118 SERVETİFÜNUN No.1875—190 Neler dediler ? Vâlâ Nurettin B. Diyorki: «İstanbul şehri Paris şehrine nazaran nekadar şarklı,iptidai ve Kurunuvustai ise, türkçede, fransızcaya nisbetle o derece şarklı, iptidai ve kurunuvustai dir. » Edebiyatımızın mıntaka nüfuzu Erenköy'ünü aşmamıştır. Vakit tam öğle idi. Vâlâ Nurettin beyi masası başında buldum. Mavi çizgili ceketini sandalyesinin arkasına geçirmiş hikâ- yesini yazıyordu. Maksadımı söyledim. — Öyle mi efendim. Şöyle buyurun. Masaların arkasından geçerek Vâlâ Nurettin beyin yanında bir iskemleye oturdum. Biraz uzunca bir oda. Duvar- lar koyu kırmızı bir kâatla kaplı, Ta dipte penbe camlı, pencereye benzer büyük bir yer var, Bu penbe camın bazı yerlerine kü- çük küçük mavi camlar konul- muş. Hani kiliselerin renkli çam- lardan pencereleri vardır. Güneş ziyası oradan renk, renk gelir. İşte onlar gibi bir şey. Duvarlarda tanıdığım, tanı- madığım bir çok artistin resmi. Hilâliahmer'in bir takvimi. Ta- vana yakın bir yerde gazete ile takanmış bir soba borusu dirseği. Ve kapının yanıbaşında dört gözlü bir mektupluk.. Çok büyük olmiyan bu odaya tam altı tane masa sıkıştırılmış. Bir taraftada büyük bir dolap, kadife kanape ve koltuklar var. Balkon kapısı ve pencereler ardına kadar açılmış. Hava çok sıcak. Masaların üstü küme küme ecnebi güzetelerile dolu, Ta dipte renkli camın önünde bir çocuk ayni hareketlerle mütemadi surette mektuplar açıyor. İskemlesine oturduğum masa her halde Cemal Nadir beyin olacak. Geniş, mektep sıraları gibi ka- paklı bir masa. Kenarda Ames bey'in bir klişesi Ortasından kırılmış bir palet. Ve simsiyah olmuş bir cetvel.. Pencerenin keni Vâlâ Nurettin B, rında küçük bir çivide asılı bir gönye.. Onun yanında zannedersem güzel sırt müsabakasında birinci gelmiş bir kadın resmi. Ve karşıki matbaanın damına konmuş bir kaç güvercin. İşte bu dekor içinde Vâlâ Nurettin beyin suallerime verdiği cevaplar: — San'at hayalınızda ne yap- mak istiyordunuz ve istiyorsunuz? — Gençlik saikasile vaktile şiir ve edebi şekillerde nesir yaz» miya kalkışmıştım. Hece şairle- rinin vetemiz lisan nasirlerinin mektebine galiba dahildim. Fakat şimdi edebi id'alarımdan vazgeç- miş bulunuyorum. Sadece gaze- tecilik yapıyorum. Ve edebiyat çeşnili eklektik zevkli yazılar ya- zıyorum. Gazetenin ogünkü nüs- hasında hangi telden çalmak !â- zımsa, çalmağa uğraşıyorum. Ba- kın ne derekelere düştüm !! — Bizdeki edebi mektepler hakkındaki fikriniz? — Bizdeki edebi mekteplerin hepsi zaif ve mukallit bir mahiyet arzetmiştir. Divan edebiyatı arap ve acem tesirindeydi. Edebiyatı Cedide frenk kopya- sıydı. Şimdi de hemen hiç bir muharrir tanımıyorumki. kendi gözlerile hayata bakarak, r6aliiö'yi ( — şeniyeti) olduğu gibi sahifelere aksettirsin. Şu veya bu muharririn gözlerini sanki çeşimhane- lerimize koyuyoruz. Htrafımıza başkasının gözlerile bakıyoruz. Ayşe hanımı, Mel. Margrit gibi, Mehmet beyi M. Pol gibi görüyoruz. Şişli, Ohanps-Biyade kırması, Beyazıt ta Çuarties Latin kırması bir semt; İzmir Marsilya... Edebiyatımız ya taaskeli, yahut ta maskesiz olarak adaptasyondur. Acı şeyler, Haluk, fakat gerçek.. — Nesir mi, şiir mi? Siz hangisini tercih ediyor- sunuz, bundan sonra edebiyatta hangisi hâkim olacak?