16 Mart 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

16 Mart 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ESKİ 1932 senesinde, İspanyada Cüm- huriyetin ilânını müteakib, on ü- güncü Alfons İspanyol milletine, saltanat haklarından feragatini bil diren beyannamesini neşrettikten sonra, İspanyadan ayrılmış ve Av- rupanin muhtelif şehirlerinde yağa- mağa başlamıştı. Sakıt kral, iki se- nelik bir iatirahatten sonra, kısa bir seyahate çıkmış ve bu vesile Hle İsanbulu da ziyaret etmişti. Sürgün kral mütenekkiren 86- yahat ettiği için, İstanbula gelişi de pek sade olmuş ve Türk efkâri nmumiyesi , Alfonsun İstanbula gel- .diğini ancak, yevmi gazetelerden öğrenmişti. Kral Alfonsun İstanbulda bu- lunduğu günlerden biriydi. Birkaç arkadaş yeni gelmiş olan birkaç İspanyol şantözünü dinlemek üzere Hajii'da toplarmıştık. İçerdeki- lerin hepsi nşeli neşeli kahkahalar saçıyor, içiyor ve dans ediyorlardı. Fakat, bu neşe ve âlemin çok sürmediğini gördük. Ortalık bir- denbire tenhalaşmış vw büyük bir telâş göze çarpmağa başlamıştı. Garsonlar telâşla aşağı ve yukanı koşuşuyorlardı. Şef garson, bo- ğuk sösile kısa ve kat'i emirler veriyordu. o Şantözlerden ise hiç biri meydanda yokdu. Biraz ve- vet meşeli kahkahalar saçan du- manlı kafalardan artık bir çit ol- gun çıkmıyordu. Herkes düşünü- yordu, Bunun sebebi ne idi. Şef garsonu çağırarak: — Hayrola bir şey mi olduf Nedir bu sessizliğin sebebi? diye sorunca, şef garson: — Ünlü bir misafir geliyor da) dedi. — Bu misafir kim? — İspanya Kralı Majeste Al- fons! dedi Şe garsonun İrpanya Kral Majeste Alfons cümlesini kat'i bir ilanla söyleyişinden on üçüncü Alfonsun sürgün edilmiş bir kral iduğunu bilmediği de oanlaşılıyordu. Bu telâşlı sahne tam bir sâat devam etti. Salon tekrar süprüldü ve temizlendi. Masaların örtüleri SERVETİFÜNUN ISPANYA KRALI No. 2991—536 ALFONS Addio Granada Şarkısiyle /stanbulda nasıl ağlamıştı? değiştirildi. Neon teşkilâtı kuvvet- lendirildi. Bütün bu işler bittikten beş dakika sovra, caddeden gelen tarrakaler kulağımıza aksetti. Bun- lar sürgün kralı ve meiyetini ge- tiren otomobillerin gürültüleri idi. Herkes heyecanla antreye bakı- yordu ve 21 milyonluk İspanya dev- letinin sürgün ettiği Erel Alfonsu ha girdi ha girecek diye sabırsız» lıkla gösliyorlardı. Nihayet antre- nin önünde çıra ile dizilmiş olan garsonların yerlere kadar eğilerek birisini selâmladıklarını gördük. Bu uzun boylu esmer bir adamdı. Elinde topuz bir baston taşıyordu. İşte bu, On üçüncü Alfons idi. İçeriye girer girmez bir kere başı- nı kaldırarak çevresini süzdükten sonra, cazın sol tarafında sureti mahausada hazırlanmış olan masa- ya oturdu. On beş kişiden mürek- kep olan maiyeti de yanındaki me salara yerleştiler. Program da der- hal değiştirilmişti. Sürgün kral buraya &rf Türk milli oyunlarını görmek için gelmişti. Yarım saat süren uzun bir h&- zırlıktan sonra, varyeteler Türk milli oyunları ile başlamıştı. Kuv- vetli neonların ziyası altında krs- lın yüzü âdeta bir bronz gibi par- lhyorda. Büyük. bir alâka ile oyunları takip ediyordu. Neşesi de çok yerinde idi. Yüzünden bu- raya gelmeden evvel bir miktar aperitift almış olduğu da kolaylık- Ja anlaşılıyordu: Tabii yarım saat- tenberi içilen viskiler de buna in- zimam idince bir hay daha key- fi artmıştı. Neşesine diyecek yok- tu, Milli oyunlar artık sona ermiş kısa bir istirahat devresi geçirili- yordu. Sıra artık yeni gelen İspanyol şantözlerinde idi. Sira ile çıkan şantözler, sabık krailarını tatmin etmek için olanca gayretlerini sar- fediyorlardı. Bunların dördü de vazifelerini bitirmiş sir beşinciye gelmişti. Lokanta aahibi bu şap- tözü mahsus en geriye bırakmış olsa gerekti. Patron sakıt krala yaklaşarak: — Ne emir buyururlar? Dedi, On üçüncü Alfons başını hafifce eğerek patronun kulağına bir şey- ler fısıldadı. Patron büyük bir re- veranaı müteakib kenarda duran artiste yaklaşarak: — Majeste ne arzu buyuruyor- larsa, onu söylesinler diyor... Şantöz &ırtında 8srı saten ve üzeri kırmızı gelinciklerle işlemeli elbisesile partere çıktı. Omuzunda güzel bir endülüs eşarpı başında ise, geniş ve sedeften Venedik ma- mulğtından bir tarak taşıyordu. Ellerini dudaklarına götürerek sakıt krala buseler göndermek suretile selâmladı. Sonra bir elini kalçasına dayadı. diğerinide yükseltebildiği kadar kaldırarak: p-Addio Granada diye şarkısını söytemeğe başladı. Sesi fevkalâde idi. Santözün ağzından Addio Grs- hada cümlesinin çıkmasile, bir sa- attenberi varyeteleri büyük bir zevkle dinlemiş olan on üçüncü Al- fonsun bronz rengi birdenbire de- ğişmiş ve çalınmış bir bakırın ren- gini almıştı. Yüzünde beliren çiz- giler ise, gittikçe kalınlaşıyor ve bütün nazarları kendine çekiyordu. Kadın, şarkısını söylemiş titriyordu. Finale gelince tekrar ilâhi sesile bir kere daha: — Addio Granada diye bağırdı. Bu son bağırışile on üçüncü Alfon- sur gözleri de bir pınar gibi ak- mağa başladı. Cebinden mendilini çıkartarak gözlerini kuruladıktan sonra, yanındaki teşrilat nazırına — Devavı son sayıfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: