gi Trakya onların arasında kuvvetli bir ka bile vücude getirmişler, ilk vatan- da olduğu gibi burayada Traka is- mini vermişler, gene bunlardan ayrılan bir kolda Bosnaya, İsviç reye, şimâl ve garbi Avrupaya ge- çerek, oralara milâttan 20,000 ae- ne evvel hicret eden ilk orta As- yalılara Buronz ve Demir medeni- yetini götür müşlerdir. Bu sebeb- ten Trakya tarihi ilk muhacirlere, Ast'lara ve Trak'lara (997 git olmak üzere üç kısma tefrik etmek icab eder. Tumulus'ler bu Ast'larla Trak'- lara aid olduğu balde, kitabda (ş6- kil 9) ile gösterilen ve Kırklareli civarında bulunmuş olan bir me- zarda yani dolmanda, Trakyanın ast'lardan, evvelki sakinleri orta Asyalılara sid bir mezardır, veya- hud da Ast'ların ilk devrelerine aiddir. Trakların mengelerini bulmak hususunda bize en ziyade yardım edecek diğer bir şey de, Trakların deri üzerine nakışlar hâk etmeleri idi. İşte bu doğrudan doğruya bun- ların (Nili) türklerinden olduğunu isbata en canlı bir vesikadır. Gustave Schlegel'in Nili türk- leri arasında bunun ne zaman doğduğunu, ve ne suretle yapıldı- gını, ve Çinlilerin bunları nasıl tasvir ettiklerini pek güzel göste- ren bir tedkiki vardır. Binaena- leyh müellif bunu tedkik etmiş olsaydı. Ansiklopediden aldığı kü- çük bir malümatı «Tunguz kadın» larında da aynı âdet mevcuttur» demekle bitirmez, Tunguzlar hak- kında bize mufassal bir malümat verir, (âmor) ve (Piçili) sahilleri- nin eski sakinleri Tunguzler ile Mançolar ve Nililer arasındaki be- raberlik sebeblerini gösterebilirdi. Hattâ daha ileriye gider, elbiseler bahsinde, bunlardan bir parça olan, ve elân eski anane ve âdet- lerini muhafaza eden Kırgiz Ka- (9) Birinci makale 651 inci sayıda çıkmıştır. (#9) Traklar hakkında yani kelime üze: rinde Carra de Vaux ninde mühim bir tetkıkı vardır. SERVETİFÜNUN Kültür ve No. 2938 - 553 Tarıhı Kitabı Münasebetilell Bay Arif Müfit Mansel'in eseri Yazan : zaklar arasında da bugün ile eski 'Traklar gibi giyinmelerini anlatırdı. Sütunlarımız müsaid olmadığı için serapa hata ve tarihe isyan olan bu eserin diğer noktalarını burada serdetmiyerek (ogeçmekle beraber, din bahsinde biraz tevak- kuf etmek mecburiyetinde kala- cağım. Burada o kadar büyük bir ha. ta vardır ki Türk tarihi namına, bir Türk müverrihi tarafından yer zılamayacak, ancak Alman ruh ve kavrayışı ile yazılabilecek bir ya- zı, Yazık ki «İlk çağlar» doçen- tinin kitabına aynen konulmuştur. Müverrih der ki; “Fakat Traklar pek erken sa- hillerde tesus eden Yunan Kolo- ni şehirleri vasıtasiyle Yunan dininin tesiri altında kalmışlardır. Tarihin bu günkü telakkileri karşısında, bir Arı dini, bir Arı medeniyeti yoktur. Arılar aksine olarak gerek Hge ve havalisine ve gerekse Hindistana hücumları ile binlerce senedenberi Turani ırkın vücude getirdiği muhteşem mede- niyeti yıkmışlardır (1). Bunlar bu- ralara birer vahşi sürüsü halinde gelmişlerdir. Bu sebebten pek haklı: olarak ilk çağlar doçentinden şu süali sormak lâzımdır. Bir Yunan dini ve medeniyeti, yani bir Yunan ruhundan, Ârı ırkından doğmuş bir din ve bir medeniyet mevcut mudur? Fu- zuli bir surette yunanlılara, Yu- nan mitolojisine pişkeş çekilen İlâhlar ve İlâheler hakikaten bu ırkın, Arıların bir malı mıdır! Eserinde bir Yunanlı olarak gös- terdiği (Afrodit) acaba bir Yunan İlâhesi midir! li) Rene grusset: les premieres civi- lsatlons, RIZA ÇAVDARLI Bunun cevabını yine bizim vermemiz icab edecektir. Fırat ve Dicie kenarlarına Sümerlilerin ge- tirdiği bir İlâhe vardır ki bunun ismi Astarte dır. Bu İlâhe bilâhare Asürilere geçmiştir. Birçok müverrihler bu- nu sami bir İlâhe olarak kabul ederlerse de bu telâkki de eski te- rihin yanlışları ve hataları yüzün- dendir. Çünkü Sami ırk hiç bir zamanda bir din yaratacak kabi- liyet ve kuvveti gösterememiştir (2). Fenikelilerin ve İbranilerin As- toret dedikleri bu İlâhenin Firat ve Dicleden Akdeniz kıyılarına kadar hükümran olduğunu görü- rüz. Daha ilk dakikada Astlara yani toplanan muhacırlara âid olan bu İlâhe de bütün İlâhlar ve İlâheler gibi Orta Asyaya aid- tir. Simbobi olan yıldızı Hi- lâl, Ay, iki boğa boynuzu, bunun en vazıh bir delilidir. Bu İlâhe Yunanilerde Urani olmuştur. Hem Venüs, hem de Aydır. Hem bakire, hem de vali- dedir. Yani tem bir Orta Asya karakteri, halis Turani bir tiptir. Tanit, Tanais, Astarte nin de- gişmiş şekilleridir. Bu mezhebin ne olduğunu pek iyi taktir edebiliriz. Bunların mâ- bedleri zevk evleri idi. Yani cybel ve Baccus mezhebi gibi. Ki bu da bir tevraniliktir. Yunanlılern Afroditi de bu Astartedan doğmuştur. Çünkü Af- roditin dualarında, Astarte'nın du- aları ile esaslı bir rabıta hâlâ gö- rülüyor. (Afrodit) in ilk ismi ise Aftarettir. Yani Asturetteki (8) (0) ye kalbedilmiştir. Bunun bir taş olarak gösterilmesi de Turanilerin (2) E. Renam: hitaire gönârale des les langues semitigues. — Devamı gelecek sayıda —