No. 2237—3542 Fakat birdenbire ne oldu? a- pansızın meçhul askerin mezarı yarıldı, içinden betbeniz kül ol- muş, #neçhul askerin hortlağı yük- selmekle koyuldu, kalkarken çe- lenkler hep başına boynuna geçdi. Mezarından çıkdı. Sendeledi birkaç adım attı. Şebekistan imparatoru, sonu ne çıkacağı belirsiz olan bir basübadelmevt (O hâdisesine şahid olduğuna emin olarak, tabanlara kuvvet Şenzelize yolunu tuttu. Cimbertala mihracesi, herhalde mu- kaddes kışkı haplarının Bırahmayı ayaklandırmak ölüyü diriltmiş ol- duğuna kanaat getirdi. O da ba» caklarının olanca hizile imparato- run peşine takıldı. Murahhas tek iki hükümdardan geri kalacak de- ğildi ya. Kalçıka murahhasının bacaklarına arâ& sıra kılıcı takıla- rak düşüyordu, onun için arkadan cümbur cemâat kaçan kaçana ol- du, Koca bir kalabalık tozu duma- na katışdırarak alabildiğine yokuş aşağıya seğirtiyorlardı. Ne olduğuna falan zavallı Şap sal, meçhul askerin mezarını tagını söküp kaldırıncaya kadar akla ka- rayı seçmişti, Bunalmıştı. Herkesin Şanzelizeden aşağıya koşduklarını görünce » daonların ardından koş- maya koyaldu. Koda kalabalık, hep bağıra çağıra, tabana kuvvet, koşuyorlardı. Palas Dolakonfort ve Madlen kilisesi yolile büyük Bulvara vardılar. Bulvarda herkes bir panikdir tuttu, Herkes ne olduğunu bilmi- yerek «geliyor!» diye avaz avaz bağırarak topuklarile ardlarına dö- ve döve kaçıyorlardı. Başda koşan Şebekistan impa- ratoru hızının rüzgörile gerilen tüyleri dolayısile bir Tavus kuşuna benziyordu. Onun ardı sıra yetişen Cimbertala mihracesi, kavuğunun altında, iki eyaklı bir davul gibi yuvarlanıyordu. Kahvede milyarder Amerikalı Kanterpil, hiç istifini bozmuyordu. Kokteylini içiyor: «Acanım birşey yokdur, mutlaka Holivutun büyük bir müessesi, yedi düvelide kirala- mış, bir fantezi filim çevirtiyordur, şaka değil dolar bu!» diyordu. Halikarnas Balıkçısı UYANIŞ 363 Nelere güler, nelere sinirlenirim ? Rahmi Karaca «Bir tükürük, bin hastalık- tır? diyen, belediyemizin Me- cidiye köyü - Şişli asfaltı üze- rinden şarıl şarıl akan lağam sularını görmediğine ?. Bir meclisde, radyo başına geçerek; (OAvrupanın bilmem hangi istasyonunun avaz avaz şan yapan cırtlak musikisini anlar gibi görünerek dinlerken, içinden çifte telliye can atan alaturka kadınlarımıza !. Gözümüzü açıp gördüğümüz ve <dudak> diye bildiğimiz - babadan kalma - kırmızı dudak- ları; morlaştırarak, gözlerinin içini küf rengine boyıyan ka- dınlarla, cici topuklu iskarpin- den, basık ökçeye düşerek zera- fetlerini kaybeden bayanlara |. & Şu bizim bildiğimiz; bir yere tıraş olmıya giderken <monşer bir kuvafür alacağım» ve yahud tramvaya binmeye, «Tramvay aldım » diyen dostlara ahbablara|.. Maşallah, benim kadar boy- lu poslu kızına masümane ba- karak :; «— Yavrum birdenbire ser- pildi, gören hiç ondördünde der mi efem?» sözüyle kırtıp, kendisinin - güya- daha pek yaşlı olmadığını anlatmak isti- yen herdem genç valdelere |. 'Tekrar edeyim ki: hem gü- ler, hem sinirlenirim |., Benim odam senin odan, onun odası. Işıksız; - Acaba?.. karanlık gecelerde ayni renkdedir.. odalarımızı ayni renkde görenler. Acaba 2.. demektedir... Mehmed Dizman