No, 1837—132 SERVETİFÜNÜN 351 Roman Tefrikası: 4 s L K NA Ş e, “ m» if vi ty, we Kızım Hamiyete t7 çit H.R. lâkabile şöhret bulduğunu, çünkü Pariste uzun mid det kaldığım, pek zengin olduğu bâlde bütün serve- tini oyunda kaybettiğini, sonra bilinemez bir gebeple, belki de (paraya tamaan — babam bu cümleyi söylerken dudaklarında sowuk bir tebessüm dolaştı — yenvince bir küçük memuruü Kizğile evlendiğini ve ondan souru da kendisini hava oyunlarına kaptırarak büsbütün malhvolduğunu hikâye elti. Atünem, göyle söyledi: Büri kadın bizden para istemeke kalkmüsaydı! Babam, cevap verdi: — Bilâkis, biliyor ma? — Berbat bir halde... Onun ehemmiyeti yok. diyordun. Onun için «Pek güzel, pek iyi tahsil gör- müş» diyorlar. — Ohalde, annesine benzemiyor, demektir. — Nede babasına. Çünkü babasi tahsil görmüş olmakla beraber, aptalın biri idi, Annemi, icini çekti ve düşünceye daldı, Babam, düstü, Bu mükâüleme esnasında, ben, adeta büyük bir sıkıntı geçirdim. Yemekten sonra, tüleksiz olarak bahçeye çıktım. Kendi kendime Zasekinin bahçesi tarafını yaklaş mamağı karar verdim; fakat mukavemet edemediğim bir kuvvet, beni gene o tarafa çekti ve bu hiç de beyhude olmadı. : Çite yaklaşır yaklaşmaz Zinaydayı gördüm. Bu sefer yalnızdı. Elinde bir kitap, yavaş yavaş yolda dolasıyoydu. Beni farketmemişti, Az dala kendisini küçiriyordüm; başıma topladım, öksürdüm. Başını döndürdü, fakat durmadı. şapkasını geniş mavi kurdelesini elile iterek hafifçe gülümsedi; sonra gözlerini tekrar kitaba çevirdi. Şapkamı çıkardım, bir müddet yerimde saydıktan sonra, huziinle ayrıldım. Kendi kendime, — Allâh bilir, szca olarak : — Öne suis — je pour elle? Dedim. Arkamdan bir gesini tanıdım. geldi, sordü: — Şi Prensesin kızı m? — Evet, baba. — Demek tanıyorsun? isteyeceğine şüphe yoklur, Fransizca «Kizim da çüğirdim» hemen aklımı Değirmi hasır » baktı, elindeki Fratr neden? —, ayak sesi duydum vo bu ayak Babam, seri ve hafif yürüysile yanıma Bu sabah, annesinin yamudu gördüm. Durdu ve döndü. Zinaydünın geçtiği yere gelince; onu büyük bir neziketle seltmladı. O da rankabele etti; fakat, yüzünde bir hayrel ifadesi vardı; kitabı indirdi. Babamı gözlerile takip ettiğini Tarkediyordum., Giyinisi gayet sade olmakla heraber, daima zarif olan babamda kendine bas çok büyük bir kibar hali vardı, Ancak, bu ande olduğu kadar hiçbir vakit oyu boynu böyle taşmış, şapkası büklüm büklüm saçlarının üzerine daha cazip bir halde oturtulmuş olarak görmemiştim. Zinaydaya doğru yürüyecektim; fakat, o, bana dikkat bile etmiyerek, gene kitabını kaldırdı ve uzak- vi O gün, bütün gece ve ertesi sâbah gamlı bir rehavet içinde idim. Çalışmak istediğim hülde bir türlü çalışamadığımı hatırlarım. Satırlar ve sahifeler, artık banu bir şey söylemi- yorlardış istar neticesi okumuş, hiç bir şey anlama mişlanı, Şu kelimeleri on kere tekrarladırı ; « Jül Sezar, cenginde hamasetile temayüz ederdi.....» Kelimelerin mânâsini bile idrak edemiyordum. Kal dirıp kitabi fırlattım, Yemekten eyvel yeniden pomuadualar sürdüm, iyi kruvatımı taktım ve iyi esvaplarımı giydim. Annem : — Bu esvap da ne oluyor 7 Sen daha fukiilte talebesi değilsin. İmtihanlarında geçip geçemiyeceğini de Allâh bilir. Hem öbür esvapların yapılalı dahan ne öldü, Neden onları giymeyesin ? Ümitsiz, bitkin bir halde : — Davet var! dedim. Aklını kaçırmış! Onların nesi davetli fi... İtadtten başka çare yoktu. Esvabı değiştirdim; fakat, kravatı çıkarmadım. Prehkes; kızıle yemekten yarım saat evvel geldiler. Prenses, dünden tanıdığım yeşil ari Lİ & bir sarı gal almış, başına da ateş rengi 5 süslenmiş eski modu bir takke geçimi N Besme leyi börç senetlerinden bahgederek, çekti, inledi, parasızlığından şikâyetler etti, yalandan ağlar .i — Davamı var —