« Var. 180 Kız birden bana döndü, ellerini açarak, futtu ve yânağımdan hararetle ve kuvvetle öptü. Bu uzuh veda pusesini bakikatte kime ihda etti- ğini Allak bilir! Fakat ben gene onun halğyetini — Biliyordum ki, bir daha asla tekerrür etmiye- — Eiveda! elveda! Dedim. Beni bıraktı ve çıktı. Ben de döndüm. Ne gihi bir hisle ayrıldığımı tarife kudretim yoktur. Böyle bir heyecanın tekerrür etmesini asla istemem; fakat bunu asla geçirmemiş olmakla da betbaht ol- muş bulunacağımım takdir ederim, Nakil oldu, bitti. Bu mazinin tesirinden kurtulabilmek için çok vakit geçti, ve işe de o nisbette geç başladım. Yaram pek yavaş iyileşiyordu. Fakat babama kaşşı hiç bir fena his duymuyordum. Hatta 'daha ileri giderek! kendisini takdir ediyordum, gözlerimde büyüyordu. Ruhiyatgılar bu hakikati diledikleri gibi izah etmek- te veya edememekte muhtardırlar. Bir gün bir umumi bahçede dolaşırken Luşın'e memnuniyetle rastladım. Onu açık kalplilikten dola- yı sevdiğim gibi uyandırdığı hatırat itibarile de kiymetli idi. Kendisine koştum. Evvelâ: — Vay! Dedi, müteakiben i — Delikanlı, siz misiniz? Şöyle durunuz, bakayım, evvelâ sizi bir muayene edeyim. Hâlâ garısınız, fakat gözlerinizde o eski fena ifade yok; şimdi üzerinizde bir insan siması var; bir apartman köpeği değilsiniz;) iyi, şimdi söyleyiniz bakalım, çalışıyor musunuz! İçimi çektim. Yalan söylemek istemiyor, ve doğ- ruyu söylemekten de utanıyordum — Zararı yok, dedi, fütur eeleş bt Baas tabii kayatta olmak, ve başkalarının tesirinden âzâde br- lanmaktır. Aksi takdirde ne olur bilir misiniz? Dalga- ların sizi tabii olarak bir yere götürmediği her yerde rahatsızsınızdır. Temel olarak altımızda tek bir taş dahi olsa bacaklarımızın üzerinde (dimdik bulunma- mız lâzımdır. Ben de öksürüyorum, ya Relvozorov, onun başına gelenleri öğrendiniz mif — Hayır. — Ortadan kayboldu. Kafkasyaya gitti, diyenler — Delikanlı, bu sizin için bir derstir. — Bu ayyübün sebebi, lâzım gelen dakikada kendini e me rabıtaları kıramamasıdır. Meselâ siz, sağ ve salim, kurtuldunuz. Âlâ. Fakat dikkat ediniz. Bari bir daha düşmeyiniz. Allah ısmar- ” Bir daha düşmem, çünkü bir daha onu görmeye-” seğim, diye diişündüm.... Heyhat, lonu bir daha görmem mukşddermiş!... , XXI Babam hergün süvari olar&k gezmeğe çıkardı. İnce uzun boyunlu, uzun bacaklı, yorulmaz, haşarı, al kır (mükemmel bir İngiliz atı vardı. «Elekirik> işmindeki bu hayvana babamdan başka kimse bine- miyordu. SERVETİFÜNUN No. 1852— 167 Bir gün babam, uzun zamanlardanberi kendisinde görülmemekte olan keyifli bir halde, yanıma geldi. Atına binmek üzre mahmuzlarına varıncaya kadar her şey yerli yerinde idi. Kendisine refakatime müsaade etmesini rica ettim. — Başbaşa yürüyemezâain, canımı sıkarsın. Dedi. — Yürürüm, mahmuz kullanırım. — Peki. Kara yağız, tüylü, bacakları sağlam, kâfi derecede seri bir atım vardı. Elektrik serbest tırı: giderken onun dörtnala elınması lâzını geliyor, bu suretle geri kalmamış bulunuyordu, Babam gibi bir süvari görmedim. Bğer üstünde o kadar zarif oturur, öyle tebii bir hüner gösterir di ki, bundan hayvanı da ( gurur duyar gibi bir bal alırdı. Bütün buluvarlardan geçtik, bir takım tarlalardan geçtik, ibir-takım çiller atladık. Ben atlatmaktan çekinirdim, fakat korkaklığı tahkir ettiğini bildiğim- den herçibadabat o ne yaptıysa ben de yaptım. Moşkova'yı baştanbaşa katetmiştik, artık eve döneceğimizi zannediyordum, bahusus benim hayva- nımın yorulduğunu babam da farketmişti, Hal böyle iken dizgin çevirdiğini ve Krım geçidi istikametine doğru nehir boyunca dörtnala gittiğini gördüm. Arkasından koşuyordum. İleride bir odun yığını ya- ninda «Elektrik»ten fırladı, bana da in -dedi- ve hayvanının dizginlerini elime uzatarak kendisini ora da odun yığınlarının yanında beklememi söyledi ,ve kendisi ileride dar bir sokağa saparak kayboldu. — Devamı var — Ağaca Tırmanan Çocuk — 170 inci sayfadan mabant — meğe koyuldu: «Buraya kader geldim; akşam oluyor ve ben ağacın zirvesiue ulaşmış. Ne oldu, ne geçti Güneş semada gene eski ye- rinde pirıldıyor. Cihanı gördüm; fakat ne buldum! Ormanlar. çayırlar, ovalar hep ayni.. Şehirler, kasabalar, köyler hep Şayni.. Bunlardan ayrı ve başka hiç birşey görmedim.» Tırmanmmıştı, yürümüştü. Fakat hep ayni yaşayış ve hereketlerle.. Bu sırada arkasında akseden bir şarkı duydü. Acaba bu tahayyül eseri midir? Bu- nun üzerine bir şey düşünemez oldu.. Bütün arzular aşağıya inmekte 17 Sia Yalnız bir az dinlen- mek ihtiyacını hisset Fakat ne di ve ne görmüştüt.. birdenbire şaşırdı. Sakalı uzamış bembeyaz bir halde göbeğine kadar uzamıştı, ellerine baktı; sararmış ve kurumuş birer deri parçası halinde idiler. Kendini o kadar çok ihtiyarlamış buluyordu ki.. Şimdi; son kalan bir kuşun terennüm ettiği ölüm ve matem havasını dinliyordu. Bütün bu olan şeyler hadiseler ne çabuk ta geç- mişti. Son kalan o kuşu da görmek için başını çevir- mek iatedi. Heyhat ki ne kadar da yorgundu. Bitap ve adeta hiç kıpırdamıyacak bir hale gelmişti. Başı ihtiyarmzen önüne doğru düştü. Gözlerini açmak istedi, lâkin göz kapakları onları örttü. Nihayet eli- ni kalbine götürdü; o, da durmuştu “AHMET İHSAN Malbaan Limited