, j k. , ; i No. 29195—527 UYANIŞ kanıtı. Bir cigara yaktı. Macid, elleri şakak- larında dinliyor, düşünüyordu. — Azizim, dedi Cabir, beni fazl söyletme. Mes'ut olamıyacağını tahmin etseydim sen riza göstersen bile mani olmağa çalışırdım. Siz bir- birinize biçilmiş kaftansınız. Artık hakikati bü- tân çıplaklığiyle öğrendin; şüphelerini, kurun- tularını falan beyninden sıyır, eti. — Hakikati öğrenmek kâfi değil canım, hakikat olmıyanı bilmemek, işitmemek İâzımdı. Şüpheler içime çöreklendi, beni kıvrandırıp du- ruyor Hakikat istediği kadar şâyiaları tekzib etsin. Ben hayalimi, idrademi, hislerimi günler- dir, aylardır bu şekilde yordum. Zamanla an- dım ki, hiç farkında olmadan, işittiklerim ve vehimlerim bende kanaat helini almış. Senin bu çok insani, bitaraf sözlerin, hakikati teşrih etmen karşısında bile hükümlerimi birdenbire söküp atamıyorum. Sana nekadar da inanmış olsam içimden <acaba?» diyen sesi boğamıyorum. Bu benim sezim, itirafımı bağışla..- — Peki hakikate mi, şuyua mı bel bağlı- yacağız ? Müsbet düşünen bir adam bunların "hangisine ehemmiyet verir?. — Şuyudan mesul olmasak bile o, hakikat- ten fazla iş görüyor, mües&ir oluyor. En canlı hâdise anlattıkların ve hakiki misalde ben de- ğümiyim ? — Şimdi felsefeyi bırakalım da açık konr- şalım: Sen bu kızı seviyor musun, sevmiyor musun ?.. — Sevmiyorum diyemem. Bazı iradi an- larımda sevmediğimi sanıyorum. Aşkda irade pek az bulunduğuna göre... — Onunla evlenince nekadar yanıldığını anlıyacaksın ! Şimdi kararın ne? — Bir karar veremiyorum ki... Cabir ayağa kalktı. Yüzünde teessürle cid- diyet akisleri vardı, elini uzattı : — Artık gidiyorum. Saadetin için elimden geleni yaptım. Sen hâlâ karar veremedim, de bakalım. Düşündükçe hiç karar veremiyeceksin. Fazla düşünmemek, bilmemek insası kararların- da cesur yapar. Teenninin hareket fireni oldu- ğunu benden iyi bilirsin. Bogün sevden > kaf'f bir cevab almadan gitmiyeceğim. Macid, bir kâbustan silkinir gibi dağraldı, Üabirin elini kuvvetle; sıktı : RK , — Sandetimi, şana bozdu aleceğutı Gehir!, İstirşhatim bitince Zonguldağı gelirin, mişan- İanırız olmaz m1?. Ge. ig“ - Mass olmaz. Ne zaman eri .. sRİ,agşir 4 Tr akeğim. — Sikhatim bilir. — Sihbatinde bir şey yok. Madğetiaği gibisin. Biraz sayıflamakla, sürmeneği hasta oldum sanıyorsun. Hem neden gelip hasteheneye yattın? Görmiyeii, $ de seni ağırca hasta zanneder. Merdiven başına kadar beraber geldiler, rılacakları saman Macid: ei — Sen ne zaman Zonguldağa döneç -— Ön gün gonm., — Senden bir rianı ver. Bu en önce bugünkü karardan biç bip kizişeye seğecek, ne de yasıcaksin. Söy mâ? — Söz mü? N Cabir; serumun, geftebeşim aşyalıki — Komişyonumu unütmelı, iel; xI Mücidden Nütana; , Hastalık buhranları arasnda e derhel öeveb «Belki beni senden bal Dİ e vi liyor. . Ga <Bu mektulşa bende ? İlnikler sin kalmaması için m çiğ «Bak, hastayım, hem de ia bir haşta.. Benim yatını hayati. pey hayatını feda ven «Yolun dönülmesi mümkün g rasıdır. Birbirimizi unatmeğın beyi Bu, son mektubumduf. Senden derdi Ü yorum. Ne yapalım ider tüple dail di «Allaha ısmarladık Merşst,. k detler...> rum ki, kâstalığbam çoğu karat hastalığın ayrılmamız Me yor hetli Macid ne işe haştamda İ Mocid daha çok sevilmeğe “Ty şimdi büyucunda bölereydn