No. 1852— 107 Roman Teirikası: 19 A“ çe” e e» © gö 3 SERVETİFÜNUN S SİLK AŞK S5 Kızım Hamiyete H.R. 179 Hıçkırmayordum. Ye'se düşmüyordum. Bütün bu işlerin nasıl vücut bulabileceğini aramadım. Bunları vaktile sezmediğime şaşmıyor ve hatta babamı bile iftiham etmiyordum. Öğrendiğim hakaik benim kuvvetlerimden dahâ kuvvetli idi. Apansızın vukubulan bu inşaat beni eziyordu, Her şey bitmişti. Ruhumun bütün çiçekleri bir hamlede yolunmuş ve solmuş ve çiğnenmiş ola- rak etrafımda cansız bir halde serilmişlerdi. Ex Ertesi gün anneni şehirde oturacağımızı bildirdi. Babam sabahleyin annemin yatak odasına gitmiş ve annemle uzun bir zaman başbaşa kalmışlar. Ne konuştuklarını kimseler duymamış, Fakat an- wem artık ağlamamış, sükünet bulmuş ve yemek yemiş; fakat ortaya çıkmadı ve kararını değiştirmedi. O gün sabahtan akşama kadar serseri gibi önüme gelen yerlerde dolaştım; bahçeye gitmedim, tek bir defa paviyona bakmadım; ve akşam eve girdiğim zeman hayret verici bir vak'anın şahidi oldum. Babam kont Malevskiyi kolundan tutup, salondan kapı methaline kadar getirmiş, ve uşağın yanında kendisine soğuk bir sesle; — Bir kaç gün evvel bir evde zatı asaletinize kapıyı göstetmişlerdi; ben sizinle şimdi izah ve isti- zahlara girmek istemem; yalnız bildirmekle şereiyap oluyorum ki şayet, evime gelmek zahmetini bir daha ihtiyar ederseniz izi pencereden atarım. Sizin yazı- nızı sevmiyorum. Kont küçüle küçüle yerlere kadar eğildi, dişlerini sıkarak kayboldu. Şehirde Arbat semtindeki evimize nakletmek üzre hazırlıklar başladı. Babam da artık sayfiyede kalma- yı iltizam etmemiş ancak annemden bir rezalet çık- mamasını rica etmişti, Her şey #selesiz ye sükün içinde cereyan ediyordu. Annem ihtiyar prensese selâmı yollamış şayet rahatsızlık hasebile veda için bizgat uğrayamazsa mazur görülmesini rica etmişti. Ben mahvolmuş demektim, dünyada bütün bu işlerin ne kadar kabilse o kadar çabuk olmasından başka bir isteğim yoktu. Halledemediğim bir mesele vardı: Bir genç kız, bir prenses babamın serbest ol- mâağığını bildiği, kendisinin hiç olmazsa Belovzarov ile evlenebileceği balde böyle bir sergüzeşte vasıl moydan vermiştif Evet, dedim, aşk demek bu, aşk ve cezbe inamnı işte bu vartalara kadar götürürmüş, Bir defa paviyonnu pencerelerinden birinde sarı bir leke gördüm. Bu kızın siması mı, bu kabil mif diys düşündüm. Evet onun siması idi. Artık kendi- me bâkim olamadım. Ona son bir teda etmeden ay- rılmak elimden gelemiyecekti. Müsait bir an buldum ve paviyona gittim Salonda ihtiyar prenses adi, ayni zamanda dalgın ve mühmil halile kabul etti, Bir elile enfiyesini çek- mekte olduğu halde: — Küçük Bey, bu ne hal, daha önümüzde kap ay var, bu mevsimde sayfiyeden şehre nakle karar mı verdiniz? Yüzüne baktım ve bir az hefifledim., Bir kere Filipten duyduğum pata meselesinin teessür ve 278- binı çekiyordum. Bundan özülecekler diye korkuyor- dum. Sonra bir şeylerden şüphe etmediğini de anlı yordum. Hiç olmazsa bu dakikada bunu böyle zan- nediyordum. Kız sıyahlar giyinmiş, saçları perişan, rengi s&p sarı bir halde bitişik odanın kapımnde göründü. Hiç bir söz söylemeyerek elimden tuttu, aldı, götürdü. — Besinizi işittim, derakap geldim; fena çocuk bizi terketmek âize bu kadar kolay mıjâıf — Prenges, &ize belki müebbeden veda etmek için geldim, Bizim taşınmak üzre olünğumuzu belki de işitmişsinizdir. Kız gözlerini üzerime dikmişti. — Evet, duydum. Geldiğinizden dolayı teşekkür ederim. Hatta &izi bir daha görmezsem diye düşünü- yordum. Hakkımda fena bir hâtıra saklamayınız. Sizi bazan inecitmişimdir; bununla beraber zannettiğiniz gibi değilim. Döndü, pencereye dayandı. — Sizi temin ederim, zannettiğiniz gibi değilim. Biliyorum ki hakkımda yanlış hüküm veriyorsunuz. — Ben mif — Evet, siz, siz! Acı acı gene — Ben mi? Diye tekrarladım. Ve kalbim tıpkı evvelleri oldu- gu gibi ayni izah ve mukavemet edilmez sihirin tesiri altında titredi. — Ben mit Fakat prenseş inanınız ki,siz her ne yapmış olsanız ve beni her ne ıştıraplaraa sokmuş olursanız olunuz, &izi ömrümün sonuna kadar seve- ceğim ve perestiş edeceğim,