122 SERVETİFÜNUN No. 2213—527 Meşhur Adam | Genç olmasına rağmen, mem- leketin ileri gelet, değerli ve meş- hur musiki üstatlarındandı. Birgün anket muharrirlerinden biri, onun bütün hayatını yazma- yı da düşündü. Kendisile görüşmek için aradığı evinde, onu gene ke- manile başbaşa, yeni bir beste yapmıya çalışırken buldu. İlk nazarda söylenildiğinden çok genç görünüyordu, lâkin biraz dikkat edilecek olursa; yüzündeki manalı çizgilerle, gözlerinin içli bakışlarında uzun senelerin deriu izleri vardı. Sırtında koyu renkli bir sabah- lık, ayaklarında çekme rugan ter- liklerle muharriri karşılayan beste- kâra, bir belini saran robdöşabrının enli kuğağı, uzun boyun ve dağınık saçlarina #yrı bir ahenk veriyordu. Muharrir sebebi ziyaretini anlattığı zaman, haasas tipli sanatkâr ne- dense çekingen bir tavır almıştı? Cebinden çıkardığı not defterine bir şeyler yazmıya hazırlanan mu- harrir gelişi güzel sorda: — Kaç yaşındasınız f Değerli sanatkâr bir heykel tav- riyle nuzarlarını bir noktada top- lıyarak ağır ağır cevap verdi: — Yirmisekiz. — Kaç senedir keman çalıyor- sunuz üstad ? — Ön! diye mırıldandı. On sene içinde büyük bir şöhret sahibi olabilmek muhakkak ki hay- ret edilecek bir şeydi. Kendinden pek evvel bu işe başlıyanları yarı yolda bırakmış olan üstad yalnız kendi memleketinde değil, bütün dünyaca 'meşhur olmuştu. Muharrir üçüncü #nalini sorar- ken muhatabının çekingen ve is- teksiz tavırlarından ettiği manâyı anlamak ve bilmek istemiyordu, Müşkül vaziyette kalmasına rağmen, vazifesi icabı pişkin ve sâkin ol- ması lâzımdı. Suallerine bir hız vermek için: — Bu işe nasıl başladınız na- sıl meşhur oldunuz! Hayatınızı kısaca ânlatır mısınız $ didiği za man, meşhur adam korku ve te- reddüd içindeki insanlara has titrek ve kesik bir eda ile: — Bana bunları sormasanız daha iyi edersiniz. Diyebildi. son- ra, artan şaşkınlığile elindeki ke- mani masanın üzerine bırakarak yalvarır gibi devam etti: — Hem rica ederim bunların ne lüzumu var? görüyorsünuzki hiçbir fevkal'adeliğim yok benim.. kendi hâlimde çalışıyorum. Durdu birkaç ssniye düşünür gibi kaldıktan sonra, gene kesik cümlelerle: — Size bundan başka ne ister- seniz yapmıya çalışırım.. Vadedi- yorum.. Lâkin, yalnız.. Evet yalnız ve yalnız bana bu hususta birşey sormayın olmaz mı * diyerek üze- rine doğru yalvarır gibi ellerini açarak yaklaşan üstad, genç mii- lâkatçıyı âdeta ürkütmüştü. Bu hâl karşısında defterini kalemini cebine sokan yazıcı, meşhur ke- manistin evinden çıkarken hay- retle karışık bir merak içinde eseflenerek yürüyordu. Büyük sau'atkâr, beynelmilel viyolonist muharririn uzaklaşma- sını pencereden seyrederken derin bir kalb acısile içini çekdi. İçini yakan gatip hislerle olduğu yere dizleri üzerine çökerken öyle bed- baht, öyle perişan idi ki.. Rahmi Karaca Tapınır gibi kaldırdığı kolları- nı kanapeye dayârken buğulu gözlerle, acı acı gülerek mırılda- nıyordu : — Ne kötü bahtım varmış ki, şöhretimin alelâde bir kadının kor- kunç sukutu hayalile başladığım itiraf edemiyorum ! Evet bugün için onun tarafından unutulmuş bir a- damım !. Böyle olduktan sonra bü- tün dünyaca tanınmamın ne ehem- miyeti olur ki.. Bedbaht şöhretim ve zavallı ben!. Diye inlerken, başı kanapenin yumaşak minderine düşmüştü. Nem- li kirpikleri arasından on yıl evve- lini görüyordu. Feriha ile tanıştıkları zamanlar.. o vakitler ancak 17-18 yaşlarında toy bir mekteb talebesiydi. Bir ge- ce tanıdıklarından aldığı bir dave- tiye ile ecnebi bir müzisyenin Bey- oğlunda verdiği büyiik konsere gitmişti. O geceye kadar müzike karşı hiç bir meyli olmadığı bu yerden dönerken Ferihayı sevmiş ve ke- mâna karşı da içinde sonsuz bir heves duymuştu. Konserde kol- tukları yanyana düşmüştü. Birkaç parçadan sonra verilen İasılada programın ve konserin güzelliğin- den bahsile pek çabuk shbab ol- muşlar ve anlaşmışlardı. Feriha, o gece hemen her sözü arasında; kemanı çok sevdiğini tek- rarlarken hoşuna giden bir kızın gönlüne girebilmek için kendini kemana vermeyi ve bunu bir V&- sıta yapmayı kurmuştu. Birbirlerile tekrar buluşmak ü- zere sözleşerek ayrıldıktan sonra ilk ve en büyük aşkının, en büyük hevesile kemana başlıyan genç zev» kini, eğlencesini, her şeyini, her ş6- yini terk ederek çalışıyordu.