258 Lal Mülkiye mektebindeki hocala- rımdan hâtırasını derin hürmetle sakladığımın bir danesi de bize fıkıh dersi veren muhterem hacı Zihni efendi merhumdur. Burada fıkıh dersinin itikatla ve âhiretle alâkası yoktur. Yalıız dünyelık ahkâmı eski kanualarımızdaki me- celle gibi şeri menabiden #lın- mıştı. Hocamızın bu dersi verir- ken bize en çok tebarüz ettirdiği noktalar işin moral ve felsefi ta- rafları idi. Onun için derelerde meydana çikan meselelere göre dinleme alâkamız çok kuvvetlenir. di. Zihni efendi merhumun bir kuvvetli tarafı da takririni talebe- sile hasbıhal heline getirib ders- lerin ekserisinde bir ahlâk müsa- habesi yapması idi. Şimdi çok kıymetli İnhisarlar Vekilimiz buluna nSayın Bay Rana Tarhanın babası olan hocamız Zihni efendi inerhum zannederim ki dünyada ahlâk prensibinden, namus çerçivesinden asla ayrılma mış eski tâbir ile dosdoğru bir adamdı. Kendisinden ders alalı aradan yarım asırâ&fk kiyade geç- tiği halde dimağıma yerleşmiş olan moral ve karakter prensib- lerini hürmetle saklarım, SERVETİFÜNUN No, 2221—536 KN 7» Mütehassıs, Mütebas Derslerinden birinde cahil (ve cahili mürekkeb) meselelerini an- latıyordu. Cahil bilmeyen ve bil- mediğini bilendir. Cahili mürekkeb bilmeyen ve bilmeğiğini bilme- yendir. Rahmetli hocamız bu me- seleyi izah ederken üzerinde çok durmuştu ve söz arasında Şunları ilâve etmişti. Meseleyi uzatıyorum, belki 8iz şasarsınız. Evlâtlarım şaşmayınız dünyada en büyük fenalıkları ya- pan cahili mürekkeblerdir. Mürek- keb gibi ortalığı karartırlar, ka- ranlığa boğarlar ve insanları pe- rişan ederler demişti : Bili sene evvel bana ders ve- rirken insanlara musallâ$ olan bu tehlikeyi ehemmiyeti nisbetinde kuvvetli olarak şerh eden merhum Zihni efendiyi talebesi sıfatile de- rin bir sevgi ve saygı ile anmayı bir borç sayarım. Çünkü ben ha- yatımda bu dersin tatbik sahala- rını çok gördüm. Şahsi, ailevi ve memleket meselelerinde tesadüf gttiğim felâketlerin hemen hepsi bilmediğini (bilmeyen cahillerin değil (o bilmediğini bilmeyen ve kendini âlim sanan katmerli ca- hillerin yüzünden çıkmıştır. Söndü masasında sönen ışıkla... İnce bir şairdi ne biz anladıkt.. Fakat o, bir uzun çığlıklo Son mısrelarirı buna yazacak, Ruhunu doldurdik bir kızgınlıkla! Mezarcı ona bir mezar kazacak; Bir ölüm Yarın diyecekler : Bu ölen, yazık Halid Fabri Ozansoy Mr LR bIs Katmerli cahiller şunlardır di-” yecek değilim; yalnız bunların en tehlikelisi olarak &ize ufacık bir tahsil veya küçücük bir tecrübe- den sonra kendini birdenbire dev aydasında görüb (mütehassıs) pa- yegine ayak basıverenlerdir hükmü- nü veriyorum. Hele mütehassıslığa mütebasşbıslıkla çıkıverenler kat merli cahillerin çok 2e6hirli enge- rek yılanıdır. Son zamanlarda yanlış yapılan ve millet kesesinden bir çok pa- raların israf edilmesine sebeb olan ve paranın mahvından başka bize çok kıymetli zamanları da kaybet- tiren meseleler hep mütebasbıs yaşıyarak mütehassıs rütbesine çı- kan kötü elemanların eseridir. Tebasbusla ihtisas rütbesini kaza- nanlarda moral ve karakterden eser olmadığı için onlar kendile- rine verilen salâhiyeti kolaylıkla kendi keyifleri ve menfaatleri için kullapıverirler, İşte en büyük derdi ben bu noktada görüyorum ve bir defa daha yazmıştım. İsraf ve israf ile lükse düşkünlerin millet parasile iş görmelerine göz yummak kadar mesuliyetli mesele yoktur. Türkiye Gümhuriyetinin israf ile lükse düşenlerin yüzünden son yıllarda ebtiği zararları ölçmek zordur. Para zararına; gene o ka- dar acınmıyorum, Büyük Milleti- miz zararları telâfi ettirir. Zararın neresinden dönülse kârdır prensi- bini de göz önünden asla uzak tutmam, Fakat o mütebasbıs mü- tehassısların bize kaybettirdikleri zamanların maliyetini ölçmek çok zordur ve korkunçtur. Buna karşı tedbir rahmetli hocam merhum Zihni efendinin tavsiye ettiği gibi katmerli cahilleri uzaklaştırmaktar. Ahmed İhsan Tokgöz