212 SERVETİFÜNUN No. 1854— 169 Roman Tefrikası: 21 M4 şa” Az e İLK AŞK wi ei Ney, <y. e iy, Mi Kızım Hamiyete *» « H.R. Meselâ işte ben, neler neler ümit etmemiştinmM önümde ne kadar müşaşa bir istikbal görüyordum. Halbuki bir tahaesürle bir elem duygusuyla ilk aşkımın hafirasın tazizden başka bir şey yapabilecek mevkide bulunmayorum, Ve nihayet bütün ümitlerim ne olmuştur! Şimdiki hayatımın üzerine bir akşam gölgesi vurmaktadır, infilak eden ve infilakile bers- ber namütenahi bir sür'atle uzaklaşan baharı ömrü- mün şu fırtınasının hatırasından daha taze ve daha kıymettar olarak ne kalmıştır. Halbuki bu düşünüş tarzile de şimdi kendime nahak yere iftira ediyorum, hatta o zaman, o hiffet ve gençlik dakikalarında beni arayan halin sese ve mezarın altından çikan mehip sedaya karşı sağır kalmadım. Bu ölüm haberinden bir kaç gün sonra bir aralık bize hizmetimde bulunmuş olan iktiyar bir kadının ihtizar halinde yanına gitmem lâzım geldi. Katı tahta üzerinde, başının sltında yastık makamında bir çuval, üstü paçavradan dikilmiş bir entari ile örtülü idi. Ömrünün her günü, her günün getirdigi yeni veni sefaletlerle pençeleşerek geçmişti, saadet denilen şey nedir bilmemişti. Zannolunurdu ki kendisi için halâs ve aramış demek olan ölüme kavuştuğundan mem- nun olacak. Halbuki ihtiyar vücudu ölüme mukave- met edebildiği, göğüsü souk elinin altında inip çıktığı son kuvveti kendisini ram müddetçe ölümü istememiş korkmuş ve — Yarabbi, yilin affet diye bağırmıştır. Zekâsının son lem'ası parladığı bir sıradadır ki göz- leri akibet korkusundan vareste kalmıştır. Bu ihtiyar kadının imtidat eden ihtizar halinde başı ucunda bulunurken genç prensesi yadederek ouun ruhu için, babamın rohu için, nihayet kendim için dua etmek istedim. İStanbul: Umumi hapishane 28—2—931 Haydar Rifat GE» «Rabindranet Tagor» dan Akşamdan sonra Akşamın bu ilerlemiş saatinde çarşı kapandıktan sonra kolunuzda sepetinizle nereye gitmek için acele ediyorsunuz! Önler; köyün yan tarafındaki sık ağaçlıkların üştünde ay yükselirken arkalarında yüklerile eve döndüler.. Deniz sustu.. Kuşların yuvalarında ses kesiidi. Güneş çekildi.. Ve bambo yapraklarının hışırtısı sustu. Siz böyle bir zamanda çarşı kapandıktan sonra kolunuzda sepetinizle nereye gitmek için acele edi- orgunuzt. İki hemşire Su doldurmaya giden iki hemşire ağaçların altına geldikleri zaman gülümeerler. Pl arkasında duran bazı erkekleri hissetmişler Ve onlar her akşam silen ger EM için buradan geçerlerken fısıldaşırlar. Sanki ağaçların arkasında duran bazı erkeklerin sırrını tahmin etmişler gibi.. Her akşam buraya geldikleri zaman testileri sallanır ve suları dökülür, ve kalpleri atmaya başlar.. Sanki ağaçların arkasındaki erkeklerin atan kalp- lerini duymuşlar gibi.. Ve iki hemşire buraya geldikleri zaman birbirle- rine bakışır ve gülümeerler.. Sanki, ağaçların altındaki erkeklerin, koşarken kabaran göğüslerine baktıklarını görmüşler gibi. Tercüme eden Sehap Nafiz Düşünüşler Gurur tahammülün derecesile ölçülür. Yaşar Nabi Seven bir kalbin en büyük meziyeti affetmesi, en büyük kusuru da effetmesini bilmemesidir, Sehap Nafiz AHMET İHSAN Matbansı Limited.