bocuklarla sofraya oturmuştum. Hatırlıyorsun ya bir kelime söyle- memiş, yemeklere dokunmamıştım. Gözlerim de her halde bir başka- lık vardı, Herbiriniz bang öyle ür- kek bakıyordunuz ki... Ben gözlerime hükmedecek kuvvete malik değil- dim, Onlar bang itaat etmiyor, istediklerini vapıyorlardı. Ve vücudümü sevinçle toprağa -toprak üzerine, değil-uzamağa razı iken ben, haraket etmeğe, gezmeğe, ziyaret kabul etmeğe mecburdum. Banyo yaparken vücudumu kolon- ya ile oğuştururken, için için gül- mem lâzımdı. Ne tuhaf diyordum. Bir cesedi yıkayor ve kokuluyor- dum. Bunu alem bilseydi. Fakat kimse uklından geçirmiyordu. Ken- dimi tebrik bile ediyordum. Hiç bir vakit bukadar cazip olmadın... Ah şu arkadaşlarım yokmu? «Bet- baht olmak sonra yakışıyor. Julien vasi tekrar görse yine aşık olur. > diyorlardı. Düşün bunu söylemeğe cesaret ediyorlardı. Siz erkekler sevmekten vazgeçtiğiniz kimselere tekrar aşık olmazsınız, değilmi Pierre? Fakat ne var? ağlıyarmau- sunuz” P — Hayır. A — Ağlamamslısın. Asla ağ- lamamalısın. Gözyaşları insanları bezdirir. Bunu, ben bilirim. Bak ölmezden evvel okadar ağlamış taptığım Julien'in beni aldatmasına yalan söylemeğine - o kadar gözyaşı dökmüşki. Ah nekadar çok, neka- dar feci istirap çektim. Ondan nefret etmem lazımdı. Fakat onu halâ görülmemiş bir surette sevi- yordum. Daha büyük bir darbe tasavvur bile edilemez, Bunu sen tahayyül bile edemezsin, zavallı Pierre'ciğim. Böyie birşeyi gekme- lisin ki, anlayabileşin. P — Ver ellerini bana güzel ellerini bana ver ve kederlenme, Bana bak, kocana eski Pierre'ine bak. Ha şöyle ha. (Hafifçe saçlar rını okşar) Sen uslu olacaksın, sevgilim, ve doktorun bütün söy- lediklerini yapacaksın değilmit A — Beni uyumağa bırakacak- mı? P — Tabii ve bugünlerde keş- fettiği bir usulle seni iyi edecek. A — Hayır, hayır. İhtiyacım yok. P — Sevgilim daha neolduğu- nu bilmeden ihtiyacım yok diyor- sun uslu ol çocuğum. Bu yeni keşfi sana izah edeceğim. Bundan daha basit ve tesirli birşey olamaz. Bu talimatını aynen takip edince birgün hayretle iyileşmiş ve tekrar hayata doğmuş olduğunu ve bab- tiyar yaşadığını anlayacaksın. Tıp- kı ovakitki gibi, hatırlıyormusun sizi gelip seni babandan istediğim zamanki gibi yaşıyacaksın. A -— Fakat bir mermer kaya altındaymışım gibi ezilen bu za- vallı kalbimide tekrar hafifletecek- mi doktor? P — Bir çocuk kalbi gibi ola- cak. A — Fakatjuliem'in hatıraları. Onları doktor öldürebilecek mi P — Şüphesiz. Fena dakikalar- da unutacaksın, Tıpkı hayalimizin kızğınlığında yaşamayan rüyalar gibi umutacaksın. Tıpkı evvelki gibi, o adamı tanıyıp, sevdiğin za- mandan önceki gibi olacaktın... A — Fakat tekrar yaşamaya gelince aklımı kaybedeceğimden korkmuyormusun? Biliyormusun, ölü olmaz, deliliğe tercih ederim. Şimdi kimseden korkum yok. Ya- gıyor gibi herşeyi yapabiliyorum. Bak deli olursam. Müthiç... (Pencereden dışarıya bakar). Burası neresi Pierre P — Şimdi varacağız, Şu demir parmaklıklı büyük kapı» yı görüyormusun! A — Evet. P — Oraya gidiyorz. A — Fakat bu yer Parise ya- kın. Haniye engin kırlar, geniş çayırlar, kaynak ve ormanlar var diyorduya? P — Evet, evet, Bu doktor. Michel'in hastaları için hazırladığı eski bir saraydır. Ziya YAMAÇ Seikidklin mbzikğim elek ilemekinsii nklikiim Öperanın Tarihçesi — 177nci Sayfadan Devam — Bu noktada üç muhtelif ekolün estetiğini hülâsa etmek için bir lâhza duralım. Bunların en eskisi olan İtalyan ekolünün nasıl Yunan trajedesine dönmek istediğini, na- wl yavaş yavaş bu arzudan vaz geçerek ses virtüözitesine bağlan- dığını ve her geyi bilhassa lirik deklâmasyonu ikinci plânda mü- talea ettigini gördük. Müşterek hareket noktasına sadık kalan Fransız ekolü ise halkın edebiyata olan zevkile anlaşarak trajediyi, onun güzelliklerini, musiki ile te- barüz ettirerek temsile gayret et- miştir. Bir az evvel bahsettiğimiz vagnerien teorilerile alman eko- lünü tekrar izaha lüzum görmü- yoruz. Bu üç mühim nevi şöyle bir tasnife tâbi tutmakla bahsi kapatabiliriz : Opera, lirik trajedi ve müziksel dram. Bu devirden sonraki vaziyeti mütalea edersek Yagner'in doktri- ninden hasıl olma bir teğevvüşle karşılaşırız. Velüd ve muvaffakiyet kazanmış eserlerile Verdi bize gü- zel bir nümunedir, İlk eserleri, renk ve his itibarile modern İtal- yan tarzı olmakla beraber müte- ekip eserlerinde (Aida) da, (Fals- taff) da, (OteHo) da bize musiki- şinasın yanında bir mütefekkir, bir dramatürj mevondiyetini keşf- ettirir. Fransız musikisinin şöbret- lerinden biri olan Saint - Saens'de (Samson ve Dalila) isimli eserinde dramatik bir şiirin doğru bir te- lâkki ve bilgiye müstenid, ilhamı muayyen bir nazariyenin hudud- larile kargılıyan açık bir musiki ile ne kadar güzelleşebileceğini gös- termiştir. Son devirde yetişen sanatkâr. Farı da gözden geçirmiş olmak için umumi bir bakışls openin son şöbretlerini sayalım : Gounod (Fe «28t), (Romeo ve Juliyet), (Mirsille), (Philömon) ve (Bamsis) gibi eser- ilerle, Massenet (Manon) gibi bir küçük şaheserle, Reyer bize Vag- ner'i hatırlatan (Sigurd) isimli es6- rile isimlerini tarihe gegirmişlerdir. Lütfi AY 203 — Servetifünun — 2325