir başka gün hastalandı... Onu Hugo'nün “Şehirden, uzak- ta, şehirden çok uzakta, dediği gibi bir yere götürdüler. Sahnede, sâkin, çok sâkin oyna mıştı. Sadece gözyaşları onun ol- muştu, tebessümleri dualar gibi her- kes içindi... Çıkış E AM AÇ | Hastanede güldü. Çok, çok gül- dü. Kendi için güldü... İkivlerimi hissediyordu... Sahneye çıkışı iüin, siyah günündeki ebediyet #ultiilis onu teşhi edeceklerin sayısı için, isminin bir sonbahar yağmuru gi- bi unutulacağı için kahkaha atarak, hıçkırarak, güldü... Sahnede gözyaşları kendinin ol- muştu, hayatının ikinci devresinde büyük duvurlar arasında Afife ken- dine gülüyordu; Kaderiyle, günie- riyle alay ediyordu... “Pi Kahkaha... kahkaha... sun'i ol- mayan, hoş bir şeye düşünmeden ki gözlerini, dağınık saçlarını, ay- nada seyrederek, kendini tanımış olanların sakız gibi Eliza, (esli, Antuan, Herbert isimlerini ağızlar rından düşürmediklerine, cenazesi- nin etrafında üç gölgeden fazla olmıyacağını hisseden insanın attı ğı kahkaha... © Afife iki defa öldü... Daha ha- yatta iken ismi anılmaz, İiiyili me- zar taşı olmıyan bir kabirdi, Öldük ten sonra Komedi Fransez aktör- leri gibi gözlerinden bir iki giite- rin gözyaşı dökenterde azdı... di Hayatı sevdiği pibi ölümü de derin bir hisle wwwdi. Ebediyete atılan bir keder olduğunu histedi- yordu. Kalbinde kaderin ellerile ektiği bir fikir gibi, İlkbahar te- bessümünün kana çıkması gibi, bir huzur buluyordu. Afife ölüme âşık olmuştu.. Onu önceden buz dudak lı bir sevgili gibi tahayyül #timişti. ünki onunla ölüm nrasında dajma ir köprü mevcuttu... o Bir İstanbul yazı akşamıydı. Ba. — Devamı son sayıfada — 125 — Servetifünun — 2345