eriş a amda, Mont-de-!'Üre ün hbt sebatiar aramak için Göbiz küç. Prdmont kö- İk, kara yüzlerini görtr- b; enler; saf ruhlu, mii 122 koh SERVETİFÜNUN İ ALPHOÖNSE Kerime Nadir amala “büyük sağnak koptu; ve Tenslığından katırın , yolş mış olduğunu düşün- düm. , Ni sant tiç rsddelerinde iker, pe lm açılıp, dağ su ve güneşkey> Darlarken, yaprakların damlı p kabaran derelerik taş- ması mda, bir paskalya günü iera ediğin büyük bir çanlı ahenk kadar gözeli ve uyanık olan katı- in çığ seslerini işittim, R , onu süren ne küçük şe de ihtiyar Norade'di. bakalım 1. Bizim mad. v ca, kamış öepetlerin nuş, dağların rüzgö ağnağın serinliğinden sin İmiş, Norade tey- klarının nezdinde v&- phanetie bunları bana geç kaldığını da ilâ- gu pazar günü için bu £ mahlfik!.. Gözlerim kından miştim. 2 bazı dala, LİNE e indikleri ve ben akşam yemeği yemek için çiftliğe girdiğim zaman, o süslü ve biraz mağrur, hizmetkârleria hamen hiç konuşmadan sür'atle salondan geçerdi... . ' Ve şimdi, benim karşımda, yal- nız benim işin.. Bu çıldırınaya get mezmiydi 9.. Erzukı sepetlerden boşalttıktan sonra, tecessüsle etrafa bakmıye- başladı. Kirlenmemesi için pazar. lik etekliğini biraz kaldırarak ajı- No. 9200—515 lLrmendenmektublar: ıldızlar DAUDET'DEN ÇEVİREN la girdi; 'yattığım köşeyi, koyun postündan saman yemliğini, kapu- tumu saklıyan duvara asılı dolabı, piskopos asâmı, okumu görmek istedi. Bütün bunlar onu eğlendi- riyordu. — Demek, sen burada yaşıyor- sun, zavallı çobanım?. Her gün yalnız bulunmaktan ne kadar &si- kılırsın !, Ne yaparsın. Ne düşü nürsün f.. - , — Bizi hanımım! : Deseydim, yalan söylememiş olacakim; fakkt zihnim © derece karışıktı ki, bir aöz bulmağa bile muktedir olamamıştım. Zannederim bunu fark ediyor- du; ve yaramaz sıkıntımı muzib- liklerile katmerlemekten zevk &lı- yordu: — Ey çoban; sevgilin arada sırada seni görmeğe geliyor mu.. Bu şüpbesiz dağlarnn tepesinden başka yere koşmayan altın keçi, yahmt peri Hetörelle dir. Ve, be- nimle konuşurken, arkaya devrilen başının güzel gülüşü ve ziyaretini bir hayalet yapan gitmek telâşile, kendisi peri Estârelle'e bensiyor- du. — Adiyö çoban. — Güle güle banımım!. Ve işte, boş sepetlerle birlikte gitti. . İnen yoldan kaybolduğu zaman katirın ayakları altında yuvar nan çakıllar birer birer kalbimin üstüne düşüyor gibi geliyordu. Onları uzun, uzun dinledim; ve gün batıncaya kadar, kıpırdama» dan, rüyamı kaçırmaktan korkarak uyuşmuş gibi kaldım. Akşams doğru, vadiler mavi bir renge bürünmeğe başladığı ve hayvanlar ağıla girmek için meleyerek birbirine sıkıştıkları za» mebn, yokuşun alt tarafından beni çağıtdıklarını duydum, ve, biras evvelki gibi gülmeyen soğuktan,