16 Ocak 1936 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

16 Ocak 1936 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 2056—371 görürüm ve bu balısa girmeği istemem. Yalnız ortaya çıkan yeniliklerden okuyucuların çok hoşlanmadıklarını siz neye istinaden ileri sürü: yorsunuz. Pek anlayamadım üstad! Alışılmamış bir yenileğin her şeyde birdenbire bize çarptı- ğını zaten daima görmüyor muyuz? Bu, demek değildir ki o alışmadığımız şey haksızdır, yanlıştır, güzel değildir ve umumi- leşemiyecektir. Bir kere size şu son zamanlardaki yazılar- da «Gramer ve sentaks»> bakımından yeti bir yazış şekli ortaya çıktığını, hatta bunu sizinde yazılarınızda yaptığınızı, son zamatilarda «Av. rupa nerede?» başlıklı yazınızda tekrarladığınızı o meçhul mektup sahibine istinaden söylüyor- sunuz. Fakat nedense, güzellik işini düşününce «bu işin neticesi pek gelmiyecek gibi görünü- yor» diye muhafazakârlığa sapiyorsunuz. İşte bu olamaz üştadi Hele makalenizi okurken okuyan önceden sizi hep bu yeni şekil ve cereyanın taraftarı saniyor, o kadar ki şu son satırlarınız yeni cereyana ne kadar inanarak, içten, katiyetle kesip atarak hak veriyor: «Son zamanlarda bazı muharrirler konuşma diline yaklaşmağı isteyerek yalnız muhavere- lerde değil, başka cephelerde de fail ve mef'ul- lerin yerini değiştirmeğe başladılar.» #.s. Dikkat edecek olursak konuşma dili- mizde hep böyle yaptığımızı görürüz. Hele bi- risinin anlattığı sözleri karşımizdakine tekrar ederken...» «Bu o kadar umumi bir şekildir ki bir mu- harririn kapıldığı bir garabet, keyfi bir tarz sayılmasına imkân yoktur. Binaensleyh grame- rin çok katı ve cansız tarzını bırakarak biraz daha canlı ve oynak bir ifade şekli diye bu konuşma dili kabul olunabilir.» Çünkü daha yukarıda sebep olarak şunu ileri sürüyordunz: «Bugünkü cereyanın kaynağı doğruya hayatta, yani yaşayan dildedir.» Böyle derken güzellik meselesine gelince birden bir Volt.fas yapıyorsunuz. Ve bu soldan geri hareketile önceki ifadenize zt olarak di- yorsunuz ki: “Bu şekil alışmamış olanlara iyi çarpmıyor. Ondan umumileşemedi. Halbuki çok eskiden başlamıştı, eski bir emeldi. Şu halde neticesi gelmiyecek bir iş gibi görünüyor.» Bu bir tezad değil midir üstad! doğrudan ve konuşulan UYANIŞ Son aylar içinde ortaya çıkan şekil eğer neticesi gelmiyecek bir iş idiyse bu cereyanın o kadar eskiden başlamış olmasının ve hatta sizin yazılarınızda yer bulmasının sebebi de nedir? Ve son zımanlarda sizden başka muhar- rirler tarafından da ortaya çıkarılması da ni- çindir? Bu tarz konuşma dilinde yaşıyarsa nasıl olur da yazı dili haline gelmez? Böyle konuş- malar halk ve okur yazarlar arasında umumi bir şekilse zaten kâfi derecede yayılmış ve umümüileşmiş sayılmaz mı? Her hangi bir muharririn kapıldığı bir ga- rabet, keyfi bir tarz sayılmasına imkân yoksa neden neticesi gelmiyecek bir iş olsun? Eldeki klasikleşmiş olan sgramerin çok ka- İh ve cansız tarzım kırarak biraz daha canlı ve oynak bir ifade şekli diye bu konuşma dili kabul olunabilir.» ise bu, demek değil midir ki zaten konuşulan dilde gereği gibi yaşamak» ta olan bu tarz ulusun ve dilimizin estetiğ- inde de vardır. «Güzellik bilgisi: kaidelerine de uygundur. Yani taşralı mektup sahibinin sorup öğrenmek istediği gözellik bakımından da kıymeti yüksektir. «Biraz daha canlı ve oynak bir ifade şekli olması», lisana biraz daha yu- muşaklık, biraz daha can ve tabitlik verebilme- si» ve halk dilinde yaşaması da bunun bir de- lilidir. Şu halde, alışmamış olmak keyfiyeti eski Osmanlı edebiyatı üslübcularının yazış tar- zına göredir. Yoksa hayata pöre değildir. Bun- dan bu netice çıkmazmı? Meselenin umumi surette matbuatta müna- kaşasını kabul eden ve bunda meslekt ve milli bir fayda gören üstadın şu Sorgulara da cevap vermebini diler, yüksek saygılarımı bir daha sunarim. Yahya Salm Ozanoğlu “ULUS,, Gazetesi 17 Yaşında «Ulu» gazetesi, 17 nci yıldönümüne varmıştır. İlk sayısından beri memlekete faydalı neşriyatı ile taninan « Hâkimiyeti Milliye », dil inkılâbından sonra adını «Ulus» a çevirmiştir. İZnci yıldönümü dolaywnile, tebrik ve muvaffakiyetinin devamını temenni ederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: