27 Ekim 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

27 Ekim 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| O esnmilkişiizidei 342 SERVETİFÜNUN Kitaplar arasında No.1889—204 Edebiyat ve Sanat Bahisleri Nahit Sırrı bey, evvelce neşredilmiş dört yazısını (Seyahat edebiyatı hakkında düşünceler, Edebiyatta başka, sanatlar, Temsil sanatında heyecanların hudu- du, Tenkit ve münekkide dair ) Edebiyat ve Sanat Bahisleri işimli 62 şahifelik bir kitap içinde Anka ra'da, neşretti. Kitabından bir tanede bana göndermek lütfünde bulunan Nahit Sırı bey dostumuz, her nedense bizzat kendisi bildirmeyip başka bir vasıta ile de kitabı hakkında bir yazı yazmamı istemiş. Zaten ben yazılarımın buğudu dahilinde bütün memleket neşriyatından okuyucularımı - günü gününe degilse bile- haberdar etmeğe çalışıyordum. Şimdi de Nahit Sırrı bey dostumuzun arzusunu yerine geti- riyorum. a Kitabın birinci yazısı Seyahat edebiyatı hakkında düşüncelerdir, Filhakika edebiyatın bu kısmı son senelerde - 1918 den sonra » bütün dünyada ileri bir vaziyet almış bulunuyor. Nil sahillerinden Ümit burnuna, Kanada'dan Hora burnuna, Sibirya'da Komorim burnuna, Fi- yorlardan Akdeniz kıyılarına, ve Siâney'den Ogüs- ta'ya, garp İngilter'sinden japonya sularıua kadar ber yer bu yeni edebiyatın sahası dahilindedir. Elinde bavulu tiren kompartımanlarından istasyon otellerine, rıhtım gazinolarından vapur kamaralarına taşınmak istemeyen veya taşınamayanı Babrı muhit sularından Himalaya zirvelerine, sıcak memle- ketlerin keskin kokulu çiçeklari arasından ılık mem- leketlerin limon ve portakal bahçeleri arasına getir- mek bu sanatın vazifesi oluyor.. Oturduğumuz yer- den uzak iklimlerin renk ve rayihalarını görüp kok- lamak her halde fena bir şey de değildir... Seyahat edebiyatı bugünkü şeklini umumi harp- ten sonra, «1914 ün müthiş hatırasını unutturmak için uzak veya yabancı veya Amerika gibi tahassürü duyulan memleket ve kıtalar içinde yeni mevzular. J1) araştıtılmasından aldı. Nahit Sırrı bey yazısında Roland Dorgeles in baş (il Bakınız : Harp ve seyahat edebiyatı, Sehap Nafiz. Ser. yetifdnun. Sayı 801 Nahit Sırrı bey. Ankara köy Hocası matbaası 1932. sahıfa 235 muharririmiz Ahmet İhsan bey tarafından tercüme edilen Parfirini mevzuu erd Ve Roland Dor- geles in şu iddiasını alıyo « Roland Dorgeles yer ediyor ki, tarih hatıraları ile beşı yüklü olarak ziyaret ettiği bir memlekette insan kendi gözlerile yeni hiç bir şey göremiyor, ve ere pall ezer edeceği memleketlerin mazileri akkında muharririn fazla miktarda malümatı laa kâr değil lâkin zarar hasıl olur.» Nahit Sırrı bey Roland Dorgeles in bu iddeasını çü- rütmek için tam dört sahife kendi hatıralarını nak- lediyor. Ve ancak bu dört sahife neticesinde şu ne- ticeye varıyor : « Bir Seyahatnamenin bize bedii heyecan duyur- ması ve bu sayede sanat eserleri hududundan içeri girmesi için, muherririnin gördüğü şeylerden şiddetle mütehassiş olması lazımdır. Ve bu hususta tarib malümatı, yerini belki hiç bir şeyin tutamayacağı bir âmildir, » Nahit Sirri beyin bu fikrini tashih etmek için ben de bazı hatıralarımı nakletmek isterdim. Fakat sonra benim yazımda Nahit Sırrı beyin yazısı gibi lüzumundan fazla uzatılmış olacak. Onun için yalnız kısaca şunu göyleyebirim ki «muharririn gör- düğü şeylerden şiddetle mütehassiş olabilmesi > için tarih malümatına biç lüzum yoktur; Bilâkis Roland Dorgeleşs in dediği gibi bu malümatın zararı vardır. Nahit Sırrı beyin tarib malümatını kabul etmek için gösterdiği bütün delillere mukabil yine Nahit Sırrı beyin kaleminden çıkan Roland Dorgelen'in id- deasındaki fikirleri karşı tutuyorum. Edebiyatta başka sanatlar isimli ikinci yazısında Nahit Sırrı bey bilhassa edebiyatta resmin aleyhin- dedir. « Ressamlık etmek için Şsirlere lüzum varmı? » diyor. Bu yazı için bir şey söylemiyeceğim. Sadece Na- hit Sırrı beyin bu kitabından evvel çıkan sanatkâr- lar isimli küçük hikâye kitabından gelişi güzel bazı kısımlar alacağım : «Henüz ire 2 y e a rüzgür- ları souk ve keşkindi. ilinmez nasıl bir şey baharın ii giirg anlatıyor, (o keşfettiri- yordu. Rüzgârda mı, havada mı, ağaçların çıplak eierizida mı, toprakta mı, berhalde bir yerde

Bu sayıdan diğer sayfalar: