128 > SERVETİFÜNUN Onun ağzından: Es rüzgâr...... — Es rüzgâr..... Bütün kudretinle benliğimi savur... İbtirastan kızıllaşan, yanan kalbimi soğut.... İçimdeki şüphe ve nefret hislerini dağıt... Bin bir ümitle kurduğum aşk mabedini bir anda yok et..... Artık bir yalan olan mazinin hayallerini içinde sakladığım kafamı, yıkılan aşk mabedimin dnvarla- rında parçala..... — Es rüzgâr..... Bitmeyen şehvetimle, sonsuz ibtiraslarımla, titre- yen insanları bağladığım saçlarımı yol...... htirasa, aşka susamışlara, en derin aşkı, en zevkli şehvet dakikalarını vadeden gözlerimi kör et...... Bir kıvrılışile bin yalan savuran, bir temasile bin ihtirası ateşliyen dudaklarımı kavur... — Es rüzgâr..... Bir hareketile en çılgın arzuları uyandıran ellerimi kopar..... Manasını bilmediğim bangi küstah gururla yük- gelen başıma bakmıyan gözlerin hedefi olan ayâkla- rım: kır... Bütün kudretinle gürle, es ve harabet........ — Es rüggâr...... Yalnız, kalbimdeki, eski bir sevginin mezarı olan o, siyah noktaya dokunma........ 9-X11-1931 Kadıköy İsmail Raif Nesir: Dinlenirken Haraket, iş ve düşünce vücudumu ve beynimi yordu. Şimdi ben havası boşaltılmış bir balon gibi- yim. İçimde derin bir boşluk, üzerimde ağır bir taz- yik var. Göğsüm içeri çöküyor gibi.. Gözlerim kapa- nıyor gibi. Ve ben bir kanapeye gömülüyorunr Da- marlarımda parça parça donan, kurşun gibi ağırla- şan kanım çözülüyor, eriyor, yayılıyor. İçimde üze- rine su dökülerek söndürülen ateşten çıkan duman gibi bir buğu dolaşıyor. Kalbim elle dokunulan bir rakkas gibi hızlı hızlı çarptıktan sonra yine eski in- tizamını a&lıyor, yavaş yavaş, ağır ağır atıyor. Vücudum zebrini akıtmak istiyen bir akrep gibi gükütu kucaklıyor. Yorgun kollarımla sarıldığım gü- küt genişliyor, bir kâbus gibi, bir sabun köpüğü gibi büyüyor. Ve ben de genişliyorum. Kulaklarımda boş beynime dolan havanın çıkar dığı fısıltıyı duyuyorum. Bir şelâleden düşerek boş bir mağarayı işgal eden su gibi süküt içime doluyor. Ruhum genişleyor, beynim serinliyor. Sessizlik içinde uzanıyorum. Şimdi süküt beni gn ran bir umman, ve ben bu ummana düşmüş bir buz No.1875—190 Ferit Ali'ye Sevgilim, aydınlıkla yıkanıyor loş odan. Silip kanatlarıyle gözlerden son gölgeyi Beyaz kuş kovalıyor vadilerde geceyi. Ve yüzün gibi güzel şsakında her yaprağan ! Işıktan parmaklarla şimdi yeşil dallardan Gün seni görmek için vuracak pencereyi, Sen madem istiyorsun daima en inceyi: Altın saçlı sabahlar seninçin gelir. Uyan! Ormanda av borusu ötüyor.. Yıgın yıgın Toplandı vadidelerin kucağında karanlık, Ruyalar kapımızdan uzaklaşıyor... - Yazık Bari İlütlerini dinle gelen sabahın; Sıyır bir gömlek gibi üzerinden uyku'nu Seyret, mavi dağlarda gündüzün doğuşunu Ahmet Muhip a aa a İstidatlar Senin Yanında Ruhum kirpiklerinin üzerine düşerken Gözlerinle kalbime bir şeyler anlat da sen Saadetin ne demek olduğunu göreyim. Sevincime ipekten kanat dokusun &esin; Heyecanım gaçının tellerinde titresin Ne me#ut olduğuna haykıran da yüreğim. Senin yanında senden başka bir şey duyulmaz, Btrafıma kokundan dalgalar serp de biraz, Küfran eden şu kalbim aramasın cenneti, Ve sonra bir halıya diz çökerek ikimiz Müteaccip gözlerle gel okuyalım sessiz, Bir guzete sayfası gibi bu saadeti. Vahdet Gültekin a ma Lİ ün mp, amam, Yom, Yam e a mm, m, parçası gibiyim Her an vücudümden bir zerre veri- yor, gittikçe hafifliyor, gittikçe eriyorum. İliklerim eriyor, kemiklerim eriyor, kalbim oeri- yor... Ve şimdi bende sükütten başka bir şey deği- lim. Vahdet Gültekin AHMET İHSAN Matbaası Limited ann