kadar okuduklarından güç bir im- tihan verip iyi bir maaşla vazife- ye tayin olacağından, gelecek ya- z& bir arkadaşının yanında gidip beraber çalışacağından eve gele- miyeceğine dâir izahatlar vermişti, Fakat hiçbir zaman annesine istikbâl hakkındaki emniyetsizlik ve kederlerini söylemedi ve bütün azmile, sıhhatinden şüphe etmek çilesini kendinden uzaklaştırmaya niyetlendi. Kendini sıtmanın yakalıyaca- ğını hissettiği günlerde, sabahtan öveberi atıştırarak bir kitap alıp, dağ bayır dolaşıyordu. Havanın güzel olduğu günlerde dağın etek- lerindeki Okıvraklı patikalardan yürüyerek bayırın yamacından aşa Zısına kadar uzun bezler ve dilim dilim uzayan arsalara göz gezdire- rek, yolun kül renginde ayakları- nâ şuursuzluğa teslim ederek ken- dini bayırın diğer tarafında bulu- yordu. Orada seçilmeyen uzak ufuklar. da dalgalanan geniş arsalar ve yaz günlerinin uyku getirici sıcak seması altında, otun biçilmek za- manındaki olğunluk eşsiz kokusu yalnızlığın muhteşem ve sâkin &i- hirinde onsekiz yaşında bu kadar mukadder olan kalbi bütün dünya kederlerinin yükünden kendini ha- fifletiyordu. Bu sağlam ve kokulu hava hayatıma kaybettiğini zannettiği bütün dinçlik ve gençlik kuvvetini veriyordu. Başı tatminkâr bir uykudan sonraki sabah serinliğindeki gibi durgunlaşıyor ve kendini, hafif, bir ot kadar hafif hissettiriyordu.... Mes'uttu... Kırın bir kenarına böylece yü- zü semaya doğru elleri ensesinde uzandığında gözleri yarı kapalı düşünerek kalıyordu. Fikirleri sona eren şualar gibi yavaş yavaş sönüyor ve bütün benliği derin, sıcak ve huzur ve- rici bir istirahate yayılıyor, sanki çok yıpranan bir adamı uykunun kavraması gibi. Su yapan ufak bulutların uçuş- larını sedef gibi parlayışlarını ve gümüş bir tüy, duman gibi kayb- olmalarını seyrediyordu. Bu tatilini Radu böyle geçiri- yordu. Sâdece, bâzen, sıtmaya yakala- narak kendinden geçiyor. Eve daima sıhhatli ve huzur İçinde dönüyordu, Ayrılırken, İlinca ana onu daha hargretli ve daha çok ateşle öptü ve daha çok ağladı çünki Radu daha zayıf ve daha kederliydi ve onu yeniden görünceye kadar çok zaman geçecekti. Ev, ona bir zaman bu kadar hazin, bu kadar tenha, ve Radu'- nun gidişinden scak kalan bu yalnızlık bu kadar ağır ve yürek parçalayıcı görünmemişti. Çocuk hiçbir şey unuttumu diye her tarafa bakındı (Bu esâsen lü- zumsuzdu çünki çocuk şimdi uzak- taydi) sonra kapıya sürgüyü çeke- rek, kederini unutmak ve kalbini serinletmek için komşulara gitti. İki, huzursuz haftadan sonrs, sağ gözü seyirdi ve Allah ona Ra- du'dar bir mektup ihsan etti. Bir solukta muhtarlığa koştu, Köy kâtibi semiz bir tavuk o ise iyibir müjde aldı: «Sevgili anneciğim, Meccani olarak Devlet mekte- bine girdim, Sihhatteyim ve neş'e- liyim. Allahtan mes'ud edebilmem için senin sihhatinden başks, birşey dilemiyorum, Bilerinizden öper ve yakında iyi olarak buluşacağımızı ümid ederim, sevgili anneciğim.» Seni seven oğlun RADU İlinea ana, memnuniyetinden mektubu ıslattı ve sonra derinden göğüs geçirerk bir değirmen taşı altında gibi kalan kalbini hafifletti. Yüzü berraklaştı gözleri bu büyük bir sevinçle parladı. Hiç bir zaman hissetmediği! bir heyecanla ayrıldı ve uzun zaman o mıntâkada okumak bilip te İlin- ca'nın göz nuru Radu'dan aldığı mektubu okumıyan adam kalmadı. Ve akşamları yatarken, Radu- nun mektubundaki satırları ruhun- da uzaktan güzel ve kedeilerini dağıtıcı bir ses gibi geliyordu. Sevinçli düşüncelerle garko- luyor ve odanın karanlığı bü- tün benliğine sevinç ve kuvvet verici bir sihir üzerine dökülü- yordu. Ve muhtelif sevinçli ru- yalar sigara dumanı halkaları gibi biribirinden çözülerek başında ha- fifçe dolaşıyor ve onu ondört ya- şındaymış gibi okşuyordu. — Devamı gelecek sayıda — Baharda çiçekler 251 —Servetifunun — 2379