118 SERVETİFÜNUN No. 2717—347 Sahte imza, sahte mektub 1938 Sahte ferman, sahte berat 1906 Gazetelerde okuyoruz, Ameri- kadan sahte olarak Türkiye namı- na gatin alınıp gizlice İapanyays verilmek istenilen 40 tane bombar- dıman tayyaresi yani dört beş mil yon liralık bir vurgunin alış veriş teşebbüsü meydana çıkmış. Müda- faai Milliye vekilinin imzasını tak- lid eden, Müdafaai Milliye ve ha- rioiyenin mektub kalıbını yapan cesurlardan hariciye memuru Ruhi tevkif olunmuş. Bu işi başından- beri idare eden Ekrem Hamdi König bu dalevereleri idare edip ve ikramiyesini dağıtmak üzre İs- tanbula gelirken işmeydana çıktığı için onun burada yardımcısı olgu daha cesur zatlar vapurda kendisi- ne namı müstear ile pasuporb ve- rerek İstanbula çıkmadan Roman- yaya gitmesini temin etmişlerdir diyorlar. Ekrem Hamdi König denilen adam bin türlü karışık işlerin içine girmiş imiş. Ankarada bir vakitler işleyen Yaman idarehanesine men- sub imiş. Bu meseleler şimdi adii- yeye intikal ettirilmiştir. Namus ve haysiyetin, fazilet ve feragatın timsali olan Milli Şef İsmet İnönünün başında bulunduğu Cümhuriyet hükümeti böyle reza- letleri bastırır ve onu yapanların başlarını ezer. Benim burada ima- nım katidir. Bu acı vak'a hafızamda buna benzer bir eski sahtekârlığı bana hatırlattı. Şimdi «ize onu hikâye edeyim : 1900 Senesinden başlamak üzre Babıâli yokuşunda Baba Tahir diye rezil bir gazeteci türemişdi. Bunun hâmisi padişah Abdülhamiddi. Hiç bir tahsil ve kıymeti olmayan bu herifi bâlâ rütbesine çıkarmış, göğ- süne sayısız nişanlar asmıştı. Baba Tahirin Malümat isminde yevmi ve haftalık iki gazetesi ile birde yev- mi Fransizca gazetesi vardı. Bu gazeteler birkaç defa istibdad dev- Yazan: Ahmed İhsan Tokgöz sansürü tarafından kapatılmıştı. Baba Tahir derhal gidip hümkârdan tekrar intişar mügaadesini &lmış ve Babıâli yoku- gundaki şimdi Orhan Bey hanı de- silen binanın kapısına şöyle bir levha aamıştı : İradei âliyye ile kapanan Ma- lümat (Sadrâzam emrile) iradei 86- niye ile (Padişah emrile) açılmıştır. O vakit sadrâzam Halil Rifat Pa- şa idi. Malümâat matbaasında elektrik tenviratı yapılmıştı. Padişah sara- yından ve ecnebi gefarethanelerin- den başka İstanbulda yalnız bura- ya elektrik müsaadesi verilmişdir. Runun sebebi de elektrik dinamo- sunun dinamitle akrabalığı olduğu- nun sarayca zannedildiğinden ileri gelir derlerdi. Malümat gazetesi idarehanesi- nin sahibi sırmalı esvablarile, mü- cevherli nişanlarile Babıâli yoku- şunda epi saltanat sürdü. Günün birinde bir haber top gibi patladı. Baba Tahir tevkif olunmuş, adliye- ye verilmiş! Aman neden? Bir ta- kım ecnebilerden; size nişan ver- direceğim diye bol bol rüşvetler almış ve onlara Babığliden yazılıp çıkarılmış tuğralı fermanlarla be- ratları testim etmiş ve bu nişan tevcihlerini de kendi Fransızca ga- zetesinde sık sık çıkan ecnebi nişan tevcihatı arasına gıkıştarıp kimseye fark ettirmeden işini yürütmüş. Belki hünkâr bunu da affederdi. Fakat zamanın sadrâzamı olan Ar- navud Ferid Paşa ve hu işin tah- kikine memur edilen Babıâli hu- kuk müşaviri Hakkı Bey (Meşru- tiyette sadrâzam Hakkı paşa) yaz- dıkları raporda sahte ferman ve sahte berat meselesini izah ederken imzayı bumayun taklid olunmuş ve namı humayuna Babiâlideki Amedi divan kaleminden ferman- lar, beratlar verilmişdir, diye ya zılmış olduğu için hünkâr kendi namina sahtekârlık edilmiş olması- nı affedememiş ve Baba Tahir ad- liyeye teslim olunmuşdu. rinin Babiâli Orada aleni muhakemesi yapı- hrken ben de dinlemiştim (1906). Berat ve fermanları celi divanı ya- zı8ile yazan kâtiblerden bir tanesi ve Baba Tahirin Fransızca gazete- sinin muharriri bir ermeni Baba Tahirle beraber mahküm oldular. Baba Tahir on beş sene hapis ce- zası almışdı. O muhteşem Malümat gazetesi idarehanesi ve Baba Ta- hirin Babıâli sarayı böylece ka: panmışdı. 1908 İnkılâbının başında, hattâ dördüncü günü sadrâzam küçük Said paşa İstanbul hapishanesinde: ki mahkümları salıverdiği için Ba- ba Tahir önüne on kadar davullu, zurnalı adam salarak, yaşasın bür- riyet nidalarile Babıâli önüne gel- mişdi. Bereket versin o zaman mat buatın gösterdiği medeni cesaret bu herifi tekrar çıktığı yere sok- turmuştu. Dünyanın garib cilveleri vardır. Meşrutiyetin ikinci senesi Parisde Sen Lazar istasyonuna bir yolcu karşılamağa gitmiştim. İstanbuldan gelen trenden tanıdığım bir ermeni indi ve beni görünce: — Aman Malümatcıdan bana malümat ver dedi. Ben şaşaladım ve sonra anlattı: Baba Tahir bütün nakli kabil mücevher ve servetini yanına âlıp bir kadınla Parise gelmiş. O kadın Parise geldiğini müteakib beraber getirilen zikıymet eşyayı ve para- ları slarak ortadan kaybolmuş. Be- ba Tahirin de dilini bilmediği bu yabancı memlekette uğradığı bu felâket yüzünden dili tutulmuş öl- müş, “. 33 sene evvel Babiâlide divanı hümayun kaleminde hünkâr fer- manının sahtesini yapıp yazanlar biçare küçük memurlardı. O me- murları bu belâya, gokan Baba Ta- hirdi. Lâyık olduğu cezaya hem memleketimizde, hem de eonebi