No. 1854—169 Kalemin Ucundan Halkevi Asri devlet parolası şu oldu: İlim ve san'at! İnki iâinn, yeniliğin dayanmak meeburiyelinde olduğu tek kaide "bilgidir, Biz katdemizi, en sağlam şekilde kurduk. İnkilâp bütün hıını, kuvvetini Halkevinden alıyor. 14 milyon Türk bu evin çatısı altında andişti. Biz artık tek kökten fişlarmış dallar gibiyiz. Halkevi, vatan evi, gençlik evi, ileri kafaların evi, bir tek kelime ile Cümkuriyet evidir. İlim, san'at ve sporda bir gaye var: vatan islikldli! Bütün kuvwellerimizi bu gaye için seferber yapıyoruz. Mürlecinin, eski adamın tlekkesi, medrese i bir hınar vileudu gibi hağırarak öldü. Bu ceset şimdi çürüdü bile,. Halkevi Türk toprakları üstünde yükselen bir ışıktır. Aleşini en büyük baş alan bu aşık, geniş valan ufuklarının her tarafını aydınlanıyor. Bu egık etrafında bir pervane olan gençlik kendisini ilim, san'al cezbesine bırakacaktır. Bu cezbe müW duygunun şahlanması, taassubun boğazına aarılmağıdır. Bu savaşta Türk genliği sonu gelmiyen gönüllü alayları halinde çafışacaklır. Sakarya kağkamlaşi aynı gönüllülerin baş- kumandanıdır. Bu kumandan ki tarik ve lâğal kttap- larında «zafer»i kendi ismile milteradif yaptı. Halkevi gönül evidir. Oraya memleket için gönül verenler toplandı. Osmanlı imperalorluğunda hürriyet, ilim diye bağırmak istiyenler, seslerini vatan hudutları dışma çıkarak, oradan duyurmağı çalıştılar. Cümle siyet Türkiyesi idaresinde, şeriai, şallanat ve cehalet milli pinler dışında debelenerek can çekişiyor ve inil- ire oradan duyuruyor, la #6 refim arasındaki f: i ikevi, bu farkı halka eydi radyodur. nun içinde çalışalım, radyoyu dinleyelim. Radyo- 2 - Lâkin seyret divarda nasıl gölgelerimiz. Bir tek vücutmuş gibi sarıldı birbirine, 1 Kelbini çırıl çıplak gösterdi dün gözlerin. 2 Aşkını gösteriyor çırılçıplak gözlerin. Kitabın en fena yazısı on dördüncü yazıdır diyebiliriz: Düngece rüya gördüm, ne korkulu rüyadı Ki hâlâ ürpertiyor beni dehşetle yadı; Ki hâlâ içimdedir anlıyorum ayni gam. On sekizinci yazıda da güzel mısralar var. Kayarak bir taş gibi derine, en derine Gömüldük mcak sıcak bir denize beraber. diye başlayan son yazı da güzel. Hülâsa edecek olursak Onar Mısra güzel ve kuv- vetli parçaları ihtiva eden bir kitaptır. Bazı ufak tefek kusurları hoş görülebilir. Yaşar Nabi arkadaşlarına nisbeten velüttur da, Onun için kendisinden dahg çok şeyler beklediğimizi söylemek isteriz. Sehap Nafiz SERVETİFÜNUN 203 EB Türkçeye çeviren: Faik Atillş «Balıkçı» Sular titreşiyor, sular kaynaşıyor.. Balıkçı sahilde oturmuş sükünetle ve kaygusnz bir gönülle oltasına bakyyor.. Dalgaların yükselerek nasıl parçalandığını te068- süsle süzerken; kabaran sudan bir kadın dışarıya çikti... * Goetheden » £ Kadın birdenbire balıkçıya bağırdı: «Neye yavru- larımı insani hileleriale iğfal edip ölümün kıvıleım- landığı bu yere çıkarttatıyorsun! Biliyor musun; ki balık yavralarının #u dibinde ne âsüde bir hayatı vardır, Aşağıya gel ve gör! İndiğin zaman sen de kendini selâmette hissedeceksin!» Güneşin etrafa dağıttığı neşeyi görmezsin! Ayın deniz üzerinde pırıldadığını seyretmiyeceksin! Ve artık; dalgaların soluğunda bu çehtelerin "güzelliği sana mubalâgayla aksetmiyecek! Bu değişmeyen ipler de geni iğfal etmeyecekür.» . Sular titreşiyor ve sular kaynaşıyor. Ağlar balık- çinın çıplak ayaklarına dolaşıyor. Balıkçının kalbi şiddetle çarpıyor; ve sanki bir sevgili karşısındaymığ gibi vücudu ihtirasla kabarıyor.. Kadın hâlâ sözlerini bitirmerdişti. Balıkçı hiç bir şey görmüyordu. İşte çekiliyor, suya batıyor. Balıkçı yanı yarıya suya girdi. Yarı yarıya kayboldu. İniyor, iniyor. Sular üstünü örttü. Ve artik görünmez oldu balıkğı.. EEE Gelecek Sayımızda Reşat Feyzi Sayfiyede geçen bir gece Bu hikâye iki gönülün hikâ- yesidir. Bu iki gönül sade ağla- - dılar, fakat birbirlerine kavur > şamadılar. BESESEEESDENEESRRRS