No. 2058—373 altını kazırsanız ne tüyler ürpertici kabalıklarla dolu olduğunu öğre- DİFSİDİZ.. Bütün bu soysuzlaria dolu ka- labalık arasında tektük temiz yü- rekli olanlar da bulunnyor. İşte bu milyonda bir temiz yürekli nasıl olduysa bana da diiştü. Bu adam...» diyerek durakladı. Oğuzun dizidibine oturmuş an- mesinin ağzının içine bakan gltin başlı yavruyu göstererek : — Çetinin babası Korkutdu. Orta boylu sârışın güler yüzlü bir gençti. Bir yılbaşı gecesi Gardenbarda tanışmıştık. Sevimli bakışlariyle bana öyle yakın görünmüştü ki... Arkadaşlığımız gün geçtikçe ar- tıyor. Gönüllerimizi kopmaz biçim- de birbirine okenetleyordu. Bir gün Panoramada oturuyordak. XXXIX Tatlı şivesiyle bana evlenme yollarını açtı. Düşündüm. Gençti, güzeldi. Anladığıma göre, okumuş ve zengindi de. Soysopu beni ge- lin diye alırlar mıydı? Kendisine düşkün bir kadınla evlenmenin iyi olmıyacağını söylediğim zaman güldü: — Ben gönül yüksekliği arıyo- rum. O düşmek bir alın yazısıdır, dedi. Soyunun istemlyeceklerini an- lattım. Minareyi çalan kılıfını bu- lur derler. O da meğer evdekileri kandırmış. Sözde düşüncesizlik 6- dip henüz tanıştığı güzel bir kızın gelecek günlerini kirlettiğinden Ku- rala başvurmuşlar ve duruşmalar gonunda kızı çocuğa vermişlerdi. Korkut uydurma bir de kâğıt dü- zerek pullamış görgüsüz annesine göstermişti. Yaşlı kadın ağlayıp sızlamış «olsun» demişti. İnci, bunları anlatırken güzel gözlerinin içi parlıyordu. — Kalktım. O gün Ermeni karı- #ıpa duyurmadan Korkutun evine kaçtım, Kaynanam yaşlı olduğundan gelin ezecek kılığı kalmamıştı. Ök- sürüklü, tıksırıklı, uykucu bir kadın- dı. Ben Beyazıd tramvay yolu üs- tündeki koca pembe evde yalnız- dım. Korkut buğday üzerine alış- veriş yapıyordu. Parası bol eli g- çıktı. Ben de öyle şen öyle konuş- kan olmuştum ki, uzak yakın ko: camın bütün soylarıyla tanışlarına kendimi sevdirtmiştim. Onlar geceli UYANIŞ gündüzlü dolup boşanıyorlar, biç yalnız bırakmıyorladı. Bir gön Korkuda bir kardeşim olduğunn, Kulelide bulunduğunu söyledim. Birlikte gidip Çengelköy okulundan sorduk. Çalışkan çocuk Kuleliyi bitirmiş staja çıkmıştı. Çok geçmeden buluştuk. Artık oda ye- di günde bir gelip gidiyordu. Sonra sıkılarak : — Bu yumurcağa gebe kaldım. Dedi. Korkut ve bütün soyu üze- rime titriyorlardı. O yıl İstanbulda çok soğuk olmuştu, okadar kar yağ» mıştı ki tramvaylar günlerce içle- medi, Rirçok evler yıkıldı, çoluk çocuk bir sürü zavallı sokakta kal- dı. Böyle buzlu bir gecede okadar iyi bakılan kaynanam son goluğu- nu vermişti. Sonra gülerek başını salladı: — Çetini o zaman bir görseydi niz ne kadar yaramazdı, ele avnca sığmazdı ki biç... Çocuk, candan tatlı tatlı gülü. yordu. — Oğlum iki yaşındayken dayısı subay olmştu. Kardeşim kılıç ta- kındığı günkü sevincimi unutamı- yacağım. O gece babamız gözümü- zün önüne gelmişti de başbaşa ağ. lamıştık. Artık gözlerinde akacak yaş kalmamıştı, gözkapakları şişmiş yü- zü kızarmıştı. Dinliyenlerin yüzle- ri de böyleydi... Güzel kardeşimi İçanadoluya gönderdiler, az sonra Adanaya geç- ti, orada uzun zaman kâldı. Çetin üç yaşını sürüyordu. Bir gün polislerjeve doldular. Ne varsa yazıp çiziyorlardı. Korkudun ortak bulunduğu Kollektif, mallarını bâ- tarmış hepsi dolandırıcılıkla şuçlan- dırılmışlar, uzun durüşmalar sonun- da onar yıl yediler. Kardeşime yaz- dım. Çetinin kolundan tutup ağlıya sızlıya Kokuttan ayrıldım. Ölünci- ye kadar seni beklerim diye &öz verdim. Adanaya vardık, çok durmadan Konyaya geçtik. Keşki ölünciy ka- dar demeseydim. Gencin bu suç- lama ağrına gitmiş önce ağrık ol- duğunu yazdı. Dört ay sonra da ölümünü bildiren kara sözleri day- muçtuk... Böylece bir yetim ile dul kal- mış bulunuyordum, Oo Kardeşim yasımı dağıtmak için elinden geleni yapıyordu. Ora zenginlerin- 159 den birinin kızına öz verilmişti de bu acı üzerine iki ay geri bıraktı. Yasım gittikçe artıyordu. Yav- rumun yüzüne baktıça Korkut gö- zümde canlanıyor, güler yüzüyle geceleri önümden ayrılmıyordu. Ka- ra günlerim genç evlilerin bal ay: iarını tatsız ediyordu. Gece oldu mu çocuğumla erkenden yatak odama çekilir, onu uyuttuktan sonra başu- cunda bâkar bakar ağlardım. Kar- deşim bu anlamıştı. Artık erken- den yatmama kargı koymağa baş- ladı. «Abla sen çekilince bizim ca- nımiz sikılıyor. Bizi avutan senşin» diyordu. Artık yetim yavrumu bağ nma basarak büyülmeğe ant iç- miştim.. Kardeşimin minik bir kızı doğdu. Onu okadar seviyordum ki sözle anlatamam. Artik yaramaz oğlum çocuğu elledikçe göze batma ğa başlamıştı. Bayağı hırpalanıyor- du. Kendimi evde bir sıkıntı gör- meğe başlamıştım. XL Kütabyaya taşınmıştık . Çini fabrikasının karşısında oturuyorduk. Anadoluda insanlar birbirine daha yakın daha candan konuşurlar, Ag zamanda herkesle tanış çıktık. Her gece bir evde toplanıp, kadınlar ayrı erkekler ayrı eğleniyorduk. Böy- le toplaatılardan birinde «derken aoluk soluğa yerinden kalkan yaşlı fabrikatörü göstererek» Bu iyi Bay beni kardeşimden istebmiş. Kengi- sinin yalnız olduğunu ve bana kızı gibi bakacağını söylemiş. Karde- şim de kendisine sorayım diyerek sözü kesmiş. Gece eve döndüğümüz zaman beni yalnız bir odaya çe- kerek ; olanları anlattı. Son günier- de evdeki bize karşı olan davranışı düşünerek çocuğumu ezdirmemek keygusiyle başbiiktüm. İşte böyle- ce babam kadar sevdiğim, onun dâ beni kızı kadar sevdiğine hiç dü. şüncem olmıyan fabrikatörle ey- lendik.. İki yıl oluyor. Yazı İstan* bulda kışı Kütahyade geçiriyorur... Ortalık iyice kararmıştı, Artık oturanlar birbirini güç ayırdedi- yorlardı. Hıçkırıklar durmuş, dü» şünceler körlenmişti, Koca gün geçmişti de salondan ayrılmak şöy- Ie dursun yerinden kıpırdıyan, hığlı soluyan bile olmamıştı. Sisli bir geceye bakan dağlar silkindiler..... , İste Yıkılan Gönüller böyle der leşmişti 1, —SON—