ağ EPA No. 2055—370 nını emeceğim, çünkü nefret edi- yoram, çünkü o varımı yoğumu, her şeyimi elimden aldı, çünkü o- nun yanında iken çocuğumun öl- düğünü azzuluyorum. Birkaç dakika için yerinden kalkmadı, sonra mutfağa gitti, an- nesine : — Birazdan gelirim — diyerek dışarı çıktı. Höcresine girdiği vakit bir rü- yadan uyanmış gibiydi. Fakat ha- yatını, vaziyetini ve ödevini tak- tirde gecikmedi. Yere dizçökerek dua etmeğe, hezeyanından dolayı “Tanrıdan af dilemeğe başladı. — Affet beni, Tanrım, ebedi hayatta affa lâyık değilim. Ben rahat huzur nedir bilmiyeceğim, ben azab çekmeğe çarpılmışım, an- cak işlediğim cürümün yanında herhangi ceza hafif kalır. Evet, evet, hakkettiğim gibi cezalandır beni, yalnız ödevlerimi yerine ge- tirmek için güc, kuvvet ver bana,kal bimde bulunan dünya hırslarını 86 #üp at, kendi hesabıma ben nefsimi yenmek için elimde olanı yapaca- ğım : çocuk yaşasın yaşamasın müm- kün olduğu kadar onu ender gör- meğe çalışacağım. Çocuk benim mi ki! Değil. Bu dünyada benim hiçbir geyim bulunmamak gerek; ne çocuklarım, ne akrabalarım, ne malım, ne de sevgim. Yalnız başı- ma olmalıyım. Ey büyük ve mer- hametli Tanrı, karşında yalnız ol- malıyım. Bir saat gonra onu evden ça- gırttılar. Genc rahib beyaz yüzü, karmakarışık kalbiyle eve koştu. Gece almuştu.; buğuln, sessiz bir sonbahar gecesiydi: renksiz bir ha- leyle çevrilen ay ivce buhar taba- kaları içinde yavaş yavaş yüzüyor- du. Ortalıkta derin bir sessizlik, esrarlı ve mağmum bir durgunink vardı. Elias çocuğun öldüğünü hisse- diyordu. Mutfağa girdiği vakit, ba- şı elleri içinde Maddalenanın ke- sik kesik ağladığını gölü, Hürri- yeti; vatanı, mabudu, ailesi elinden alınan bir esiri andırıyordu. Elias Genc kadının sonsuz e Mo ve in düşünd — Şu a be iki de Mean ölümünü rm tarafından kabaha- tini cezalandırmak için gönderilen bir ceza sanıyor. Bilmiyor ki bu bu azabtan o pâk bir halde çıka” UYANIŞ Piâjda Gördüğüm Kadın Kolunun gölgesi vurmuş yüzüne, Gözü bir sonsuz ufuktur mai. Helecanlarla kabarmış göğsü, Bu kadın bir peridir hercai. — Eli bir pembe ışıktır gülden, Bir karanfil gibi hassas ağzı. Saçının üstüne düşmüş tülden Bir bahar âleminin rüyası.. Yahya Salm Ozanoğlu cak, doğru yolu bulacaktır. Tanrı zollari birçoktur, sayısızdır! — Bu şeyler düşünürken yarı karanlık mutfakta etrafına bakınıyor, orada bulunan birkaç kişinin içinde Far- reyi görmiyerek onun hâlâ orada, küçük ölünün yanıbaşında olduğu» nu &cı ile düşünüyordu. Ölünün odasıns girdi. Farre o- rada değildi. Annedda ağlamadan, gürültü çıkarmadan, solgun olma- sın& rağmen şakin yüzü ile Küçük ölüyü yıkıyarak giydiriyordu. Blias annesine bazı yardımda bulundu: tabuttan çocuğun çorablariyle pa- tiklerini aldı, hastalıktan incelmiş ayaklarının, çorab ve papuçları giy- dirirken henüz yumuşak ve sıcak olduğunu hissetti. Küçük ölü giydirilip yastıkla- rın üzerine yatırılarak Annedda oradan çekilinciye kadar Elias sü- künetini muhafaza edebildi, fakat yalnız kalınca bütün vücudünü bir titreme kapladı, yüzünün ellerinin buz kesildiğini hissetti, yere dizçök- tü, yüzünü yatak örtüşüyle gizledi, | Sonunda çocuğu İle yalnızdı, hiçbir kimse onu elinden alamaz, aralarına giremezdi. Sonsuz ızdırab üzerine, — o esrarlı sonbahar ge- cesinin buğusu gibi — ince bir hu- zur ve neşe perdesinin İndiğini hiş- sediyordu, çünkü acı çekmekten pâE bir hale gelen Tuhu sonunda büyük ve merhametli Tanrının ö- nünde yalnız ve ber türlü bırstan sıyrılmış bulunuyordu, BİTTİ (107 inci sahifeden devam) Odayaya evvelâ, boyun a kısına sarılmış ve arkasından on iki tane kadar adamin ta- kibettiği Lüben girdi. Gözleri- ni Madam dö Lüzi ile bana doğru çevirerek: — Hay Allah, diye bağır- dı. Aşıkların yuvalarını bozu- yoruz yahu... Mamafi bizi ma- zur gör, güzelim, Sonra arkasındakilere doğru dönerek; — Şöyle bir kenara çeki- lin bakalım, dedi. aidei umumiye hilâfına olan bu tesadüf onun pek ho- şuna gitmişti, Yatağın kenarı- na oturdu ve güzel Madamın narin çenesinden tutarak ; — Bu güzel ağız, gece gün- düz bir takım manasız duaları homurdanmak için yapılmamış- tır, değil mi? Çok yazık olur... Fakat her şeyden evvel vazife... Biz alçak Planşon-'yi arıyorus. Burada olduğuna Okat'iyetle eminim. Bana kendisi pek lâ- zım, Zira kafasını şöyle güzel- ce traş ettireceğim. Bilmezsiniz, bu benim için ne büyük bir saadet olacaktır, — © halde arayınız. Bütün mobilyanın altlarına, aynalı dolapların içlerine bak- tılar; yatağın altına girdiler ve yorganların içine sonda saldılar. Lüben kulağını kaşıyarak, yan gözle kana bakıyordu. Madam dö Lüzi, vukuu melhuz bir sorgudan korkarak, bana : — Dostum, dedi. Siz evi benden dahâ iyi biliyorsunuz. Anahtarları elin ve ös Lüben'i dolaştırın. Biliyorum ki, efendilere memnuniyetle rehberlik edeceksiniz. Onları mahzene indirdim. Fıçıları devirdiler ve oldukça da külliyetli miktarda şişelerin yin w