No, 3/01 —516 Birliğine seçildim, Üniversite Rek- törü sayın Cemil Bilsel ve Anka- rada siybsal (Obilgiler okulunda (mülkiye) profesör Edhem Mene- mencioğlu İstanbuldan doğru Prs- ğa gelmişlerdi, ben de Münih'den Prağa gittim 1921 başında onlarla birleştim. Akvam Cemiyeti Birli- ğine girmek isteğini anlattığımız zaman bizlere ve Türklüğe karşı savrulan hakaretlerin tasavvuru bile çok zordur. Henüz birliğe gir- memiş olduğumuz için bizde söz hakkı yoktu. Cemil Bilsel ile otur- duğumuz yerde avuçlarımızı sıka sıka parmaklarımızın tirnaklerını etimize batırmıştık, dişlerimiz de sıkmaktan &ızlıyordu. Bir defa daha hikâye etmiştim. İstanbuldaki iş- gal mezaliminin Marmara kısmına müteallik vak'alarını teftişe giden yine İsviçreli bir heyetin yazdığı raporun matbu nüshası elimde idi, umumi heyette bize söz verildiği zaman o rapordan bir parçayı okudum. Parça Marmara havzası etrafındaki Türk unsurunun kökü- nü kazımakla uğraşıyorlar ibare- sini ihtiva ediyordu. İsviçreli bita- raf heyetin raporundaki bu ibare umumi heyette derin bir tesir yapmıştı. Oradaki İsviçreli delege: Ben söylediğim sözleri geri aldım Türkler lehine rey veriyorum ve özür diliyorum demişti, bizde bir- liğe kabul olunmuştuk. Bu resmi muhitteki hakaretler- dir, 1922 geldi. Ulu Önder Atatürk İzmir zeferini yapdı ve İzmire girdi. Mudanyada milli hükümet namına İsmet İnönü mütareke imzaladı. Ve Lozan konferansı baş- ladı. O konferansın 1922 sonunda bir inkıtaı olmuştur inkıta zama- nında İsviçrenin Bal şehrinde top- lanan ekaliyetler komisyonuna de- lege olarak gitmiştim. Orada İs- viçreli bir papazın ettiği hücumları ve cezvitlikleri size tarif edemem. Bu muameleler o mahdud kafalı papazıu fena propagandaları oku- yarak hasıl ettiği kanaat mahsulü idi. O hücumları dahi hükümden düşürdük. İngiliz delegesi olan Ledi Gladiston un yüreği yufkalaşmıştı, bizim tarafı iltizam etmişti. Bunu da yazmak bir teşekkür borcudur. Lozan konferansına dünyanın her köşesinden gelen gazetecilerin hele itilâfcı gazetecilerin kafaları hâlâ eşki kanaatlerle dolu idi. UYANIŞ Bereket versin yanımda birçok kıy- metli gazeteci arkadaşlarım vardı, ecnebi muhabirleri tam manasile yola getirmiştik diyemem amâ& on- ların kanaatlerini iyice sarsmıştık. Lozan sulhunnn imzası düşman tarafının açık hücumlarını durdur. du, fakat kin ve garaz devam edi- yordu. Kin ve garaz volkanlarını kökünden göndüren Atatürk inkı- lâbıdır, Kemalizm Türkiyenin do- ğup her sene canlanımasıdır. Kâh vazifelerle kâh tedavi için son yıi- larda avrupaya gidip geldim. Fn son seyahatimde görüp işittiklerim on beş yıl evvel duyup gördüklerimin büsbütün zıddıdır şereflişidir. Size nereye gittimse Türküm deyince yahut karşımdakiler benim Türk olduğumu anlayınca tarif olunamı- yacak derecede hararetli ve yürek- ten sevgiler gösterdiler. Bunların resmi muhitlerde olanlarını gazete- lerde okuyorsunuz, bu meyanda bir tanesini söyliyeyim; o da Ko- penhaktaki Cemiyeti Akvam Birlik konferansında Amerikalı delegenin lehimize söylediği sevgili ve hara- retli sözlerdir. Bahrımuhitin öte ucundan Şikagoda (Nevyorktan akişler alarak gelen bu sözlerin kıy» metini anlamak için 15 sene evveli © diyarda hakkımızda söylenen ve yazılanları bilmek icabeder. Bundan başka size iki tane ba- sit misal vereceğim : Münihden Visbadene gidiyoruz. Vagonda refikamla yalnızız. Bilet- lerimize bakan kondüktör İngilizce söyledi. İngilizce anlamayız diye cevab verdik ve refikamla konu- şuyorduk, Kondüktör merak etmiş olacak ki, bir ikinci gelişinde: Af federsiniz ne dil konuşuyorsunuz çok merak ettim kulağıma yabancı gelmiyor, dedi. Türkçe konuşuyoruz, biz Türküz dediğimiz zaman hele pasaport mu- 339 ayenesinden sonra kondüktörün bi: ze olan muamelesi büsbütün değiş- ti, şefkatli bir evlâd halini aldı, biz trenden inerken evlâdça yardım: lar etti ve nihayet şu sözü söyledi: — Atatürk gibi babası olan Türk- leri tebrik için kelime bulamam, çok bahtiyarsınız, Ben kondüktörün adını sordum bana şöyle cevab verdi: — Meçhul bir Alman şömendö- fer kondüktörü. İkinci vak'a Budepeştede oldu, Şehri gezmek için bindiğimiz tak- sinin şoförü bize döndü ve dedi ki : Cür'etimi mazur görünüz, İron dililemi konuşuyorsunuz, — Hayır biz Türküz, Türkçe konuşuyoruz. Şoförün gözleri parladı; aman ne bianet dedi ve şu sözleri ilâve etti: — R. Budapeştede bı- raktıkları hâtıraların olduğu yer- lere sizi götüreyim. Atatürk evlâd- larını arabamda gezdirdiğim için bugünkü sevincime hudud yoktur. Şoför kültürü yüksek bir adam» dı, tarihi malümatı kuvvetliydi, Av- rupanın son yirmi senelik tarihini ve Türk inkılâbının bütün safha- larını biliyordu. Ben hayretle onu dinlerken o bana takdirle sevgiyle yeni Türkiyeden bahsediyordu. İşte yurdun dışında 15 yıl evvel bizi nami görürlerdi, bugün nasıl görüyorları anlafmağa çalıştım. On beş yıl evvel kökü kazınmağa mah- küm muzır barbarlar idik. Bugün Atatürkün kurtarıcılığı ve kurucu: luğu sayesinde her yerde sevilir hürmet olunur yüksek medeniyete malik adamlar muamelesi görüyo- ruz. Bunları düşündükçe büyük kurtarıcıya ve büyük başamcıya #evgi ve saygılarımızı ve kadar yük- seltsek borcumuzu ödeyemeyiz ka- naatindeyim, Ahmed İhsan TOKGÖZ Emniyet Âbidesinin bir cepheden görünüşü