No.1887—202 SERVETİFÜNUN 315. ize — (Arkasından kapıyı kapıyarak girer.) Canınız sıkılmasın diye size arkadaşlık etmeğe geldim. Emel — Teşekkür ederiz efendim. Enis — (Gayrı memnun) Emel Hanimla konuşan bir adamın canı sıkılması mümkün mü Azize — (Müstehzi) Sizin sıkılmıyacağınız malum. Ya onun canı şıkılhıyorsa Enis — Zannetmem. Azize — Kendinizden pek emin görünüyorsunuz delikanlı ! Enis — Hanımefendi, niçin kehdinizi daima yaşlı göstermek istiyorsunuz $ Azize — Ne suretle Enis Yaşlı bir hanım tavrile bana daima «de- likanlı» diye hitap ediyorsunuz. Kadınlara yaşlarını gormak adet olsaydı size belki yaşınızı sorardım. Azize — (Gülerek) Sorunuz, sorunuz.. Enis — Fakat size itimadım yok, muhakkak sin- ninizi büyültürsünüz. Azize — Bunun da kolayı var. Bir kadının ha- kiki yaşını öğrenmek için bunu evvela kendisine sonra da ahbaplarına sormalı. Kadın 30 arkadaşı 40 derse ikisinin ortasını almalı. Enis — Bununla otuzbeş yaşında olduğunuzu mu söylemek istiyorsunuz * Azize — Ben kendimden bahsetmiyorum. Emel — Her halde pek genç görünüyorsunuz hanımefendi.. Azize — (Bir sigara yaktıktan şonra) Çok nazık- siniz kızım. Fakat ben aynaya bakmasını bilen bir kadınım.. (Bir müddet sonra) Evlenmese idim, söy- lediğiniz gibi henüz genç görünebilirdim. Fakat yıp- randım. İzdivaç kadar insanı yıpratan bir şey yok- tur. Düşünün: ( Parmaklarile göstererek ) Tam üç kocaya vardım.. Enis — İzdivaçlarınız sizde iyi bir hatıra bırak- mamış.. Azize — Hayır.. (Azize Hanım dalgındır. Emel bir şey yapmış olmak için masanın üstündeki mecmuaları karıştırır. Enis yanına gelir) Eniş — Bunları muntazaman alıyor musunuz? Emel -—- Evet.. Azize — (Yerinden kalkarak) Biraz radyo çalsana Emelciğim Emel — Başüstüne.. (Sağdaki odaya gider. Azize Hanım genç kızı takip eder. Kapı kapanır. Enis bir müddet arkala- rından bakar, Sonra başını sallayarak mecmuaları karıştırmağa devam eder. Uzakta radyonun Gesi. Ağır bir serenat..) Onuncu Meclis Enis—Emel Emel — (âvdet ederek) Azize Hanım Azize Ha- nım Prag istasyonu deniliyor, Ne güzel bir sere- nat., işitiyor sunuz, değil mif Enis — İşitiyorum.. Azize Hanıin hayatında baş- ka serenatlarda dinlemiş.. Emel — Evet, Enis — Bu kadının garip bir hali var. Etrafında kimseyi mesut görmek istemiyor. Bilmem bende o tesiri bıraktı, siz ne dersiniz? Emel — Evet, bu kal bütün bedbaht insanlarda, hayatta muvaffak olamıyanlarda vardır. Ben bu ks- dına biraz da acıyorum. Enis — Her halde pek sert yürekli ve merhg- metsiz bir kadın., Yalnız anlamadığım bir şey var: Bana karşı hınçı nedir? Ben ona bir fenalık yapma- yım ki. Emel — (Gülerek) Size «delikanlı» diyor, ona kı- zıyorsnnuz galiba Enis — Evet. «Delikanlı derken öyle müstehzi bir tavur takınıyor ki.. Emel — Siz, esasen biz yemekte iken kavgaya başlamışsınız. Maalesef münakaşanızı dinliyemedim. Kim bilir bir birinize neler söylediniz * Enis — Bu kadının yalnız bana karşı değil, size karşı da hıncı var. Aleyhinizde bulunmak istedi, fakat biz müsaade etmedik. O zaman söylediklerini tevil etmeğe kalktı. Emel — Buna hayret ettim. Benim aleyhimde ne söyliyebilir * Enis - Sizin için «bazı delikanlılara gidecekleri yolu şaşırtır» tarzında bir şey söyledi Emel — (Sararır hafifce kekeler) Ben kime yo- lunu şaşırtmışım ? Eğer öyle ise benimle mümküu olduğu kadar az görüşün, belki siz de yolunuzu şaşı- TIrSInIZ., Enis — Heyhat, yolumu şaşırttınız! Emel — Acaib! ei ben herkesi fena yola sevkeden bir kızım, öyle m Enis — Rica ederim. Sözlerimi niçin bu tarzda tefsir ediyorsunuz * Kusur etmek korkusile ifşa edil- miyen duygnlar, reddedilmek endişesile daima tehir edilen teşebbüsler, beğenilmemek tehlikesinin kal- bimde bıraktığı üzüntü. Bütün bunlar beni şaşırt- mağa kâfi değil mif Emel — Bu korkulara, endişelere, tehlikelere ben mi sebep oldum! Enis — Siz Emel. geç kaldınız Emel. Bana da Ve siz bütün bunları biliyor- sunuz. Bnel — Emin olunuz, bende bu kadar büyük bir kuvvet olduğunu bilmiyordum. Enis - Biliyorsunuz Emel... İstirham ederim, bir an samimi olunuz ve &öyleyiniz, sizi sevdiğimi bil miyor mugunuz? Emel — Şimdi öğrendim işte. Enis — Çok zalimsiniz.. Götüyorsunuz ya, kork- makta, tereddüt etmekte ne kadar haklı imişim!, Yarabbi, Emel, bu kadar kalpsiz olduğunazu bil- mezdim. Emel — (Dalgın) Kalpsiz, bırakdılar mı? Enis — (Büyük bir heyöan BeYİYorsunuz. Emel — (Keza) Hayır... evet... Bende kalp içinde) Birini mi — Devami var —