178 SERVETİFÜNUN İSMET Kurtuluş savaşında en zorlu kavganın koptuğu yer, onun ve soyunun adıdır. İnönü, Türkiye haritasının mü- tevazı dekoru içinde nasıl en bü- yük kahramanlığın bir sembolü olmuşsa bu adı, ünlü ve değerli varlığında canlandıran büyük şef te, bütün enerjisini ruhunun cev- herinde saklıyan asil bir hüviyet halinde, Türk tarihinin kendine ayrılan temiz ve muhterem köşe- sini doldurmuş bulunmaktâdır. İnğoti, ne istemişse yapmış ve ne yapılması lâzımsa onu istemiş» dir. Çelikten bağlarla yurdun en uzak köşeleri arasındaki mesafeleri kısaltıp kaldirirken - asırlık savağ larında iktisedi kudreti alabildiği- ne bhareanan türk halkının, yüz milyonları tüketecek »- böyle bir işi başaracağından şüphe edenler olmuştu. Herkesten evel İnönü, buna inandı. Bugüu bepimizin tabii bulduğu bir hekikavin düne Dis- betle bir hayal olduğunu inkâr edebilecek içimizde kim vardır!... Demirden yollar üstünde mev- simden mevsime geçerek, bir günde yurdun bir köşesinden diğer kö- şesine doğru mesafeler aşarken, İnönünün dehası, ölçü biçilmez İNÖNÜ enerjisi, sârsılmaz bir âzmin ima- ni halinde bize refakat edecektir. Ku bakımdan İnönü, çelik raylarla örülen bir âbidenin baş döndürücü yüksekliğinden, ebedi Türkiyenin ufuklarına bakmaktadır. Ve bu ufuklarda .o büyük ba- şın sayısız eserleri, göz kamaştırıcı parıltılarla yeni bir devrin deko- runu çizmektedir. Lozandaki İnönü, yepyeni bir Türkiyenin en gönç ve en kudretli bir sedasi idi.. O zumana kadar geç: mişin bir sürü göreneklerle yıpran- mış olân diplomasi mantığı ve dip- lomasi dili, henüz kılıcını elinden bırakan İsme İnönünün klıçtan daha keskin olan enerjisi ve onun tam bir tercümanı olan dili ile darmadağın oldu... İlk defa siyaset masasına otu- ran bu milli kahraman, işte böyle yeni bir ruhla davâsını kazandı. Onun, köhne teşrifatı tanımıyan genç ve taze mantığı, yeni devre yaraşan yepyeni bir ufuk açtı. Türk milleti, etrafını çevreliyen ergene- kondan, işte böyle yeni açılmış bir yolu takib ederek çıktı... İrfan Emin Közemihaloğlu Her saat, her dakika, her saniye Hece ile rubaı Beklerim yardan haber gelir diye, Gün batar, eşiğime gece çöker Sırtında dumanlardan harmaniye. Halid Fahri Ozansoy No, 2916—531 Ne demek istiyorlar? Matbuatta, bugünlerde falsolu sesler, çoğaldı. Okadar ki... Birbir- lerinin falsolarını yakalamıya çü: lışan meslektaşlar hep birlikde falso yapmıya başladılar. Ne hava tutturduğu anlaşılmaz, karmakarışık, bozuk düzenli bir orkestra: İşte, son günlerde, mat- buatın manzarası. Kısa ve sâde tabirle: Sadeçe, gürültü. Şu işi, yahut bu meseleyi dille- rine dolıyanlar, &henksiz bir tür- kü tutturmuşlar, gidiyor, Vâkıa, eskidenberi bellediğimiz, ağır başlı birkaç gazete, bu gidişe ayak uy- durmayor; ama onlarda, kabâ- hatli, cephe de, almıyorlar. Şikâye- tüm son yıllarda çıkan, birkaç gazete ve «gazeteci» den. Muhterem Başvekil Refik Say- damın kalblere huzur veren, bizi inkilâb davamızda yeni hamleler için teşvik eden sözlerinden aca- ba, bu arkadaşlar, küçük bir ders de, almadılar mı? Şişirme neşriyat yapanların, zekâları gibi, cesaretleri de kıt. Yazılarında, giyimli olmıya çalışı- yorlar; «sarih konuşmak» dan her nedense kaçarak, ipheam içinde bocalıyorlar. Ne demek istiyorlar? her halde bir istekleri olmalı, yoksa bu kadar coşar, taşarlar mıf,. Fakat, onlar, arzularını bile açığa vurmaktan âciz, Bu kadar acz içinde çırpınan- ları, biz kendimize bir engel farzedemiyecek kadar kuvvetliyiz. Fakat, büyük meseleleri on- ların sayfalarına ticaret matsı yapmak da, istemiyoruz. Soru- yoruz: Baylar, ne demek istiyorsunuz. Açık konuşun, yoksa, ımaksadınızı açıkça anlatabilmek (kudretinde değilseniz, susun! Bir Türk muharriri olarak de- gil, bir münevver olarak da değil; fakat, dün gibi, yarında yeni hamleler için hazırlanan 18 mil- yondan biri sıfatiyle, soruyorum: Ne demek istiyorsunuz. Maksg- dınızı açık söyleyin, yahut da, su- sun. Gavsi Halid Ozansoy