234 h ki K Ben gülerek ancak onun iğitebileceği bir sesle; — Fakat avucunuz ne kadar sıcak !,.. Kâğıtbaneye gidinciye kadar denizde kalacak olursa bütün Halici ısıtacak sanırım. Güldü. Sevimli yüzüne küçük bir gülümseyiş ne kadar da yakışıyordu... Yakınımızdaki sandailarda coşan çalgıcıların geş- leri okadar çoğalmıştı ki, artık ne ağzımızı açıyor, ne söyleneni duyuyorduk. Epiydenberi kürek çek- mekten yorulan kayıkcımızın yüzünden şır şır ter deam- lıyor, damarlarında kalan en son gücü de tükenerek bizi derenin ağzından içeri doğru götürüyordu. Kâğıthane, yemyeşil teninde körpe bir bahar tit- riyen bir güzel ülkenin ber yanı âşınalarile dolmuştu. İri gövdeli ağaçların yayvan gölgelerinde açılan sof- ralardaki türlü yiyecek ve içecek göz alıyor, yardun her yüce semtinden gelen insan kümeleri ayrı ayrı yerlerde kendi şarkılarını çalıyor, kendi oyunlarını oynuyordu. Dere boyunca iki sıralı dizien kalabalığa bakarak ilerliyorduk. Neden sonra epeyce önce gelen arabalı kafileye ulaştık, güle eğlene bir ceviz ağacının gök gesinde yemeklerimizi yedik. İhtiyarlar kahvelerini içerken öteden doğru şalvarı yırtık pırtık bir çibgeno kadını geldi kafileden epeyce uzakta oturan baha doğru yaklaştı. Kendi yayık konuşuşile : — A benim keman kaşlım. Hele bana bir kurüş verde sana bir fal atayım. Olanca dileğini söyliyeyim... Beni bir gülme aldı. Cebimden çıkardığım kırklığı çimenlere fırlattım. O hemen halkıp bakmıya çömel- di. Uçkuruudan kirli bir paçavra çıkarıp içerisindeki birkaç kuru baklayı yere yaydı. Sonra etrafındakilere sırıtarak bakıp: — Abe genin güzel bir sevgilin var, dedi, SERVETİFÜNUN / YU Ü EL 1 “gn 14 4 GC İL NN N Va GN Minus ir ManaMii No. 2089 — 404 e per Yükü | 1) UR adi ti eğ KL d Hemen büyük annem atıldı: — Haltetmişsin sen onu. O daha çocuk. Mektebe gidiyor... O sırada usulca sevdiğim kıza baktım, o kıpkır- mızı olmuş, gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Kurnaz çingene kızı, Kara marsik gibi yüzile beni süzüyordu. Ama bu sevginiz çok sürmiyecek, ya sana yahnb ona bir deniz yolu gözüküyor... Sakın üzülme gene buluşacakennz,.... Sonra gene yüzüme sırıttı : — Abe, bir kuruş daha ver de sana bir göbek atayım... Parayı kucağına doğru fırlattım, O kalkıp oturan ların önünden seke seke bir dolaştı. Sonra göbek atıp uzaklaştı. Yanıbaşımda duran teyzemin gelini bugün gözü- me pek başka gözüküyordu. Etrafındakilerin bakmağa fazla dalan gözleri kendi benliğini unutmuştu. Çar- şafının önünden elleri ayrılır ayrılmaz serin bir rüz- gür ipekli parçasını havalandırmış, pembe blüzü içe- risinde gizlenen körpe göğsü titremeğe başlamıştı. Kıvırcık kirpiklerinin aralığından iki yeşil gonca gi- bi beliren gözleri yanan gönlüme okadar yakındı ki... Sevgilim de bunu anlamış olacaktı ki, yüzüne ba- kınca, başını öbür yana çevirdi ve sonraları hep ba- Da dargın göründü. Ogünkü gezmenin en şen zaman» ları Kâğıthane dönüşü olmuştu. Gene kayıkla gelen- ler kayıklara, arabayla gelenler de arabaya bindi. Dereboyu, aşılmaz bir kalabalığın gürültüsile in- liyordu. Dağlara çarpıp dönen nağralar dört yanı sardı. Sanki çalgı ve içkiden yapma bir ırmak, Kâ- gıthane içerlerinden Halice doğru akıyordu. Eve dön- DİİL Bizde güreşlerin yapıldığı Talisim Kime: hatırladık : Berlinde güreş müsabakalarının yapıldığı oyçlai d Halle