SERVETİFÜNUN No. 2237—3552 Klmisi gibidir hiç inan- ir 9 mak olmaz hah if ae ayni değildir. U- ça hadulsz mavi, böne-intyeşil biz cazibedir. dadı vakitleri kızıl benek- bir kumaş gibi ö- vr Bazatı derir & İ de susar; bir öm köpürür, dg fsi, bir küstah keşi- Tir deniz, Fikretin de İ:tekiatın «dişi bir WAS ç, Güven slmez. Fa- kat, kağıt ki, bize İtimad ver Üterimizde dinlendi- re el makiktir. Ona Döğre. Onun rengi iltica ettikçe, onun yanıbaşında kaldıkça, günlük yüklerimiz- den kurtulabiliriz. Deniz de böyledir. O da vücudümüzle be- raber rubtünuzu da yıkar, temiz- ler; bizi gündelik kaygı- lardan ve endişelerden u- zaklaştırır. Deniz mevsimi, bel- ki bunun için, mevsim- lerin en güzelidir. De- niz, öncekadınların ve çoçukların, çocuk ruhlu olanların sevgilisidir. Çünkü o, yukarda da anlattığımız gibi, en çok onlara yakındır; daima değişen, başkalaşan, bir kudret, belki sadece tabi- atin tezahürüdür. Deniz, şairlerin de ssırlardanberi (o muhay- yelelerini besliyen, bel- ki onları hudutsuz, ba- şıboş uzayışın harikulâ- deliğinitaddıran bir kud- ret, bir menbadır. Ve dahr kimbilir, deniz şa- ire bizim hiç de duymadığı" mız ne sınırsız duygular ilham eder. Meselâ Yahya Kemal, onun karşısındaki vecdini şu mısra ile ifade etmişti: «Ar kalbini girdaba, engine rüh ol! > açıl Bu mısraın ürpertici bhazzi, yıllardanberi edebiyatımızda tap- taze bir lezzet olarak yaşamı- yor mu? Enkindeki deniz, sanatkâra böyle başıboş ve hudutsuz duy” gular ilham ederken, kiydaki deniz de ona gene başka bir âlemin âhengini duvnprur. İşte, Yahya Kemalden yepyeni iki mısra daha: «Körfezdeki durgun suya bir bak, gö eceksin.> Geçmiş gecelerden biri dur- makta derinde. Deniz, deniz! e tabiatin içer- sinde, hüviyetimize barışmış en canlı bir menbağdır. Deniz kıyısında sohbet...