No. 2054—369 ye gittiklerini kimse bilmiyor- muş. Aman ne isabet oldu! her halde sen ottun adresini bilir- sin. Yarın akşam sana uğra- yacağım, beraber evine gi e- riz zavallının. Beni muhakkak bekle emi?, Sevgi ve selâmlar. Hidayet» *. * Akşam üstü, Bay Hidayet ve reji direktörü, Beylerbeyi sırtlarına sokulmuş iki odalı bir evceğizin kapısını çaldılar, çaldılır.. Ses alamayınca ara- lık kapıyı biraz iterek içeri girdiler. Bay Hidayet, sevgili talebesini acı acı bağırarak aradı : — Gülseren!.. Gülseren!... Ses veen yoktu. Yukarı çıktılar. Bir odadan boğuk bir hıçkırık sesi geliyordu. Haki- katlı öğretmen tekrar seslendi: — Gülseren! kızım, Gül- serenim|!.: Kesik hıçkırıklardan başka bir cevap alamıyordu. Fazla dayanamadı, odaya atıldı: Yerdeki yatak içinde don- muş gibi apak bir baş yatı- yordu. Yanında da yalnız a. garmış saçları görünen ve hiç- kırık sesleri işitilen bir kadın ağlıyordu.., — 89 uncu sahifenin devamı — çen sene oynanan Başkırt eser- lerinden başka yüzde 35 nispe- tinde yabancı milletler klâsik- leri de sahneye konulmuştur. Kendisi, buradaki intibalarını şöyle hulâsa etmiştir: —Türkiye toprağına ayak bas- tığım günden itibaren çok ya” kın ve samimi bir istikbal gör- düm. İki millet arasındaki dost- luğun daha ziyade gelişip kuv- vet bulacağından eminim. Türk milletine Başkırt milleti namına çok samimi selâmlarımı gaze- teleriniz vasıtasiyle sunarım. UYANIŞ Bay Hidayet, yerde yatan çok sevdiği talebesini, Gülssre- ni tanımıştı: — Gülseren kızım, hocan geldi, seni öpeyimi. Ded Annesi, Silağeğ kağın, bu sese yüzünü çevirmeden cevap bak, aç ka de ördi >. — Öldü!. sabah ezanında gözlerini yumdu.. Sınıfta, ders verirken vae- kur ve dinç hareketlerile bir kumandan hissini veren Bay Hidayet şimdi hıçkıra hıçkıra, bir çocuk gibi ağlıyor, Gülse- renin soğuk alnından öpüyordu.. rü Bu ölümden iki gün sonra Bây Hidayet Gülserenin anne- sine «Başın sağ olsun» a gel- di ve giderken de evde, kızı- nın mağazada bulunanlardan başka yazıları olup olmadığını sordu. Kadıncağız bilmiyordu. Beraber kitap dolabını aradılar, taradılar.. Nihayet Gülserenin el yazısile yazılmış bir defter buldular. Bu, onun denize at- tığı yazılarının müsvette defte- ri. Bay Hidayet bunu aldı.. ayrılırken bahtsız anaya bir zarf uzattı: — Bir kaç gün sonra sizi gene ziyaret edeceğim.. Diye- İstanbulda bulunduğu sırada şehir Tiyatrosuna giderek «Saz, Caz» operetini seyreden Apzal 'Tahirof, pek beğendiği Türk sahne artistleri ve temaşa mü- ellifleri ile tanışmanın kendisi için sevinçli bir hadise mahi- yetinde olduğundan bahsederek, takdirini tekrar etmiştir. Üni- versiteyi gezmiş, rektör Cemil Bilsel tarafından bütün üniver- s te enstitüleri dolaştırılmış, ken- disine izahat verilmiştir. Hu- kuk iakültesinin derslerinde ha- zır bulunan Başkırdistan Cu- mur başkanı, talebenin çalış- rek uzaklaştı. Kadıncağız zarfı açtı. İçin- de bir 25 liralık ve birde ya- zılt kâğıt vardı. Okudu: <* ... Bu para benim değil, Gülserenindir. Şimdilik bunu kabul edinim Asıl büyük kis mını ikinci ziyaretimde suna- cağım Hidayeti. ki Bir ay sonra sevgili ve se- vimli öğretmen, tekrar Beyler: beyine, talebesinin annesinin evine geldi. Kimsesiz anneye kalın ve güzel kaplı bir kitap uzattı : — İşte, eseri... Portmenini açtı. Bir deste panknot çıkararak uzattı: — Bu da kitabın getirdiği kazançtır. İlk basiş tamamile satıldı. Bu pırti 700 lira bi. raktı, Kızınız öldü. Fakat ©, edebiyat tarihinde yaşıyacaktır. O gündenberi ak saçlı, ak dilekii, ak gönüllü yalnız ana, boş vakit buldukça yavrusunun bütün yazılarının toplu bulun: duğu “Sesim çıkmıyor!» adis kitabını okuyor, tekrar tekrar okuyordu... dedi, kızınızın SON masını yakından tetkik etmiş, ders sonunda telebe tarafından şiddetle alkışlanmıştır. Burada &amilerimizi, müze- lerimizi, kapalı çarşıyı, kütüp- haneleri, kitapçı dükkânlarımı dolaşan Apzal Tahirof, Ankara- da da muhtelif sahalarda tet- kikler ve temuslar yapıştır. Şimdi bulunduğu ( Parinte de kültür sahasını gözden geçir. mekte ve tanıdığı bazı muhar- rirlerle görüşmektedir. Sonra Avtupanın daha bazı şehirleri. ne uğrıyacak V nl yeliy- le Rusyaya dönec si