No, 1837 — 152 cali “ Pençesi Bir küçük şey için... — Geçen gün, tünelle Beyoğlun çikiyordum. Akşam üstü idi. Tupel, çok kalabalıktı. Kalubulık arasında sıkişmiş, dürürken bir aralık cebimden mendilimi okardim ve mendili çıkarırken, cebimden bir on kuruşluk bronz para fırladı, yere düştü. Pâranın düştüğünü benimle berâber etrafımdaki birkaç kişi de farketti, Önümdeki fevkalâde şık giyin miş bir genç'de paranın yere düşerken çıkardığı sesi işitti, yere, sonrü arkasına baktı. Arkasında duranlarla, bu arada benimle de göz göze geldi, Ancak parauın nereye yuvarlandığının evveli hiçbirimiz farkında olmadık. Yokuş yukari gidiyorduk. Ben, yere mümkün olduğu kadar gözgezdirirken, cebimden düşen paran önümüzde duran, yere ve arkasına bakat yalin &ol ökçesi berisinde parladığını gördüm. © kalabalık arasında ileri adın atıp, iğilip bu parayı almağa imkân yoktu, Bu, ancak herkes itilip kakılarak Ve birçok «Pardon» lar savarularık, yapılabilirdi, Yuka- riya irişmemizi ve parayı çıkış sırasında orası ben lralar Şınca alımağı tercih ettim. Derken, beklenilmiyen bir şey olda. Sol taraftaki kanapede ötüran yaşlıca bir zat, bastonunun neile yerdeki oni kuruşa dokundu, sonra ona eti yakın duran şık genti parmaklarının ucile dürttü, yerdeki parıyı gösterdi. Anlaşılan ondan düştüğünü sanmıştı. Genç, para düştükten sonraki vaziyeti, bu patanın kendi: sinden düştüğü hissine kapılmadıZım gösterdiği halde, paruyı, gösteren #ale hir baş işaretile tesekkür ederek, iğilip almakta ve cebine indirmekte tereddüt. etmedi, Kendisinde, hesaba dahil olmayan bir paranın, — velev on Kuruş gibi cüzü bir gey de olsa! — cebe indirilmesinin bir memnuniyet uyandırdığı hisse diliyordu, Giyinişine göre, hali, vakti herhalde hayli yerinde olmükin beraber, bu kârdan memnun dü: «Bu para, benden düşmedi !» diyemiyecek kadar gaafa düşmüştü! Bana gelince, ben, oi kuruş zarür etiniştim, ama kendimi bu şekilde on kuruş kâr etmiş bir adam mevkiinde bulmadığımaı mernmün kaldım! Bir dosten anlattığı bu'küçük hadise, bana, cok az miktarda da olsa, böyle beklenilmeden kazanılan bir şeyin, bazı insanlar üzerinde nekadar tesiri öldü» gunu düşündürdü. Hakikaten, parası bol, refahı içinde yaşayan bazı kimselere bile, bir emek mukabilinde elde edilen çok geyden ziyade, şöyle havadan — bir itibarla da yerden! — gelen ufacık bir şey, dahn fazla zevk veriydr! SERVETİFÜNUN 343 Fırtına ve Yağmur Siddetlenen rüzgür, Durup dururken Hiddetle eloatıp. dalları satırdatiyor. Ağaçları birbirine katıyor... Yaprakları yere wüyorj... Bönrü bir an Yığılan yapraklar üstüne nzonıp yatıyor! Yalnız bir an... Ve gene hiddet Şiddet Toz, dümat ! Camda #icak soluklar,..... Odamın camına omuz vuran var! Ben de cama omuz dayan; Sakin, Fakat, gene haşin... Duruyorum ! © Dışürda tepineni içerden ben kudurlüyorüm ! Soluklar kesildi, birden oluklar Tozu çamur yapıp su (ışkartlı yere: Yağmur boşandı..... Ve alıma değmeden Serinletişini duydum içimde: Ben | Yağmur Yağıyor İlalâ..... Ortalık karardı; odümün Dümba yandı... Karanlıklar içinde, dışarda Galiba Dülüp taştı; ri lip kalktığı yere uğandı dert... 1931 Mehmet Selim a —— a — e ei Hani, sAnnforr dedikleri birşey var. İşte bazı kimselerin pek hoşuna giden o şeyin bir misali de, bu , bü, dostumun anlattığı şey ! alın, AR bu gibi. düşünenler hesabına — herkesin böyle düşünmemesi, iyi. Çünkü, herkes böyle düşünse, hir kazanç, bir Ziya mukabili olduğuna bazı kimseler için «Anafor» imkânı külkür ve analorenların ağzı açık küler! güre, ortadan