Roman Hakkında Notlar — 196 ıncı sayfadan devamı — muharrir ilk satırı yazarken 80- nuncuyada gözünün önünde can- landırmalı.» Şimdi birçok defalar mevzubahgş ve miinakaşa edilmiş bir noktaya gelelim: Bir roman yazılırken, hattı hareketi, me olmalıdır? Muharrir kahramanları hak - kında hüküm vermelimi, yoksa bir zabıt varakası tutar gibi soğuk- mu davranmalı? Bu hususts Flau- bert'in meşhur bir sözü vardır: «Muharrir esere karışmamalı, tıpkı tabiatın her tarafında eli olan, fakat görünmeyen Allah gibidir: derdi, Muherrir saheda ilk örneğini Ma. dame Bovary ile verdi. Fakat kabramanlarına karşı yabancı kal- mamak, onlarla birlikte sevinç ve ve irtişahı paylaşmak fena olmasa gerek. Bu bakımdan İngiliz roman- cışı Dickens bir örnektir. Fakat bu noktada ileri gitmek, kılı kırk yarmak zararlıdır. Kahramanlarile çok alâkalı olan Bahac onlara tarihi, siyasi müsabebeler yaptırır fakat sırası gelince pekalâ sarmayı ve kenara çekilmeyi bilirdi, Barbey od'Aureviliy Sefilleri mevzubahs ederken Hugo'nun mü- temadiyen kahramanlarına müda» hale etmesile romana daimi bir «önsöz» çehresi verdiğin: iddia eder. Romanın yazılışında büyük rol oynayan bir meselede «mahalli renk» tir. Bugün buna ehemmiyet vermeyen bir romancı muvaffak sayılamaz. Bunda muvaffak ola- bilmek için muhitin tasvirini müg- takilen yapmakta korumak ve mahelli rengi mevzu ile muvazi olarak belirtmek şaritir. Mahalli renk meselesi “exotism,,i doğurmuş- tar. Bu janr'da Robenson Crusoâ ve binbir gece masalları mebde sayılırlar, Bunu müteakip Les Lett- res Persanes gelirki Avrupaya bir İranlılık modası aşılamıştır. İrsn- lılardan sonra sıra bize geldi. Loti ve Fard&re mahut eserlerile Türk ekzotizmi yaptılar. Sonra sıra ile Amerika, Mısır, Tunus ele alındı. Ekzotizm'de muvaffakiyet seyahatte ve not tutmakla mümkündür. Bğer, yerinde bulunmadan ve o hayata iştirak etmeden ekzotizm yapılma- ğa kalkışılırsa veticede soğuk bir eser meydana gelir. Ziya YAMAÇ Milâno'nun meşhur büyük kilsesi İki Hüküm — 195inci sayfadan devam — Hıçkırır gibi söze başladı ve işte size iki hükümki biri elli se- nelik hizmetin hazin mukabelesi, öteki de uzun ve yıpratıcı bir öm- rün en mesut hâtırasıdır. Titriyen ellerile gözlüğünün siyah camlarının arasına tek göz- lüğünü soktu ve bize bu iki hük- mü de heyeöan içinde okudu: «Meşhur Baba Tahir musavver malümatı neşrediyordu. Diğer ta- raftan Ahmet İhsan Bey de musav- ver Servetifünunu neşreylemektey- di. Her iki mecmuanın bir rengi yoktu», Üstad, derin bir göğüs geçirdik- ten sonra, gözlerinin içi birdenbire hayat ve ümit ile dolar gibi oldu. Sesine gençlik ve vücudüne dinçlik gelmişti. — Bir de Hâmid'in nakz ve temyiz tanımıyan hükmünü dinle- yin dedi. Hâmid'in vecizelerle dolu hük- münün sureti şudur: Oğlum İhsan! «Sen mevcut olmasaydın, «Ser. vetifünunun isim ve cismi batır ve hayale . bile varid olamazdı. Ve Servetifünun mevlüd yahut velüd olmasaydı bugünkü Abdülhak Hi- mid belki bir cismi camit olurdu.» Üstad Ahmet İhsan bu büyük hükümle bugün milletin huzuruna yarın tarihe ve bir gün de Ruso'- nun dediği gibi huzuru Rabbilâle- mine bile göğsünü gere gere çıks- caktır. Üstad! Ne mutlu sana.. Tarık Mümtaz 201 — Servetifünun — 2325