İİ sat neredesin — Vallahi daha bir şeye karar vermedik.. arkadaşlarla bu gece ko- nuşacaktık. Pazarı nerede geçireceksiniz? — Bana kalas, öğleye kadar yatağımın içinde, öğleden öonrayi da evimin bahçesinde.. fakat, her şeyde olduğu gibi, bunda da karıya tabiyiz.. guya haftada bir gün istirahat günümüz var. Dinlenmek için bundan iyisi yok amma; baya. na anlatabilirsen aşk olsun.. — Floryaya mı gitsek, Öadde- bos tana mı? — Şirketi Hayriye, Boğazda ye- ni bir Plâj aşmış, oraya gidersek; hem onu. hem de, şu bizim, Gök- sn deresini görmüş oluruz. Malum- , gençlik ve çocukluğumuz ora- larda geçmiştir. — Yann Adadayız! — Bizim de niyet öyle.. valide- yide kandırır, sulara gitmessek, in- şaallah orada buluşuruz artık!, » Suadiyeye mi. Floryaya mı, Altınkuma mı? — Altınkum memnu mıniaka oldu diyorlar. Plâjı kaldırmışlar- Kumda Dinlenme.. SERVETİFONUN Yazan: dır belki. Boşuna gitmiş olmıyalım? — Çekmeceye gideceğiz. — Nasıl orası? — Mükemmel azizim, mükem- mel.. hem ziyaret, hem tica- ret oluyor. Gayet sâklunane eğle- niyorüz çoluk çoouk.. dönerken de, birkaç kilo ucuz tarafından et alıyoruz. Evin bir haftalık et ihti yası da bu suretle temin edilmiş oluyor. Cümaertesi günü; vapurda, ti- rende, tatamvayda, kahvede, gazi- noda, memurlar odasında, Âmirler telefonunda, makina başında, iş ârasında, dükkân kapısında, kom- şu pençeresinden, sokak musahibe- lerine kadar sabahtan akşama ka- dar herkesin ağzında, dolaşan bu cümleleri duyuyoruz. Pazar.. Şeytana, değil de; insanlara uy- duk!.. Bir dostumla beraber biz de, bir gün evvelden yâni muhabere ve musahibelerden sonra, kararımı- zı Boğazın, yeni açılan Plâjını gör- mede kıldık. Çautalarımıza yerleş- tirdiğimiz deniz lovâzımatı le, foto- graf makinamızı boynumuza ağın- ca, keudimizi vapur iskelesinde bulduk. Tramvaydan beri yanımız. da olan kalabalık bir ailenin ar- kasından vapur biletlerimizi alarak vapur beklemeye başladık. Kalabalık ailenin, kalabalık dilli «büyük hanımı» iskelede: — A.. vallakide gitmem, billâ- hide gitmem diyor. Ayak direttiği mevzua - vakit geçirmek behane- sile - kulak kabartınca «hanım efen- Rahmi No. 2940—335 Bır Pazar Böyle geçti! Karaca dinin» illâ, radyolu vapurla” yolcu- luk etmek istediği, diğer radyo- suz vapurlardan biri gelirse «val- lahi de billâhi de gitmiyeceği» anla- gıldı! Gelişi güzel bindiğimiz vapu- run - radyolu veya radyosuz vapur kasd ediyorum - üst katından denizin güzelliğini, etrafın yeşili- ğini seyrederek, Küçüksu iskelesi- ne V8ğıl olduk. Sahilde cıvıltılar... Yeni yapılan bu iskeleye ilk çı- kışımır, yabancı bir memlekette gezmeğe çıkma hissini vermişti bize.. Herkesin yürüdüğü - plâja giden - yola bizde karıştık. Kulağımıza gelen hafif caz nağ- meleri plâj kişesinden biletlerimi-