i hi ii SER VE TİF Ü N UT NN SİYASİ - EDEBİ -.-İLMİ HAFTALIK GAZETE Talfan ; 21013 Sahibi: A. İhsam Tokgöz Yıl 49 — Cilt 86/22 Hafta Yazısı: UYANIŞ KURULUŞU 18941 Telgraf: İstanbul Servetifünun Neşriyai Direktörü : BK. Fahri Ozamaoy Perşembe, 9 İkineiteşrin 1939 M 2255/570 ATATÜRK Onu tarif için isminden büyük kudret olur mu? Hangi kelime bu isimdeki manâ derinliğini ve âon- suzluğunu alabilir ? Atatürk.. Onu şimşeklere, yıldı- rımlara, coşgun ve engin denizlere benzettiler. Fakat bana öyle geli- yor ki, bu mefhumlar bile Atatürkü anlatamaz. Ancak Atatürk o mef- humları anlatabilir, Geçen sene bugün onu kayb- ettiğimiz zaman sanki güneşimiz sönmüş, dünyamız kapkaranlık ke- silmişti. İlk günün boğucu tesiri içinde yalnız şunu düşünememiş- dik ki, bu kadar büyük bir kudret hiç bir suretle fena bulamaz. Mu- hakkak arkasında kendi hayat kaynağının ışıklarını bırakır. O ışıklar, Türk milletinin ve Türk gençliğinin ondan ilham al- mış bulunan bütün milli varlığı- idi ve o varlığın başında, gene Atatiirkün en aziz silâh ve iş ar- kadaşı İsmet İnönü vardı. Demek ki Atatürkün benliği, Atatürkün İvdut ve mesafe tanı- mıyan gücü, Atatürkün eseri yâ- şıyordu. Bu bazin yıl dönümünde, göz- lerimiz yaşlı, ufuklara bakarken yalmz bunları düşünerek biraz teselli bulabiliyoruz. » Atatürkü sevmek.. Bu sevgiyi minnetle, şükranla kalblerimizin en derin köşelerinde yaşatmak., Acaba hangi sevgi bundan deha asil olabilir ? Şu anda Büyük Harbdeki ve mütarekedeki maziyi düşünüyo- rum da, içir dehgetler içinde kalı- yor. O ne kara günler, kara yıl. lardı! Bir tarafta bütün eskimiş ve sonunda hain kesilmiş kara kuvvetile hilâfet ve saltanat, diğer tarafta köhne şarklılığın bütün hurafeleriyle dolu, miskin, meyus, ümüdsiz bir hayat... İşte Atatürk bizi, hür bir vatana kavuşturürken bu fenalıklardan da kurtardı. Onun iradesi önünde, inkılâb, hiç durmadan yürüyordu. Altın başı, ber gün, vatanın harab bir köşesinde bir taze güneş parlatıyor, iman ve âhenk dolu sesi en sağır kulaklara «Durmayın, çalışın ve tam insan olun!» diye haykırıyor- du. Birbiri arkası sıra, kültüre mâ- ni olan Arab herfleri atılıyor, fes, çarşaf atılıyor, medrese ve tekkeler kapatılıyor, ber tarafta yeni irfan ocakları kuruluyordu. İstiklâl har- binden yorgun ve fakir çıkan mil- letin, iktisad sahasında da yüksel- mesi için Ebedi Şefin türlü plânları gittikçe inkişaf etmeğe başlamıştı. Fabrikalar bacalarını göklere yük- seltiyor, Bankalar milli sermayeyi çoğalttıkça çoğaltıyordu. Ayni za- manda, mahkemeler aarileşmiş, me- celle yerine medeni kânun hâkim olmuştu. Bütün bunlar, ferdlerin ve ailelerin hukukunu en berrak * bir istikbale namzed kılan hejyir- azdı, Bilhassa Türk kadını, asrisr- ca içinde bunaldığı karanlıktan kurtularak hayata kavnşmuş bulu- nuyordu. Artık onun da zekâsı işliyecek, o da vatandaki büyük yerini, hakiki yerini alacaktı. Nasıl ki aldı ve südece bu inkılâb bile dünyanın takdir ve hayret gözlerini Türkiye üstüne çevirdi. Bugün, bu dünyanın ihtiraslı, harbli devrinde, dimdik ayakta du- ran bu memleket, hiç şübhesis ki Atatürk'ün mucizesinden doğan eseridir. İçimizde ölmiyen Dâhiye sev- gimiz bunun için sonsuzdur. Bütün bir millet her yıl Atatürk'ün ölü- münü iztırabla anarken, heplmize misaa bıraktığı bu büyük esere bu- nun için bütün varlığiyle gözcüdür. Onun fani vücudünü ebediyete tevdi ettiği bugün, her şeyden ev- vâl, bize bu mes'ud diyarı bırakan dehâsına ağlıyoruz. Ağlıyoruz. Fakat Ona lâyık ol- mak için ebedyen çalışacağız. An- cak onun yoluuda yaratecağımız yeni eserlerdir ki, bize bu kara günün acısını biraz hafifletebilir. Türk milleti, Ondan bu enerjiyi kazandığı için de Atasının hâtıra- sına bağlıdır. Bunun için Türk vatanının bir ismi de Atatürk va- tanıdır. Halid Fahri OZANSOY