No, 2333—537 tavırlı ve düşünceli insanlar, fevç İevç sinemaya giriyorlardı. Hepsi -âdete uymakta tedbir ve maharetle budalalık ediyorlardı. © gün gös- terdiğim filim Napolyonun metresleri hakkındaydı. Bu Fatih Okyanuslar kadar kanlar döktüğü için şanlıydı. Halbuki Napolyon harb ederken Fulton buharla işler gemi makine- :sini keşfetmişti. Ve bu keşlile insan oğlunun gözlerinden Okyanuslar do- lusu gözyaşını silmiş, dindirmişti. © güne kadar Napolyon hakkında yetmiş film göstermiştik. Her film- den tümen tümen paralar kazanmış- "tık, Falton hakkında bir film gös- terdik, Filmin yarı parasını bile çı- karamadık. Arkadaşım ne diyeyim sana? Kendimden tiksindim. Kardeşlerim olan insanların hırsını bir duygu- undan, gönüllerindeki bir çibanın “irihmden ben para um. Bit- tabi Napolyonun metreslerini seyre * gelenler normal sayılamazlardı ya. Neyse! ben kapıdan tarafa ba- kıyordum. İçeriye bir adam girdi. Üç karış burnu vardı. Üç dört kat- merli çenesi, ve ensesi vardı. Şişik -göbeği çenesinin son büklümüne do- kunuyordu. Sen böyle adam olmaz - -diorsun. Yanılıyorsun, eğer burnu oklava gibi havaya doğru fırlıyamı- yordiyse kabahat herifin gurur ka- dar uzayan burnunun etinde ve ke- miğindeydi. Benim tarifimde değil Benim tarifim ise -emin ol- herifin kepdisinden ziyade kendisine ben- zex. İşte o adam bangır bangır bağ- nyordu: “Efendim, loca parasını verdim | Parama göre mevki iste- rirh |, diye biletçiye, garsona, ve ka- pığiya çıkışıyordu. Bilmem hedev, bünca parayla satın almış olduğum, o Napolyon filmi “© anda, bana pislik yutmuş koca bir bağırsak solucanına benzedi, İşte o solcanın kusuntusunu, hayat ve tarih diye perdeye püskürtre- .cektik. Neden? Bu uzun burunlu gurur tümseği eğlensin diye. Hahi Hah! Dram seyretmeğe gelmişti. Kim bilir, kendi eğlenmesi için bu seyredeceği hayali çitamdan çok “daha feci kaç dramın müsebbibi olmuştu. O durmuyordu. HAl& bağ- rıyordu. “Efendim bu dramı lâyıkile etmek için, ben şaka değil, para rdim! Paraf Para! Paral, diye avaz avaz haykırıyordu. Ne oldu UYANIŞ Köyün bağçelerinden salkımlı dallarından En nihayet çınara yaslanıp güneş battı. Parça parça dağların göçmüş kanallarından, Doğdu bir hendesenin işlenmiş mermer hattı... Titrek konca güllerin ateştir kızıl rengi, Bu tutuşan sularda bağrı nasıl ateşsem; Görsünler görmiyenler, diyerek bu âhengi: Seni yükseltmek için seni çarmıha gerdem.... Yaksam köyün toğrakten yağrulmuş evlerini. Alevler işlese de ince kemiklerine; Bu kızgın yaylâlarda, pınarların seriçi Dindirmez susuzluğu bağrımda böyle Şipe... Şaklatsan kırbacını alm kızıl kan #lşam, Yakarım rüzgâr seni, bağrımı açmam yine... Bif toprak desti gibi gözüne bakıp z Bir kuru yaprak diye düşdem eteklerine. Çatlak dudaklarımla, billürlaşan kaynaktan Nasıl ki; söndürlrsemı içimi gere gere... Seni kurtarmak işin bağrıma yaklaşmaktan Toprakta kavuşmadan gıkmalıyız göklere... i m aeşlaşinklamamamamşaz - ? p Nerina : Ömrümüzde yanan bir kızıl çiçek, Sükütun oluğu sızan ıtrında, Bahardan örülmüş rüyalarında... .. Günleri, ascunda feerin içecek.. 5 Ve sunacak size aydınlığında, Sonepzluğun bağzı sızan, bir Ünlü Cennetinde gizli nakışlarını, Rahbine suzatgış geniş rüyanın.., bilmem? Birden bütün kanım tepeme sıçradı. Herif o kabarışı ve kudu- ruşile bana “aman gelde beni kam- çılal ,, dermiş gibi oldu. Orada müşterinin birinin unulinuş olduğu, hem zincir hem kataçı yerine kulla- nılır bir sırımı asılı duruyordu. O sırımı kapdım. Bütün gücüm ve kuvvetimle şak diye dört büklüm ensesine şaklattım. Ona “sen dra- mı seyretmek için para verdin ha? ve parana göre yer iğgel etmesini ve dram seyretmesini istiyorsun ha? Seni Yamçı ile dövüyerüm ki para- na göre İstediğin acıyı, ve drami sana olayım. sana para- na gört .dram va, acıl Buradan