No, 2940—555 rak büyük büyük gaileler ihdas et- tiğini düşünmüş ve keyfiyeti Ve- ziriazama arzı münasip bulmuştu. Veziriazam müftüyü dinledi ve o da halkın matlubuna müsa- ade edilip, teskini fitne kılındı |1|. p Münadiler Üsküdar sokaklarını dolaşarak: — Şimden geru manı aziz 120 dirhem ola ve bir akçeye satıla! Diye bağırıyor ve halk da ufak bir patırdı mukabilinde ek- meği bir misline yakın bir mik- dara çıkarmağa mavaffak olabil- diklerinden dolayı memnun v6 meşrur görünüyordu. Ogünden sonra Molla Afyon hokkasını her eline aldıkca büyük bir şanğırtı ile yalının camlarının indirilmekte olduğunu kuruntula- nıyor ve o badirede bir köşede ele geçip didim didim didinmekten mütevellit şolğunluğu ve yorğun- luğu henüz geçmemiş olan cariye- lerini çağırarak : — Varın uşaklara söyleyin bir yol çarşıyı dolaşıp ekmekleri göz- den geçirsinler ve Naibede söyleyip fırınları teftişten geçirtsinler. Ve sonra cariyelerin soluk yüz- lerine bakarak : — Hepimiz bir hayli tehlike atlattık ve bereket ki ucuz savuş- turduk. O laflar bir araba kötek yiyen Naible, nan azizleri yağma edilen fırıncı makulesine oldu. Diyordu. O bu sözleri söylerken cariyeler birbirine mânalı mânalı bakarak hoyrat ellerin omuzların- dan çekip yeniden yalının kuytu köşelerine osürüdükleri zehabına kapılıyorlar ve ancak eşidilebilen bir sesle birbirine: — Ah! Herifler üstüme öyle bir saldırış saldırdılar ki, kurtun pençesine düşmüş bir kuzu gibi titremeğe başladım. Aklıma gel- dikçe yüreğim ge: geliyor kardeş!, Diye geçirdikleri muhataranın dehşetini tekrarlıyorlardı. Filhakika monla bu hengâme- den pek ucuz kurtulduğunu söyli- yerek kendini beyhude teselli edi- yordu. 11) Mlahdar tarihi C. 1. 8S. 387. UYANIŞ $OINOlLKO$eE$i “Odeon,, Tiyatrosunda YABAN ÖRDEĞİ YAZAN: Cahid Saffd Odgon tiyatrosu bu eseri ikinci defa olarak sahneye koymuş bu- lanuyor.. Bu piyes Henrik İbsenin dir. Kendi janrında çok simple görünmesine rağmen, detail itiba- rile oynanması ve sahneye konul- ması güç bir eserdir... İbsen hayatında, Fransada fe- na bir şair olarak tanınmıştır. Fa- kat bütün Norveçliler onu kalbi gibi taşırlar. ve İbsen, Yaban ör- değini kalbleri kendisi için çarpan Norveçliler için yazmıştı. Zira Pr kalbi İbsen için çar- pa Çünkü onlarda kendi KL hayranı idiler.. Fakat bugün İbsen'i yalnız bir şair olarak değil, daha ziyade sar- mlmaz bir tiyatro muharriri olarak görüyoruz.. Bütün dünya tiyatrosu gibi Fransız sahnesi de İbsen'e büyük kıymetini ve yerini veriyor. İbsen'in «Yaban ördeği» nin mevzuunu burada anlatmama lü- zum yok.. Çünkü geçen yıl İstan- bul şehir tiyatrosu bu mühim ese- ri de repertuvarına aldı ve tak- dim etti... Eserin sahneye konuş ve oy- nanış tarzına dokunacak küdreti kendimde bulamıyorum.. Sadece takdir etmek ve hayranlığımı &öy- lemekle geçeceğim... Kafile yalaız fımnları yağma etmek ve nyibi sokaklarda sürü- yüp yalıyı taşlamakla kalmamıştı. Monlanın bir sandala atlayıp kaçmakta olduğunu gören halk deniz kenarından ellerine geçir- dikleri taşları kayığa ulaştırmağa savaşıp ardından yumruk sallayıp küfür esvururken, beş on açık göz de yalının içine dalmış ve monla efendinin adedi bir düzü- yi geçen cariyelerini ele geçir- imiz koyulmuşlardı. Henry Bidou, İbsen'i: Yanına varılamayan ve yalnız uzaktan seyredilebilen bir «Satiree gibi gördüğünü söylüyor... Bu misal İbşen'in bugünkü Franaız sahnesindeki mühim yeri- ni isbata kâfidir... (Le Canard Sauvage) ın birinci plandaki rollerini Thöatre L'ode&- on'un kudretli aktörleri oynuyor- lar: Roger Weber, Hislmar rolünü oynuyor.. Bu; hayvan buklielerini taşıyan koca kafalı, abdal sünepe, egoist bir tiptir... Ekdal rolü M. Eyser tarafın- dan temsil ediliyor. Doktor Rel- iing'i de M. Fabry oynuyor; bu da Öynigue bir tiptir. Mme Lily Mounet yi de Gina da görüyoruz... Od&on sahnesi için her biri ay- ri ayrı kıymet olan bu sanatkâr- ların eseri ne derece muvaffakiye- te erdirdikleri tahmin edilebilir... Yalnız; Hedwige de gördüğü- müz Mille Berriau henüz bir kon- servatvar talebesidir.. Henry Bidou onde fazla kabi- liyet buluyor.. Fakat şimdilik bü- tün kuvvetini sarfetmesine rağmen ancak bir mektebli kudreti göste- rebiliyor... İran Şimdiye kadar ihtiyar monla- larından gayrı bir er yüzü görml- yen zavallı narin yapılı cariyecik- ler, bu saldırıştan o kadar ürk- müşlerdi ki; kendilerine (doğru uzanan eller bileklerinden kavra- yıp gögüslerine doğru çekerken baygınlıklar geçirmişler ve bir külçe gibi iri yarı yabancıların kolları arasına kendilerini kapıp koyvermişlerdi. M. Sami Teziş