170 SERVETİFÜNUN No. 1862—167 Ağaca Tırmanan Çocuk. Getç bir çoban çocuk vardı; yemyeşil oOrmalın- dan başka hiç birşey görmemişti. O, yalnız bu ha- yırlı ormanı, küçük kulübesini ve sadık hayvanları- ni tanırdı. Birgün ormanda dolaşıyordu; gezindi, yürüdü.. Döneceği sırada birdenbire ucu semaya kavuşan up uzun bir ağaç gördü, Hayretle bu ilk gördüğü ağe- ca epey müddet mütemadiyen baktı, baktı. Ve on- da bu saf ve cahil çocuğun dimağını bir fikir kap- ladı: »* Eğer ben bu ağacın sonuna kadar tırmanır- sanı, tırmanabilirrem bütün cihanı ve âlemi görmüş olacağını İr.. Ağaca trmanmağa karar verdi. Karagözlü, uysal koyunlarını sahipsiz bıraktı. Ve onlar gamlı gamlı otlanırken o, ağaca çıkmağa başladı. Büyük bir gayretle yürüyor, çabalıyor ve sık dallı bir yere gelmek kaygusile tırmanıyordu, Epiyce çıktı. Şimdi, ortalığın yavaş yavaş esmerleştiğini görüyordu. Artık akşam da oluyor demekti. Fakat aşağılardan hâlâ sesler geliyordu. Bir müddet sonra dalların gıklaştığı bir yere geldi. Ve orada gecele- meği tasarladı. Kendini kemerile sımsıkı bağlıyarak uyudu, Sabah erkenden kalktı ve yoluna devan etti. Çıktı, çıktı.. Epey zaman sonra kendisini, dal- lar arasında yapılmış geniş bir şehrin kenarında buldu. Enli caddeler, yüksek binalar, meydanlar onu uzun müddet hayrete düşüren şeyler oldu. Ve tuhafına giden; şehre çıktığı zaman berkesin ona garip garip bakması idi. Biri nerden geldiğini sordu. «aşağıdan» diye ce- vap verdi. Haksadını sordular: «Uzun bir yolculuk yapacağım; gayem bu ağacın tepesine ulaşmaktır.» dedi. Şehirde çok durmadan harekete geçti.. Şehir den aynmlacağı &yrada son kalan evlerin birinden genç bir kız ona işaret elti; ve yanına çağırdı. Genç güzel bir kızdı; Daveti de gesi gibi tatlıydı. Bu davet genç çobanda korkuyla beraber acaip hisler de uyandırdı. Fakai duraklamadı; genç kıza bağırarak maksadını söyledi; ve geçti giti, Şehirden uzaklaştı; çıktı çıktı. Artık şehrin ışık- ları da görünmez oldu. Gece uzun bir yorgunluktan sonra bir kasabaya geldi. Bu kasaba halkı da gene diğerlerinin #yniydi. Bir köylü onu dostane selâm- ladı ve evine çağırdı. Ona güzel bir yemekle, temiz bir yatak hazırladı. Fakat delikanlı bunların hepsini reddederek yoluna devam etmek istediğini söyledi. Yalnız yanına bir yiyecek ve içecek aldı. Bu kasabanın da son evlerini kaybedeceği sırada bir evden bir genç kızın kendisini çağırdığını gördü. Bu da diğer şehirdeki kız gibi güzel ve gençti. Fa kat yaşı ona evvelkinden biraz daha fazla gibi gö- Tercüme eden: Faik Atillâ ründü. Ruradg; biraz tereddüde düşer gibi oldu; lâkir gayesi onu bundan da uzaklaştırdı. Yalnız genç kıza avdette yanına geleceğini vadetti Yürüdü ve tırmandı. Bütün gece yoluna devanı etti. Vahşi hayvanların boğuk iniltileri onn haylıca korkuttu. Güneş ortalıkta göründüğü vakit kerdisini bacası tüten bir kulubenin şanında buldu. Kulubenin işin- de, bir ihtiyar kadıu bağdaş kurarak &teşin yanında oturmuş.. Çocuğu görünce hayretle irkildi. Ve genç çobana nereden geldiğini sordu. Delikanlı: «Aşağılardan ge- liyorum'» dedi. «Kasabadan mif». «Hayır dahan aşa- ğılardan ağacın tepesine çıkacağım; oraya kadar tırmanmak istiyorum.» İbtiyar kadın delikanlıya öğüt vermek istedi: <Unutma ki oğlum yol, çok uzun ve yorucudur.» Fakat çoban bu sözleri yalnız dinledi, biraz ekmek istedikten sonra tekrar yoluna koyuldu. Bu köy evlerini bitireceği zaman gene bir kız ona işaret etti; ve gene tatlı bir sele onu çağırdı. Delikanlı ona baktı; bu da diğer kızlar gibi güzeldi. Yalnız dudakları biraz içeri doğru kaçmış, gözleri kederli ve yorgun gibi.. Saçları da biraz solmağa başlamış; ve yaşı da ne tuhaf ötekilerine nazaran daha fazla idi. Adets bir az ihtiyarea idi. Yürüdü ve çıklı.. Akşam olurken tekrar bir köyün ilk kulubesine ra&tgeldi. Geniş fakat kuru ve kisır bir çayırlıkta sıska beyaz koyunlar otluyordu. Ve rüzgâr soğukça eşiyordu.. Yürüdü ve bunları da geçti. Gene köyü kaybedeceği zaman evlerin birinde bir kadın gördü.. Bu da diğerleri gibi idi.. Yalnız yüzü kızıllaşmış, gözleri çökük ve yaşlı idi.. Genç çoban bu kadının yanına gitti, Kulübesinden içeriye girdiği zaman onu ateş başında pineklemiş gördü. Kendisinde şim- diye kadar gissetmediği büyük bir ihtirasla onu ku- cakladı. Kulübenin penceresinden dolün ay ışığını gördü- gü zaman kendini topladı ve kadından eymlde Bu gece de- tırmanmak istiyorum ki acele geri döneyim.» dedi. Arkasına bakmadan yürüdü ve uzaklaştı. Tekrar çıktı, tırmandı. Günler geçti, ue bir insan evine ve ne de bir insana rastgeldi. Kuşların cıvıl tınndan başka bir 888 işitmiyordu. Öğleye doğru bütün kuşlar aşağıya doğru uçuştular. Ve artık şimdi hiç bir gürültü işitmiyordu hiç bir kımıldayış görmüyordu. Ruhunu bir korku burkmağa başladı; aşağıya in- mek için sabırsızlık duydu; ve kendikendine düşün- — Devamı 180 incı sayfada —