No, 2059—374 UYANIŞ 175 yükseliyor ve Monmarter'in beyaz kilisesiyle Eyfel kulesinin anteni arasında, civarın kırmızı damlarıyla demet gibi ağaçları ve üzerinde küçük sandalların ağır ağır kaydığı Sen nehriyle bü. tün Paris görünüyordu. Pek çok defa Mur'u mesteden bu tablo, ona gene ayni sihri hissettiriyor; bütün bu man- zara parlaklığından bir parçacığını onun ruhuna yavaş yavaş döküyordu. Gecenin korkularından sonra, açaba, dünya üzerindeki neş'e ve saadetini tekrar kazanabilecek miydi ? Birkaç adım geri çekildi. Düşmek istemi- yordu. Sabahın gümüşü sisi içinde batıdan gelen bir meltem rüzgârı bayrakların direklerini kımıldatıyor; geniş dünya ve deniz, sanki çok yakındaymış gibi hissediliyor; yeni bir ümit Mur,un kalbini dolduruyor ve kendisinde yaşa- mak ihtiyacını duyuyordu. Henüz çok gençti. İhtimalki her şey tamamiyle mahvolmamıştı. Niçn ölecekti? Hürriyet, bütün bağların bira- kılması, saadetin tekrar bulunması kabil olan bir dünyada ona yeni bir varlığa müsaade edemez miydi ? İşte ona musallat olan çılgın bir fikir başgöstermişti : «Zavallı talihinden mahpus kaldığın bu ta- rTaçadan aşağı atlamış olsaydın, hayatına yeniden başlıyabilecek seni sıkak, sana işkence yapan bütün şeyleri arkadada bırakarak kendine, yalnız kendine tâbi olacaktın ?> Kendisini maziden kurtardığını henüz yeni anlamağa başlamıştı. Küçük Kristin büyük an- ne ve babasının yanında bulunduğu için bu cihetten bir kaygusu yoktu. Fakat düşünüyordu : «Bu deliliktir.... Eğer âtlarsam, jandarma beni görecek, derhal buraya getirileceğim.» Arkadaşlarını da düşünüyordu. Ortadan kay. bolması onların canını sıkmaz mıydı? Fakat bir ses, - çocukluğunun veyahut Lo- retta'nın sesi - kulağına yavaşça fısıldıyordu: — “Düşünme, yap, yap!... Maziyi bırak!... Hayatına yeniden başla!...> Çanlar, büyük hir tantana ile çalmağa baş- lamıştı. Bütün bir gece zarfında havai fişenkler gökyüzünü aydınlatmıştı. Şimdi ise, çanların korosu yükseliyor; bazılarının hafif seslerine karşı diğerlerinin kuvvetli sesleri cevap veriyor ve bu tunç sesler, top trampete gürültüsüyle birleşerek, dinliyen insan ruhunu heyecana ge. tiriyordu. Bu çanların sesi ona — <Tereğdüt ve iie kâfi... Talihinin emir- lerine itaat et!.. Belki birdaha asla görünmiyecek olan bir fırsat sana kendini veriyor; istifade etl.,» diyordu. O gün resmigeçit ordusu Parise girecekti. Her nekadar sabah vaktiyse de, yeni elbiselerini giymiş olan halk evlerden dışarı çıkıyor ve çılgın bir neş'e ile, takım takım olarak, her tarafı çeviren yolların uzunluğunca gidiyordu. Mur, kendi kendine : j — «Kim bilir nekadar mesütturlar!.» diyordu. O şimdi, her tarafı işgal edilmiş bir ziyafet masasının önünde dutan, bir aç adam gibi değil i miydi? Sesler yaklaşıyordu. Gece şenliğinin son vedaını andıran bir havai fişenk Paris üzerine doğru gökyüzünden geçiyor ve beyaz bir iz bı. raktıktan sonra kıvılcım yağmuru halinde dağı- Yıyordu. Mur, parmaklığın üzerinden aşarak <İLoretta» diye bağırdı. Birkaç dakika kendini parmaklıkta | tuttuktan sonra bütün vücudünü bırakarak bir ! sebze bahçesinin ortasına düştü ve ikinci bir sıçrayışla sokağa geldi. Oradan geçen bit sokak çocuğu, yumuşak toprakla ayakkaplarını temizlemesine yarım etti; ve Mur ona bir parça para vermek istediyse de çocuk sevimli bir hareketle reddetti. Genç adam, büyük bir dikkatle, günün bütün i eğlencelerini birer birer sayan ve bazan Frati- sızcasını tashih eden bu çocukla beraber gülerek ondan izahat istiyor ve onun diliyle konuşabil- mekten mütevellit derin bir sevinç ve saadet duyuyordu. Arkasına döndü. Acaba jandatmalar kendisini takip için parmaklıktan atlamışlar mıydı? Te- penin yan tarafındaki villâlara yerleştirilen felâketzede arkadaşları kaçışını görmüşler miydi? Fakat, hiç bir tehlike onu tehdit ediyor gibi görünmüyor; nehrin yakınındaki tramvaya yetiş- mek için kestirme yol tutan çocuğu takibediyordu. Çocuğun birkaç para ile tasarruf yapmak iste- diği anlaşılıyor ve arkadaşının da, hiç şüphesir, şehirden geçmek istemediğini ve ayni tedbirlere riayet ettiğini umuyordu. Çoçuk halkın arasından yavaşça kayarak Mur- un bir tramvaya yerleşmesine yardım etti ve nihayet ayrıldılar. Mur, bir civar itfaiyecisiyle bayram elbiselerini giymiş bir genç kızın afa- , sında yer bularak oturdu. Henüz oturmuştu ki, kendisini derin bir korku yakalamıştı. Acaba, » bütün bu adamların içinde kendisine karışacak, onu tanıyacak bir kimse bulunabilir sl — Bitm