No.1876--190 SERVETİFÜNUN 127 ve terbiyeli bir kızdı, bana böyle muamele etmemesi icap ederdi. Oh, şu dünya ne tuhaftır, başka zaman olsa üzülmem bile, hem de böyle hiç güzel olmıyan bir kız için... Fakat şimdi öyle değil, çok müteessirim, öyle malhzunum ki. Ne için bana böyle yaptı, onu bu kadar kuvvetli sevmemin mükâfatı mı bu? IV Artık bir daha ne daireye gitmiye ne de onu yollarda beklemiye cesaret ve kuvvetim kalmamıştı. Bu defa bana yapacağı en hafif fena muamele bile çok canımı sıkacak, beni çileden çıkaracaktı. Düsündüğüm izzetinefsimden ziyade aşkım idi. Onun istiskaline maruz kalmakla haysiyetimden korkusundan ziyade bana hiç alâka göstermiyişi beni mahvedecekti. Vakıa şimdi de hiç ümit yoktu. Lakin hiç olmazsa biraz zaman geçmek ve ona kendimi biaz unuttur- makla yeni ve başka cepheden bir şahsiyet olarak karşısına çıkar, belki kendimi sevdiririm diye düşü- nüyordum. Xine böyle aradan günler geçti, bir gün yolda Nigârla kocasına rasgeldim. Yahu nerelerdesin diye sitem ettiler. — Riç, dedim biraz hasta idim de, İkisi birden anlatmıya başladılar. O akşamki zahmetim ve yorgunluğum için bana binlerce teşek- kür ediyorlar. — Oh, sen olmasaydın, dünyada düğünümüz bukadar güzel olmazdı, diyorlardı. O geceden sonra her hafta perşembe akşamları onlarda toplantı yapılıyormuş. İlle «Bu akşam sen de gel» diye ısrar ettiler, «Olur gelirim» diye başımdan savdım. O akşam yine aksiliğim üstümde idi. Çatacak adam arıyor, her işe bir bahane bularak kızıyordum. Etrafımdakilerin de şu bir ay zarfında benden ne kadar bizar olduklarını da farketmiyor değildim. Fakat elimde değildi, içim muztaripken zorla gülmek neşeli olmak yapamıyacağım işlerden birisi idi. Tam yemek yerken aklıma geldi. Nigârlarıu top- lantısına belki o da davetlidir. O zaman birden neşelendim, kalktım, koşa koşa odama gittim, bin İtina ile tuvaletimi yaptım ve soluğu sokakta aldım. Gelişimde ne isabet etmişim. O akşam Siret te orada idi ve her toplantıda bulunuyormuş. Bu akşam. benim de orada olmam meclise ayrı bir neşe verdi. Sık sik benden bahsediliyor ve küçük bir muhit olduğu için herkes dinliyordu, bir aralık Nigâr: — Fikret bey, dedi. Geçen hafta yine sizin lâfı- nız geçti, herkes dansınızı metbetti, yalnız bir kişi aleyhinizde bulundu, kim olduğunu öğrenmek ister misiniz? O anda bütün başlar Sirete çevrildi, mütebessim, müstehzi bakışların arasına, benim aşk ve hicran dolu nazarlarım da karıştı. Siret o anda kıpkırmızı olmuştu. — Siret hanımın bana karşı beslediği teveccühten tevkalâde memnun ve bahtiyarım, dedim. Fakat ben de bu lâfı söylediğimden hiç memnun kalmadım. Salonda garip bir hava esmeğe başlamıştı. Onun benim dansımı, dolayısile beni beğenmemesi ve benim bu cevabım herkeste aynı tesiri yaptı. İkimizin arasında gizli ve anlaşılmaz bir münasebet olduğunu meydana koydu. Mamafi o anda vaziyeti ben de düşünmiye başladım. Siret niye beni beğen- miyordu, bu defa bütün şüphelerim tahakkuk etmişti, bu hareket muhakkak bir alâkeya delâlet ederdi, fakat nasıl bir alâka? Güzel bir fokstrot koyan Nigür etrafı saran sükü- tu bozdu ve beni bu sıkıntıdan kurtardı, lâkin aynı zamanda beni elimden tuttu, hemen hemen zorla kaldırdı, Siretin önüne götürerek; — Haydi bakalım, dedi. Dansını beğenmediğin bu beyle oyna da görelim. Henüz dansa kimse kalkmamıştı, herkes bize bakıyordu, müşkül bir vaziyetin hasıl olduğunu his- setmiye başlamıştım. Şimdi Siret bu dansı reddederse ne yapacağım diye düşünüyordum. Netekim .Siyret mırıldanmaya başladı.. Fakat gâ- liba vaz'iyetten oda şaşırmıştı. Nasıl bir mâzeret söyleyeceğini, dansa kalkmamak için ne yapmak lüzum geldiğini kestiremeyor, kekeleyordu. Nigar bu defa onu da zorla ayağa kaldırdı. Danş- etmez&en vallahi darılırım Siyret değdi. Şimdi onu kollarımda sıkıyor ve dönüyordum. İçimde hoş bir sevinç vardı. Bütün bu işlere iyi bir mana veremeyor, fekat ne de olsa lehime te'vil etmekten kendimi alamayordum. Bir aydanberi ha- yatıma, fırtına gibi karışan bana hiç bilmediğim bir takım ıstırap hisleri tattıran vücut şimdi kollarının arasında idi. Ona bu eziyetin hesabın! sormak zama- ni gelmişti: — Siret hanım dedim. Bana ne kadar fena mua- mele ediyordunuz, halbuki ben.... Müthiş bir nazar, içini okuyamadığım bir bakış gözlerime dikildi. Bir çift slyah gözlerin derinliğinde kendimi kaybettim. — Halbuki, 8iz? — Ben diye mırıldandım, ben sizi ne kadar çok seviyorum. Vv Sireti ertesi akşam vazifesinden çıkarken bekle- dim. Beni görünce hiç hayret etmedi. Mamafi mem- nun olduğu yüzünden belli idi. Ellerinden tuttum. — Siret dedim, bana başbaşa kalabileceğimiz bir zaman tayin et, fakat sana çok rica ederim, pek yakın olsun. Yavaşçacık kolumu sıktı: — Beni bukadar mı çok seviyorsun! diye sordu. Başımı eğdim, gözlerimde biriken iki damla yaşı görmemesini istedim. Beraber yürümiye başladık. Bana ogün çok yorulduğunu, hayatının en müşkül en yorucu bir devrini yaşadığından dolayı çok mü- teessir bulunduğunu anlatıyordu, birden Siret diye elierini tuttum. »— Devami var —