3354 SERVETİFÜNUN Şenlik YAZAN: K eri Bir petrol lâmbasile #ydınlan- mış küçük odada, saatlerdenberi matemli bir sessizlik vardı. Mazlum, mini mini yatağının eski ve yamalı örtüleri altında şiddetli bir humma nöbetile yanı- yor; kurumuş ince dudakları ara- #ından sayıklama nevinden kelime: ler mırıldanıyordu. Bir aralık gözlerini araladı. baş ucunda oturan ve başını gül sirke- siyle ıslatan annesine baktı. Bu bakışlarda, iztiraba tevekkülle kat lanmanın verdiği meyus bir ifade okunuyordu. Gülümsemek istedi. Fakat ap- nesinin yaşlı gözleri tebessiimünü dudaklarında boğdu. O zaman çok yavaş bir fısıltı ile: — Annet., diyebildi. Genç kadın, oğlunun çağıran sesine, rubunun bütün analık şef- kati ve muhabbetile cevap verdi: — Yavrumt!. biraz açıldınmı?.. Çocuk ses çıkarmadı. Fakat bakışları biraz evvelki gibi şuur- suz değildi. Hafif bir uyku onu kendine getirmişti. Odanın sessizliği Içinde tekrar bir mırıltı duyuldu: — Anneciğim, yalnız mısn 1.. — Evet yavrum.. başka kim 0- labilir 9., — Babam geldi zannettim del, Genç kadının gözlerine yeni yaşlar hücum etti. Bunları çocuk- tan saklamak istiyordu. Başını yu- karı kaldırarak : — Elbette, gelecek, dedi. üzülme! Bu kısa konuşmadan sonra Maz- lum daldı. Yarım saat sonra tek- rar gözlerini açmıştı. Bu defa daha canlı bakıyordu. — Anneciğim, feneri asdın mı?, — Asdım oğlum. — Hani nerede. — İştel. Çocuğun başını ellerile yavaşça yan tarafa çevirdi. Pencerenin kıs rık camı arkasında, parmaklığa a- sılmış bir kapuz fener titrek ışık- larla yanıyordu. Sen Gecesi m & Madir Çocuk ona garib bir sevinçle baktı, baktı: Sonra biraz mahzun- laştı. Annesine dönerek : — Babam gelseydi bizde bu gece büyük ve renkli fenerler a- sardık değilmi $ dedi. Sonra daha yavaş devam etti: — Şu uzaklarda hep ışıklar var... Onlar da donanma mı annet.. -—— Evet yavrum 1. — Ne kadar çok! Ah iyi olsaydım 1. — Bilbet eyileşeceksin Mazlum! — Ama bu gece hastayım ya!, Ben iylieşinciye kadar şenlik bite- cek!, O güzel ışıkları, o süslü cad- deleri görmek istiyordum.. Çocuk hayalinde onları görü- yormuş gibi bir noktıya bakıyor ve gülümsüyordu. Bu vaziyette bir müddet kaldıktan sonra yavaş yavaş gözleri kapandı. Bedbaht ana yerinden kalkmış ve pencereye yaklaşmıştı. Sokağın nihayetinde görünen cadde renkli ışıklar içinde yanıyor, büyük bir kalabalığın coşkun neş'esile çalka- nıyordu. Sesler, gülüşmeler, otomobil, tı- ramvây ve araba gürültüleri ora- ya kadur aksetmekte idi. Genç kadın alnını cama dayadı. Ku- Iaklarını ve gözlerini dolduran bu bayram şenlikleri onun ümidsiz gönlündeki ızdırabı sanki ateşliyor, sanki ruhuna abanan elemleri 27- dırıyordu. Kocası kendisini bırakıp gideli tam iki sene olmuştu. Mazlum o zaman beş yaşındaydı. Yokluk ve sefalet içinde geçen bu iki yıl, ne acı, ne takatşiken azablar yarat mıştı !. Bu azabları büyük bir sabır ve tevekkülle yudum yudum içtiğini düşünüyor ve bu yudumların zeh- rini bütün acılığile tekrar içinde buluyordu. Birdenbire sokak kapısı çalındı. Genç kadın şaşırmıştı. Bu vakitsiz ziyaretçinin kim olduğunu tahmin etmeğe uğraşıyordu, Mazlum gözlerini açtı. Annesine ne güzel|.. No. 2201—516 ümit dolu gözlerle bakarak: — Babam gelmiştir! dedi. Zavallı çocuk, iki senedenberi bir an bile onu unutmıyor, ve da- ima yolunu bekliyordu. Tekrar ve üstüste çalınan çın- gıraklar, genç kadını harekete ge- tirdi, Mordivenleri koşarak inmiş ve sürgüyü çekmişti, Birden gözlerine inanamadı, Mazlumun gördüğü rü- yalardan birinin yorgun şuuruna hüküm ettiğine kani oldu. Fakat bu rüyaya benzemiyen garib bir haldi ; Kocası ayaklarına Okapanmış yalvarıyor, göz yaşları ve nedamet yalvarışları arasında ondan af dile- yordu. Arkasını duvara dayadı. Elindeki lâmba titriyor, hafif hafif tütüyordu, Kendini kaybetmek üzere oldu- gunu hissetti. O anda, kuvvetli kollar onu kucaklamış ve bir ham- lede merdivenleri çıkarmıştı. Odaya girdikleri zaman Mazlu- mu ayakta buldular. Çocuk sende- liyor, Ogülmeğe çalışıyor zayıf, hümmelı kollarını açarak: abacığım., geldin değilmi. diye ona doğru atılmak istiyordu. Genç adam koştu. Çocuğunu kolları arasına aldı. — Geldim yavrum !. diye hıçkı- rarak onu göğsüne bastırtı. Bu sahneyi acı bir zevkle seyir eden genç kadın ilk defa konuşmak im- kânını bulmuştu. Heyecanlı ve tit- rek bir sesle: r gün geleceğinden okadar senindi ki Nazmi |!., diye mırıldan- dı. Fakat bu gelişin şenlik gecesi- nin mucizesinden doğacağını um- muyorduk.. Fakir odanın matemli havaşını dışarıdaki genliklerden gelen bir rüzgâr sanki yalamış, süpürmüştü. Karpuz fener titrek ışıklarile yanıyor, atılan havai fişekler gök- yüzüne Me kıvılcımlar ser- piyordu. Genç adam cebinden bir paket çıkardı. Bunun içinde kâğıt fener- ler, serpantinler ve koufetler vardı. Mazlum büyük bir sevinçle el- lerini çırparak: — İşte anneciğim; babam benim istediklerimi hep getirmiş! dedi. Yarım saat sonra, iri karpuz fenerin etrafını renkli ışıklar sar- mıştı. Üçü de, neş'e dolan yuvalarının küçük donanmasile, büyük bayra- mın büyük saadetine tam bir sa&- detle katılmış bulunuyorlardı.