16 Mart 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

16 Mart 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 2991—536 yıldırıyordu. Bocalabanda döndük gerisin geriye Giride doğru gidi- yorduk. Derken kara ve alçak bu- latlar su dolu tulumlar gibi, üstü- müze gelip gelip patlıyorlardı. Havada havadan ziyade su vardı. Üç gün ıslandık. Kuruluğun ne olduğunu uuuttuk. Koltuk altları- mız güherçile bağladı Giride varınca rüzgâr döndü. Biz de gene İskenderiye'ye dümen kırdık. Bu sefer gene bocadan gi- diyorduk. Rüzgâr kodukça kodu. Denizin yüzü, ağızlarından köpük- ler sala sala, bizi paralamıya 89- vaşan sürü süri kara köpeklerle doldu. Gemi bazan buynunun üs- tüpe dikiliyor, kıçını havaya kal- dırıyordu. Bazan kıçının üzerine oturup burnunu havaya kaldırıyor. du. İnliyor, gıcırdıyordu. İki günü müz de böyle geçti. Kemiklerimin ek yerlerinden çıktığını sandım. İkinci akşamdı. Gökten sarkan kara kara bulutlar gözlerimizi per- deliyoriardı. Mürekkeb gibi dal- galar havaya 2)p zıp hoplıyorlardı. Galiba bulutlara çarpmak istiyor- lardı. Savrulan paralanan bütün bir kânatla gecenin zındanına daldık. Bütün gece savaştık. Sa- bah olunca kayığımızın ustralar gibi kayalık bir kıyının üzerine doğru sürülmekte olduğunu gördük, Beksenlik Davud kaptan kıçda dümendeydi. Biz dört kişi idik. İhtiyar adam bir denize bir de karaya bakdı; beti benzi atdı. Bi- ze bakan bakışında bir ölüm mah- kümunun, ölüme mahküm arka- daşlarına saldığı son elvedası var- dı. Bize “kıça geliniz, dedi. Yü- zü tahaftı yahu, gülesimiz geldi. Bir ağızdan bir bahkaka salıver- dik. Dördümüzde ona doğru yürü» dük, ama hasıl$ biliyormusunuz? “Hikâyesinin burasında gemici t6- pe takla geldi. Ayakları havada elleri üzerine yürüdü. Ve &onre devam ederek “bu maskara alâyı- nı görünce ihtiyar da bir gülüş- dür tutturdu. Yüzüne renk geldi. Dümene başka bir gayretle yapıştı, diye ilâve etti, Ve ileoan giyerek. e daldı. ii asadı, u vi biri “vaz geç yahu ama da çirkin şeyi, “bırak şu buzlu suyu! Hele şurada birer gerbet içelim dedi.,, Denizoi dalgın dalgın cevap verdi: “Ne bileyim? Denizin dudakları zehirlidir ama acısını tadan artık şurupdar limo- »batadan hoşlanmaz. Ne güzeldir deniz, siz bilmezsiniz ki... görme- diniz,, dedi. UYANIŞ 261 Mağrur Dehâ'dan NV Binbir elmas, birbir atlas Binbir renkli günler vardır. Eksir dolu bu altın tas Bu ufuklar sana dardır. Yar olmaz o hiç kimseye, Yalan çaler yalan oynar Servileri serabdandır. Çenberinin çift zilleri Verdiği ses kırk gene, Bir ateşten anahtar var, Bir zehirli şarabdandır. Kilitliyen o dilleri. Taş dikilmez bu rüzgâra, Seller döner boş Ummandan. : : Bilinmeden açar yara, SALİH ZEKİ AKTAY Akmış dağlar bu cihandan. Benzeyişler : Tabiatte Sahnede €içekler

Bu sayıdan diğer sayfalar: