282 SERVETİFÜNUN No, 1885—200 ÜÇ PERDELİK . Yazan mw“ | BaşkaBir Yol | .. İkinci Perde Aynı dekor, Mevsim ilerlemiştir. kapısı kapalıdır. Akşam. İşiklar yanar.. diker. Şadan ayakta, Yazın son ayı. Balkon Salma kanapede dikiş Birinci Meclis Selma, Şadan Şadan - Küçük hanım bu sabah giderken manto- sunu almadı. Gelirken vapurda üşüyecek diye kor- kuyorum. Halbuki sabahleyin ona söyledim: « Kü- çük hanım mantonuzu alınız.» dedim, dinlemedi, Selma » ( Dikişle meşgul ) O kimseyi dinlemez kızım. Şadan - Akıl edipte kamaraya girseydi beri. Selma - ( keza ) Akıl etmez. Şadan - ( Masanın üstündeki çay fincanını ve sâ- ireyi tepsiye koyarak ) Hkmekle reçele dokunm&a- ımışsiniz henimefendı, bu günlerde hiç iştahınız yok Selma - geç kahvaltı ettigim zamanlar yemek yiye- miyorum, Akşama iştahım kapanınasın diye bir şey yemedim. Şadan - ( Duvardaki saata * bakarak ) O.. Yemek vakti geliyor. ( Tepsiyi eline alarak gitmege hazırlanır ). Belma? - Şadan , Şadan - Efendim. " Selma - Hatırında kaldımı! Emel bundan evvel ne zaman İstanbula inmişti 9 Şadan - ( Aklından bir hesap yaparak) Geçen pazartesi oldugunu iyi biliyorum. Çünki o gün magazadan memurlar gelip içeriki odaya 'radyoyu kurdular, Selma - Pazartesi.. Yani dört gün evvel.. adan - Evet efendim. (Bir müddet sonra ) ne yapsın Hanımefendi, burada yalnız içi sıkılıyor. Bskiden Neriman hanımla görüşürlerdi. Şimdi o de evlenince büsbütün yalnız kaldı. Belma - Darısı bizimkinin başına. Hayırlımle Emel de evlensede içim rahat etse. Böyle yalınız başına gezip dolaştıkca üzülüyorum, merak ediyo- rum. Şadan — Her zaman bu kador geç kalmazdı ama bir işi mi çıktı, ne oldu? Belma — Bilmem. Dişçiye gidecekti. Sonra kun- duraciya uğrayip iskarpinlerini alacaktı. Başka bir şey söylemedi. Şadan — (Tepsiyi masanın üstüne Hanımcığım acaba bir yere mi uğrayor! Selma, — Nereye mesela 9 Şadan — Bilmem. Selma — (Daima dikişle meşgul) Senin dilinin gltından gene bir bakla var ama.. bırakarak) Şadan — (Gülerek) Vallahi değil hanımcığım, Bu günlerde küçük hanım şık sık İstanbula iniyor da.. acaba birisile mi buluşuyor, demek istedim. Selma — Kiminle mesela? Şadan — Mesela. mesela.. Selma — Saitle 1 Şadan — Vallahi bilmiyorum. Selma — (İşini bırakarak) Doğru söyle, benden bir şey saklama, gene bir şey mi var Şadan — Vallahi bir şey bilmiyorum. Selma — Emel akıllı bir kızdır, böyle bir şey yapacağını zannetmiyorum ama bilinmez ki.. Genç- lik, tecrübesizlik.. İstanbula indiği günler içim hiç rahat etmiyor. Şadan — Boşboğazlık ederek bütün bunlara 86- bep olduğumu düşündükçe vicdan azabı çekiyorum. Kimsenin ahını almak iyi değildir derler. Ben o gün size Emel hanımla Sait beyin arasında geçen- leri anlatmasaydım bugün içiniz rahat edecekti, Selma — Sen vazifeni yaptın. Şadan — Vazifemi yaptım sma hanımcığım bakınız işte neticede beyefendi Sait beyi evden kovdu. Aman o gün ne kadar bağırıyordu. Beyefen- diyi hiç o halde görmemiştim. Selma — Bl alemin kızını baştan gülüknük ko- laymı ya 1. Kızı sahiden sevse bari. O da yok. Yalnız onun tecrübedizliğinden istifade ederek para- sım çekmeğe çalışıyordu. Kızın küpeleri, sonra da broşu gitti, «Kızım küpelerin neredef» diye sordu- gum zaman: «Bilmem, kaybolmuş. dedi. Mümkün mü? Ben daha o zaman şüphelenmiştim amâ doğrusu bu derecesidi tahmin etmiyordum. Şadan — Allah selamet versin pek müsrif bir delikanlı. Benden de dört lira borç almıştı, hala verecek.. Selma — Niye verdin? Onun bhelini bilmiyor musun? Şadan — Ne bileyim ben hanımefendi, acıdım. Helal olsun nd yapalım. (Bir müddet sonra) Kim bilir şimdi ne yapıyor Selma — (İçini çekerek) Ben de onu düşünüye- rum. Elimde ne var? O gün ona nesihat ediyordum. Beni kızdırdı. Hiddetle bağırmışım. O kadar haykır- mışım ki bey sesimi işitti geldi. Artık nasıl saklıya- bilirdim ? (Saitle muhaveresini hatırlıyarak hiddetle- nir) Zavallı kızcağıza da iftira etti. Yalan söylediğini nereden bileyim? Şadan — Ne dedi efendim! Selma - Dedi ki.. ne ise geçmiş.. kapatalım. Şadan — Çok aksi oldu. Zavallı işten de çık- mıştı. (Sokak kapısının zili) Belma — Git bak, Bmel geldi galiba. Bu bahsi