358 SERVETİFÜNUN Her fırsatta ileri sürülen ve münakaşa edilen bir mesele vardır: Gençlik nasıl yetiştirilmelidir ğgençlik üzerine düşen vazifeyi tamamile yapıyor muf Genç- lik nedir? ve nasıl olmalıdır? Bu sünller şüphesiz memleketin en mühim, en hayati meselesini teşkil eder ve yarını yaratacak, bugünü tamir edecek kuvvetlerin ortaya çıkmasını hazırlıyacak olan çok müsmir mevzulardır. Fakat gençliğe tasllük aden bütün faaliyetlerin iki büyük noksan cephesi vardır. Evvelâ gençliğin bugünkü mahiyetini ve yarın için arzu edilen safhasını gör- mek ve göstermek istiyen münekkitler filen gençliğin teşkil ettiği kütleye karşı kayıtsız yaşıyan ve bir kelime ie memleket gençliğini tanımayan bilgisiz ve salâhiyetsizi adamlardır. Kendi alâkasızlıkları ve iktidarsızlıkları icabı vaziyetin acivel ve ideal şekil- lerini kayramadan tahayyül edebildikleri şeyleri ya- parlar, bugün bütün dünya medeniyefi içerisinde gençlige verile ehemmiydtin ve bu ehemmiyet kar- şıunda kıyrağl kazanan, inkişaf eden mussir garp geğçliğinif omanasını ihata edemezler. Sadece kendi gençliklerine git kırık dökük hatıralarla kendi- lerine«karşı gösterilen mugmeleye dair müşahedeleri birleştirerek bir vehim âlemi yaşarlar, kendilerinde bir terbiye ve irşat otoritesi tahayyül ederek :mesnet- siz münakaşalar yaparlar, ve indi hükümler verirler, Gençlik mefhumu ile kastedilen daima kıymetli, ebe- diyen mühim zümreniu samimi ihtiyaçlarını, hakiki tezahürlerini, görmezler, gençliğin zaaflarını ve kıfd;, retlerini bilmezler, bu nevi sosyolek ve pedagok göşinen zevat gençliğin rehperi olmak iddiasile gülünç olurlar. Sonra ikinci bir nokta olarak Şu v&rdır ki bu husustaki düşünceler umumiyetle menfi kalmaktadır. Gençliğin içinde kaynaşan ihtiyaçları olğanize edecek, müşterek arzulara bir tahakkuk şekli hazırlıyacak tek bir teşebbüs hatırlıyamıyoruz. Halbuki yarının bünyesini teşkil eden ve mazi- döki fedakârlıkların inkilâpların fili neticeleri kendi- sire emanet edilmiş olan kıymetli varlık kuru itti- hâmlara, ukalâca isnatlara lâyık veya mahtaç değildir. Mücetret nazari hükümlerden ziyade elle tutulur gözle görülür hakikatlere, gençlik lehinde esaslı ve fili icraata ihtiyaç vardir. Gençlere yol gostermek istiyenler şikâyetler ve indi tenkitlekden ziyade mn- ayyen, müşahhas bir proje göstermelidirler. Hiçbir memleketin tenevvür ve inkişaf etmek istiyen zümresi kendi inkişafının kalıbını ve paojesini yaratamamıştır. Tahsil ve terbiye devresini yaşıyan nesli en mü- kemmel bir vasat içinde yaşatmak yalnız mektep teşkilâtına sit bir fonkeyon değildir. Neşriyat ve cemiyet tbeğkilâtı da bu gayeyi tahakkuk ettirecek birer cihazdır. Bugün tahsil çağında bulunan neslin muhiti bir- birine yabancı kalan iki unsurdan terekküp eder. 1 — Mektep ve ailenin teşkil ettiği terbiyevi muhit. 2 — Bunun haricinde kalan eglence muhiti. No.1$64—179 e — i Gençlik re Umumiyetle gençlerin hayatına hâkim olan tel- kinler terbiyevi muhitten ziyade eğlence muhitinin yorgunluktan uzak ve zevkli hayatından geliyor. Bu suretle genç, eğlenceler ve zevkler karşısındaki vaği- yetini zekâsına, kültürüne göre ayar etmesi icap ettiği halde mesele tamamile berakis oluyor, birçok müşa- hedelerine istinaden kaydedeyim ki gençlerimiz çok kere ilim ve fıtır hayatı karşısındaki vaziyetini ana- dan doğma ham bir zihniyete yani hayatın karma- karışık intibalarından sefahat ve oyun âlemlerinden gelen fikre istinat ettiriyor. Hayata ilmin, kültürün, terbiyevi kuvvetin ver- diği tesirle bakmamak bir insanın tekâmül etmesi ve bilgilerini müsbet bir surette temessiil etmesi için gn. kötü: bir / engeldir. Gepçliğin ; tenbellikten daha muzır olan” doktası bul götük ye İ zihniyet yoksuzlu- gudur. Böyle sakat bir vaziyet çalışıp ta öğrenemiyen, unutmak için öğrenen, bildiğini kullanamıyan tipleri doğurmaktadır. Rühunda en giyhde ilmi ve terbiyevi tesirleti dıymaşlan . bir ferlin alâkalarını muayyen gaye etrafında tahakkuk ettirmesi, ilmi zevk ve te- mayüller uğruna çalışması imkânı yaktur. Çalışan, öğrenen ve kendı kendisini imal eden neslin bu noktasını terbiye sistemimizin; irfan müeg- seselerimizin, yahut doğrudan doğruya geuşliğin aczi ve mesuliyeti olarak kabul etmek saçına ve İnsafsızca bir hüküm olur. Şunu itiraf etmek lâzımdır: gençle- rin terbiyevi muhitini teşkil eden aile ile mektep, tekâmül derecelerinin arbaındaki büyük farkın neti- eesi olarak tesanüt ve ahenkten mahrum bir varlıktır. Ada babanın temsil ettiği ananevi telâkkiler tarihi zaruretin mahsulü olan hareketler ve telkinler mek- tepteki terbiye unsurlarının tegirlerini tâkviyeetmekten ziyade, müphem ve manasız bir intiba hasıl etmek- tedir. Mektep ve aile müesteselerinin bugünkü şekillerini kuran Avrupai, ve Asyali tesirlerin çarpışması terbiye faaliyetlerini gok müşkül bir devreye sokmuştur. Genç neslin edinmesi zaruri olan zihniyeti Kazanması için tarihi tekâmülü pasif bir şekilde beklemek doğru olamaz. Bu müesseselerin gaye ve mekaniz- malerını telif etmek ve her iki terbiyevi vasatın müşmir olmasını temin etmek lâzımdır. Bunun için de en evvel yapılması icapeden, iş gençliğin eğlence muhitini de terbiyevileştirmek, modern zaruretlere uygun teşkilâtla cemiyetler ve içtimai kulüpler vücude getirmektir. Şimdiye kadar yapılan tecriibe- lerin hatalı adımlarını görerek kuvvetli içtimai teşkilât kurulmalıdır. Mektep ve sile haricinde kontrolsuz ve kaidesiz bir hayat bulan ve bütün ruhunu bu hayatın intibak şartlarına hazırlamak istiyen gençlik ancak bu şekilde filen irşat edilmelidir. Sözler bilhassa ittihamler hedefsiz ve menfi cereyanlardır, vâkıaları müsbet