114 5 SERVETİFÜN UN No. 2219—527 İskanbul müzesini yaratan, yaşalan Yerine konulması kabil olmıyan fam âlim, fam manâsile insan Halil Edhem Halil Bdhemden de ebedi olarak ayrıldım ve bu ayrılış bana son derece acı ve yakıcı geldi. Halil epi zamandır hasta idi, ümidler kesiliyor idi, fakat gene yaşıyordu, yüzünü görmek, sesibi duymak, kabil olayor idi. Şimdi Halilim ebedi süküta daldı, lâkin onuh adı Türk ilim âleminde, tarihcilikde ve bilhassa antikalar müzeciliğinde Halil Edhemin adı ebedi ola- rak ve altın yazile mahkük ve mahfuz kalacaktır. Halil Edhem âlim idi, ilminin karşısında herkes mutlaka iğilir. Halil Edhem tam manâsile insan idi. Onun insaalığını görüp anlıyanlar Halil Edhemin adını çok derin hürmetle auarlar, anacaklardır. Halil Edhem vefakâr dost idi; onun dostluğunu kaza- nanlar son nefeslerine kadar onun minuettarı yâşar- lar. Halil âlim, insan ve hakim olduğu kadar mah- viyetkâr ve faziletkâr idi. Hele mahviyeti tarif olu- namaz. Bilgisi, ahlâkı ve fazileti ne kadar yüksek ise onun rubundaki mshviyet aşkı okadar kuvvetli idi. Meth olunmağı sevmez, teşekkür edilmekden hoşlanmaz, çünkü kendisini methe lâyık saymaz, yap- tıklarını vazife olarak başarır, teşekkür etsinler di- ye değil. Healili yarım asırdır tanıyorum. Onu Hamdi Ed- horn da Müzede 1891 de tanıdım. İki karde- şin #evgiginm ve iltifatına mazhar oldum, Servetilü- nun onların lütuf ve teşviklerile daima iftihar eyler. Koleksiyonlarımıza bakarsanız ikisi hakkında çok mühim vesikalar ve yazılar görürsünüz, İşte size bir tanesini aşağıya aynen nakleyliyorum. Ben bunu Helil Edhem tekasüd olup Müzeden çekildiği zaman yazmışdım : Halil Edhem müze müdüriyetinden ayrıldı. Bir ömür demek olan kırk sene müddet emek verdiği, yaşattığı, büyüttüğü bu biricik mükemmel Türk ilim evinden Halil Edhemin ayrılması kendi tabiri vechile, artık köşesine çekilip çubuğunü içerek rahat etmeği hak eylediği içindir. Bir insanın hele ilim ile uğraşan yaratıcı bir dimağıu yapabileceği, görebileceği hiz- meti, hiç fasıla vermeden ve başka işle uğraşmadan tam ihtisas dairesinde yapmış ve başarmış olan Halil Edhem memleketimizde çok nadir gördüğümüz bir şabaiyettir. O, ilmin, sebatın, ihtisasın, takib fikrinin, intizam ruhunun bir nümunesidir. Halil Edhem için ne yazılea azdır; kendisi nümune tutulacak, her 78- man eli öpülecek ve kıymeti aslâ unutulmıyacak, ismi ilim taribimizde daima yüksek mevki tutacak bir Arkeologdur. Halil Edhemi ben belki müzeye girdiği zamandan- beri tanırım. Çünkü müze ile benim gazetem ara- sında, Servetifünunun kurulduğu 1891 şenesinde başlamak şartile, tam kırkeekiz senelik bir rabıta kurulmuştu. Bu rabıta evvelâ Halil Edhemin ağa- beysai ve müzemizin ilk yaratıcı müdürü Hamdi Ed- hem zamanında olmuşdu. 1891 de yani gazetemin kurulduğundan bir sene sonra Abdülhamid Serveti- fünunu alâka göstermişdi. « Matbuat hatıralarım > ın birinci cildinde bunlar uzun uzadıya yazılıdır; yaz- dığım sahifelerden Hamdi beye ve müzeye aid fık- rayı aşağıya alıyorum; bu gatırları okuyunca benimle merhum Hamdi bey ve onun bugün vefatına ağla- dığım kardeşi ve hayırlı halefi Halil Edhem ârasın- daki rabıtanıu derecesini anlarsınız. İşte o satırlar; «Maarif nezaretinde hakkâk işini yapmak için sadrazamın emri veçhile müze müdürü Hamdiyi gör- mek iktiza eyliyordu. Bir sabah erken müzenin yolunu tuttum. Müze o zaman Çinili köşk ile onun karşısında, şimdiki mü- ze methslinin bulunduğu yerde afacık bir binadan ibaret idi. Şimdi Çinili köşkü üç tarafından saran büyük binaları Hamdi Edhem sonradan yaptırmağa muvaffak olmuştur. Hamdinin odası Çinili köşkte idi. Köşkten içeri girdim, kartımı gönderdim. Maarif ne- zaretinden yazılan tezkereyi almış olan Hamdi bunu kabul eyledi ve ilk sual şu oldu: — Siz sarayda kime mensubsunuz $ Hamdi beyin kaşları çatık, gözlüğü açık alnının üzerinde, seyrek sakalı elindeydi. Ben bu suale cevab verecek yerde meselenin kısa bir tarihçesini yaptım. O dinliyordu, sözümü kesmi- yordu ve nihayet dedi ki: — Demek siz resimli gazeteciliğe heves ettiniz; saray sonra sizi aradı ve iradei seniye çıktı! — Evet efendim. Ben daha ziyade tafsilâta giriştim ve « Avrupada ne gördüm » işminde yazıp neşreylediğim seyahatna- menin bir cildini kendisine uzattım. Bu dakikaları hiç unutmam. Hamdi Edhem kita- bımı görüp geçmiyor, bazı parçalarını okuyordu ve ilâve eyledi : — Seyahatnamenizi Ahmed Midhat efendi ile bir- likte gittiğimiz müsteşrikler kongresi vesilesile Ah- med Midhat efendinin yazdığı «Avrupada bir cevelân» dau daha iyi buldum. Sizinle etraf konuşmak ve görüşmek isterim. Yarın sabah bana yalıya gelir mi- sİnİZ Hamdile yalıda olan ilk mülâkatım her şeyi halletti. Paristeki hakkâk Napyeyi müzeye merbut Sanayii Nefise mektebine muallim aldılar. Haftada dört saat mektebde yeni açılacak halk sınıfında ders verecek ve sair zamanlarını Servetifünunun hakkâk- lığına hasredecekti.»